4. Bölüm

57 11 0
                                    

Oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın.

İyi okumalar.


4

Mete sabahın köründe uyanıp hazırlanmaya başladığında kendini oldukça gergin hissediyordu. Aslında bu gerginlik hafta başından beri üzerindeydi. Zira Yüzbaşı Linda onu sorgulayıp, sicilini onunla birlikte tek tek incelemiş bu yetmiyor gibi Börd'le o gün buluşmasına da izin vermemişti. Bir de bileklerine hapsettiği kelepçeler vardı. Beş gündür gücünü hissedemiyordu. Daha önce böyle bir disiplin cezası almadığından bu ceza ona ağır gelmişti. Yine de sabretti ve beş gün zor da olsa geçti.

"Hafta sonu gel! Şanslıysan sana birkaç dakika zaman ayırır!" Mete sorgusunun bittiğini düşünüp Börd'le görüşüp görüşemeyeceğini sorduğunda Linda Yüzbaşı saatine bakıp alay edercesine Börd'ün çoktan istirahate çekildiğini ve hafta sonu gelmesi gerektiğini söylemişti. "Bileğindeki kelepçeyi de o gün çıkartırız."

Mete o an sinirlense de bir şey yapamamıştı. Başını usulca eğerek saygısını belli etmiş ve kadının garip bakışları altında odadan çıkıp evinin yolunu tutmuştu.

Mete bu sabah rutininden şaşarak bir bardak yerine iki bardak çay içti. Sanırsa bunu gerginliğinden yapmıştı. Son kalan bir kaşık kahveyle kendisine Türk Kahvesi hazırlamak istedi ama uykusuz gecelerine yoldaşlık yapabilecek son bir fincan kahveyi öylece sabahın köründe tüketemezdi. Nedense bu gece o bir fincan kahveye ihtiyacı olacağını hissediyordu.

Gri üniformasını düzeltip siyah botlarını giydi ve yola çıktı. Bugün hava her zamanki gibi kapalı, alışılmadık şekilde sıcaktı. Sim şehri yılın bazı günlerinde böyle sıcak olurdu. Bu günler belirsizdi. Yani şu mevsim bu mevsim diye tahmin etmek zordu. Çünkü Sim şehrinde mevsimler pek yaşanmazdı.

Mete üniformasının boğazını çekiştirerek Saray ahalisini ve seçkinleri fakir halktan ayıran surlara geldiğinde nöbetçi askerler tarafından kontrolden geçti ve iç katmanda kalan Saray'a doğru yürüdü.

Sokaklar kalabalık değildi bugün. Mete sıcak havanın etkisiyle insanlar evlerindedir diye düşündü ama sonra zengin kesimdekilerin böyle bunaltıcı zamanlarda Apolluna'nın ferahlatıcı havasına kaçtıklarını, oradaki mülklerine gittiklerini hatırladı ve onların böyle kolayca o şehre gitmelerini yadırgayarak yürümeye devam etti.

"Onlar surların bu tarafında kalanlar!" diye söylenerek Saray'ın yakınlarına vardı.

Başını kaldırıp Saray'a, büyük ve gösterişli yapıya baktı.

"Bu zenginlik, bu ihtişam..." diye düşündü. "Keşke herkesin olsa, ya da hiç kimsenin olmasa."

Askerler yine Mete'yi önce Linda Yüzbaşı'ya götürdüler. Linda ona göz ucuyla bakıp yanına çağırdı ve bileğinde belli belirsiz fark edilen kelepçeyi, Mete'nin iki bileğini yakınlaştırdı ve iki bileğinde duran kelepçeler mıknatıs gibi birbirine kenetlenip şeffaftan daha belirgin bir renge büründü. Ardından da Linda'nın parmaklarını üzerinde gezdirmesiyle iki yandan koptular ve Mete'nin bileği serbest kaldı.

"Börd'le yalnız görüşmek istemenin nedenini ne?!" diye sordu Linda sertçe. Bu kadın asla rica etmiyordu. Hem neden rica etsindi ki, Linda bir askerdi ve Mete'nin üstüydü. 

Mete ilk an sessiz kalsa da Linda'nın dik bakışlarından ürktüğünü hissetti ve boğazını temizleyerek "Başka şehirde şahit olduğum istihbaratları Börd'ten başkasıyla paylaşmamam gerekiyor." dedi. Kural bu yönde olsa da Linda Mete'ye inanmıyormuş gibi bakıyordu. 

BENİM KÜÇÜK KARANLIK ÇAĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin