Tramvaydan ilk Jimin indi. İnanılmaz bir cesaret ile yanına adımlayıp onunla birlikte yürüdüm.
- Seninkilerle mi buluşacaksın?
- Sana ne?
Hızlanıp beni geçti ama tramvayda yaşadığım aydınlanmadan sonra dünyanın yükü omuzlarımdan inmiş ve içimdeki umutsuzluk beni dünyaya getiren leylek tarafından alınıp uzaklara götürülmüştü.
- Hoseok ile sevgilisin sanıyordum.
- Ne!? Hoseok, benim bildiğim Hoseok mi? Erkek olan hani?
Parkın ortasında durmuş öylece Jimin'e bakarken ufukta bir yerde umutsuzluğu koyduğum çuvalı geri getiren o leyleği gördüm.
- Seni bıçaklamışım gibi bakıyorsun?
Sakin ol Jungkook. Zaten amacın onu unutmaktı. Yönelimi umrunda değil. Aşık olman da kimsenin umrunda değil. Aranızda bir şey olamaz zaten. Unut onu.
Derin bir nefes alıp yürümeye devam ettim.
- Annem çıplak kadın resimli tişört giyen biri ile takılmamamı söyledi.
Jimin güldü.
- Annen haklı. Ayrıca onun yanında o şekilde konuştuğum için özür dilerim. Muhtemelen oğlunun bir sapık olduğunu bilmiyordu.
- Aslında biliyordu- hey sapık değilim. Sadece anneme anlatmıştım.
Yüzündeki şaşkınlık ile bana döndü.
- Ciddi misin? Öylece gittin ve, hey anne, ben bir erkeği takip eden sapığın tekiyim, mi dedin?
Ne kadar aksini söylesem de ısrarla sapık demeye devam ediyordu, bu yüzden düzeltmeyi bıraktım.
- Hayır. Gittim ve ona ne kadar güzel olduğunu söyleyip ağladım.
Gözleri kısıldı ve adımları yavaşladı.
- Benimle dalga geçme Jungkook.
- Aslında ciddiyim.
O duraklarken ben devam ettim ve ileride Taehyung'un saçlarını düzelten Yoongi'yi gördüm. Bugün kıyafetleri uyumluydu. Onlara doğru hızla yürüyordum ki Jimin kolumu tutup beni durdurdu.
- Taehyung seni yaşatmaz. Aklını mı kaçırdın?
- Kaçan ben olacağıma aklım olsun Jimin. Yanlış anlaşılmaktan bıktım... Ayrıca Yoongi daha korkunç.
Onlara doğru ilerlerken aslında yapmak istediğim Yoongi'ye güzel bir yumruk geçirmekti ama Taehyung beni canlı canlı gömecek kadar sert biriydi.
Bu yüzden sadece yanlarına gittim.
- Hey Yoongi. Yumruk için teşekkürler. Ve Taehyung, koruma iç güdüleriniz çok tatlı.
Yüzümdeki aptal gülümse ile arkamı döndüm. Jimin bir elini karnına sarmış, diğer elinin dirseğini de oraya yaslamıştı. Parmakları arasındaki lolipopu hafif hafif sallarken gülümseyerek bana bakıyordu.
İşte, dedim. İşte en başından beri yapman gereken buydu.
Taehyung ve Yoongi'nin garip bakışlarını es geçip ilerideki parkurlardan birine gittim.
Onlarca kez düşmüştüm ve saatlerimi aynı aptal yokuşta harcamıştım ki güneş yavaş yavaş batmaya başlıyordu. Yeni başlayanlar için yapılan parkur boşalmıştı, daha zor olan parkur ise asıl şimdi dolmaya başlıyordu.
Düz yere boylu boyunca uzanmış, süzülen bulutları izleyip soluklanırken ve muhtemel geleceğimde kaykay kariyeri olmadığını kendime anlatırken adım sesleri dikkatimi dağıttı. Kafamı sağ sol yapıp kimin geldiğini görmeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek İzi | Kookmin
FanfictionDört duvar arasında yaşam süren Jungkook'un gökyüzünü gözlerinde gördüğü Jimin'e olan takıntılı aşkı - ve bu aşkın Jungkook'un karakterinde yaptığı derin değişiklikler, izler hakkında bir kitap. 18 bölümü de Jungkook'un bakış açısıyla anlatılıyor v...