Elleri ve dudakları... Çok tehlikeli

36 6 0
                                    

Sessiz ve garip bir araba yolculuğundaydım. Neredeyse ağlayacak vaziyetteyken Namjoon cenazenin hala bitmediğini söyledi. Ama Tanrının yukardan attığı kahkahayı duyuyordum çünkü trafikte sıkışıp kalmıştık.

- Geç kalacağız.

Seokjin arabanın arka koltuğuna bir sümük gibi yapışıp kaldığımdan beri aynadan tuhaf bakışlarla beni izliyordu. Söylenen biri olduğunu biliyordum ama bu sefer susuyordu.

Sinirlerim bozulmuştu. Eğer bu gün o cenazeye gidemezsem sonraki günler abim beni asla evde tutamazdı. Çünkü en önemli günde yanında olamadığım Jimin'in, geri kalan tüm günlerimde yanında olarak telafi etmeye çalışırdım.

Yine de sinirimi gömdüm. İçimden nereden öğrendiğimi bilmediğim küfürler ediyordum ki Namjoon aniden sola kırdı ve bu yayılan benin cama yapışmasına sebep oldu.

- Joon!

- Üzgünüm bebeğim.

Ne!? Bebeğim mi? Namjoon ve Seokjin kardeş değil miydi? Gerçi bu fikre neden kapılmıştım ve bu denli inanmıştım ki?

Arabaya bindiğimden beri ilk kez konuştum ve sesimin başta çatlamasına engel olamadım.

- Siz kardeş değil misiniz?

İlk birkaç saniye sessizlikten sonra Seokjin kocaman bir kahkaha patlattığında yüzümde mimik bile oynamamıştı. Ve aslında gülmesi için sormamıştım. Sonunda kahkaha atmayı bıraktı ve olmayan göz yaşlarını silip arkasına döndü.

- Hiç güleceğim yoktu. Ne kardeşi? Kardeşe benzer bir yanımız mı var?

Sadece omuz silktim. Gülümseyen Namjoon, Seokjin'in elini tutup ağzımı beş karış açırtacak o şeyi söyledi.

- Biz evliyiz.

Bir süre birleşik ellerine bön bön baktım ve bu beynimin yavaşça vücudumu terk etmesine sebep oluyordu ki gözlerimi kırpıştırıp dünyaya döndüm.

- Nasıl evli?

- Nasılı mı var? Basbaya evliyiz biz. Joonie benim karım.

- Hey!

İkili birbirlerine gülerken biraz kırıldım. Birilerinin aşkını böyle güzelce yaşıyor oluşu gerçeği kalbimi sıkıştırmıştı. Çünkü ben böyle huzurlu sevemiyordum, savrularak seviyordum. Kıyısı olmayan bir denizde oradan oraya savruluyor, bir kez olsun duramıyordum. Ve içimde bir parça böyle olmayı dilediğinde abimin sözleri geldi aklıma: Yetmeyecek.

Geçtiğimiz ara sokaklar ve tuhaf mahallelerden sonra cenazenin girişi göründüğünde bir heyecan sardı vücudumu.

- Yoongi mesaj atmış. Ortam çok gergin, çabuk gelin ve Jimin'i götürün, diyor.

Seokjin bunu söylediğinde heyecandan oturamadığım koltukta öne doğru eğildim.

- Neden gerginmiş?

- Hm? Ah, Yoongi ve Jimin tartıştılar ve Taehyung da karışınca kavga büyüyüp gitti. Jimin bu sabah cenazeye kimsenin gelmemesi ile ilgili herkesi tehdit etti. Zor sakinleştirdik.

- Neden tartışmışlar?

- Geldik.

Namjoon'un sesi ile resmen atlayarak indim arabadan. Bir süre birlikte içlere doğru yürüdük ve sonunda görüş alanımıza kalabalık ilişince yavaşladım.

- Gelmiyor musun?

- Yok. Burada dururum ben. Siz gidin. Teşekkür ederim.

Namjoon kafasını salladı ve Seokjin'in elini tutup kalabalığa karıştı. Genelde orta yaşlı insanlar vardı. Tüm siyahlığın içerisinde birkaç renkli kafa gördüm. Ama Jimin'i bulamadı gözlerim.

Melek İzi | KookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin