Gizli takibi yapamadığım kanısına varıp yaşlı adamın kafesinde - adını hala bilmiyorken bedavaya, güzelce karnımı doyurdum. Annemin elinin lezzetini beğenmediğimden değil ancak, bu tatlılar insan üstü bi tarifle hazırlanmış gibiydi.
Sonra tramvay durağına doğru sessiz sessiz yürüdüm. İlk kez abimin yazın gelmesini istiyordum tam şuan. Çünkü ne kadar belli etmesem de boğucu ve bolca depresyon içeren bir okul yılından sonra nihayet gelen tatili, bilgisayar başında veya komşunun kavgalarını izleyerek geçirmek beni hiç de memnun etmiyordu. Pekala, bebek bisikletiyle yokuştan aşağı kaymak falan istemiyordum asla ama en azından biraz dışarıda takılmak iyi geliyordu.
Raylarlarla birlikte mavi araba da görüş açıma girdiğinde olduğum yerde durdum. Keyfim kaçmıştı ve keyfimi kaçıran şeyin ne olduğunu da bilmiyordum.
Jimin ve Taehyung ellerindeki sprey boyayla bir duvara pamuk şeker yiyen ejderha çiziyor, Yoongi ikiliyi videoya alıyor, Hoseok ise sahipsiz görünen evin duvarını her çizdiklerinde gülerek diğerlerinin de gülmesine sebep oluyordu.
Jimin, Hoseok'i kamera açısına çekip tişörtüne kalp çizerken gözlerimiz kesişti. Kendime kızmıştım öylece durup izlediğim için. Ve tam o an yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum ama normalde umursamayışının aksine Jimin'in yüzündeki gülümseme sönmüş ve dikleşerek bana bakmaya devam etmişti.
Bu durgunluğu diğerlerinin de dikkatini çekince bana döndüler ve iki elim de cebimdeyken yüzümde hala maske olduğunu sanarak gülümsedim. Çünkü Jimin'in sarı saçları arasında yemyeşil ve küçük bir yaprak duruyordu. Tekrar gözlerine baktım ve aslında bana sandığımdan daha uzak olduğunu fark ettim. Bu farkındalık dışarıya acınası bir iç çekiş olarak çıktı.
Bakışma uzun sürünce Hoseok kaşlarını çattı ve Jimin'in belini tutup kendine çekti. Biliyordum bunu: Sahiplenici erkek tutuşu. Ve fark ettiğim ikinci şey: Jimin'in sevgilisi var.
Daha fazla sapık manyak görünümü vermemek için durağa yürüdüm. Şanslıydım, ben daha oturmadan tramvay geldi.
Yol boyunca aklımda Jimin vardı. Bunun tehlikeli olduğunu ve yüksek ihtimal böyle devam ederse psikiyatriye yatırılacağımı biliyordum ama onun dikkat çekici yapısı diğerlerinden farklı olduğunu düşünmeme sebep oluyordu.
Jimin hiçbir şey yapmadan öylece dursa bile izlenmeye değerdi.
Fazla düşünmek midemi bulandırmaya başladı- ya da bedava olduğu için ardarda yediğim 4 tatlıydı sebep.
Eve girdiğimde son 3 gündür sürekli dışarı çıkışım ancak mantıklı bir sebep vermeyişimden olsa annem oturduğu koltukta hiçbir şey söylemeden bana bakmaya başlamıştı.
Şapkamı çıkardım, mutfağa girip bir bardak su içtim. Arkamı döndüğümde gözlerinin hala üzerimde olduğunu fark edince bir problem mi var diye üzerimi kontrol ettim.
- Aşık mı oldun sen?
Elimde incecik bir camdan yapılmış olmasına rağmen tanınmış bir markaya ait su bardağı varken öylece anneme bakıyordum. Hayır, annem bu kadar zeki değildi. Hayır dur, zaten aşık olduğum falan yoktu ki.
- O nereden çıktı?
- Ev kedisi Kook, son günlerde sabahın köründe evden çıkıyor ve döndüğü şu saate de bakın.
Bardağı bıraktığım gri tezgaha yaslandım.
- Sadece takılıyorum anne.
- Kimlerle takılıyormuşsun sen?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek İzi | Kookmin
أدب الهواةDört duvar arasında yaşam süren Jungkook'un gökyüzünü gözlerinde gördüğü Jimin'e olan takıntılı aşkı - ve bu aşkın Jungkook'un karakterinde yaptığı derin değişiklikler, izler hakkında bir kitap. 18 bölümü de Jungkook'un bakış açısıyla anlatılıyor v...