12. Bölüm

78 11 0
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

İyi okumalar.

12

Mete'yle görüşebilmek için uğraşan Oğuz'un aldığı cevaplar, her defasında mahkemeden önce yakınları olmayan kişilerle onu görüştüremeyecekleri oluyordu. 

Oğuz onun benden başka kimsesi yok derken haksız sayılmazdı. "Ailesi yok. Bir ben varım."

Alçin'in varlığından haberi olmayan Oğuz telefonlarına cevap vermeyen Gökalp'i de yok sayarak sadece kendisinin onunla olduğunu herkese haykırıyordu ama onu duyan yoktu. Her yolu deniyordu. Mahkemeden önce ellerinde somut kanıtlar oluşsun diye çırpınıp duruyordu. Neredeyse çalmadığı kapı kalmamıştı. Hatta öyle bir durumdu ki bu, nefret ettiği Ay Börd'ünün kapısına dahi defalarca gitmiş, her defasında da o kapıdan geçirilmeyerek geri dönmüştü.

Başka neler yapabilirdi? Aklına Körler'in inini bulup, o nefret ettiği adamlarla bile konuşmayı, onlara Mete'nin suçsuz olduğunu kanıtlayan sözleri için yalvarmayı bile düşündü. Oğuz bitik bir haldeydi. Arkadaşının suçsuz olduğuna öylesine emindi ki, bir saniye durmak istemiyor, sürekli çırpınıyordu.

Birkaç avukatla konuşmuştu. Kimse onu savunmak istemiyordu. Danıştığı kişilerse onun ölüm cezası alacağına emin gibilerdi. Oğuz gözleri yaşlı bir şekilde sarsılarak onların yanından her ayrıldığında başka bir yol bulmak için düşünüp durmaktan bıkmıyordu.

Oğuz onca uğraştan sonra bir sonuç alamayınca kendi Börd'ünün yanına gitti.

Odasına kabul edilmek için uzun bir süre bekletildiğinde onların bunu kasıtlı yaptığından da artık neredeyse emindi.

"Söyle!" dedi Börd, siyah tahtının yanında dikilip ince çerçeveli gözlükleriyle bir şeyler okuyor gibi görünüyordu. Koltuğundan vazgeçmeyen bu yaşlı Börd, Toğ şehrine hiç yakışmıyordu.

"Mete Dumlu'yla görüşmem gerekiyor. Apolluna zindanlarında tutsak durumda. Beni onunla görüştürün."

Toğ Börd'ü olmaya asla layık olmayan çıkarcı bu yaşlı adam Kehribar renk ufak gözlerini Oğuz'un gözlerine dikerek "Bunu neden yapayım?" dedi.

Oğuz kötü bir söz söylememek için direniyordu. Ufak da olsa tüm umudu bu adamdaydı. Denize düşen yılana sarılır diyerek kendini teskin etti ve derin bir nefes alarak saygılı bir sesle durumu açıklamaya çalıştı.

"Çünkü yapılması gereken bu. Onun yakınlarıyla görüşme ve hakkını savunması için bir temsilci isteme hakkı var. Bunlar ona sağlanmıyor."

"Neden bir hain için didiniyorsun Oğuz? Sen geleceği parlak bir gençsin. Başını yakma. Buradan çık git ve ben de hiç konuşmamışız gibi davranayım."

Oğuz Börd'ün onu sınadığının farkındaydı. Adamın isteği şuydu ki Oğuz kendisi için çalışan bir adam olsun, ona, çıkarlarına, sadakatle bağlı bir adam.

Oğuz başını eğdi. Kalbi ve aklıyla savaşırken artık geri dönüş yoktu. Düşündü, düşündü ve arkadaşıyla beş dakika görüşebilmek için her türlü bedeli ödeyebileceğine o an karar verdi.

"İstediğiniz gibi Börd'lük makamına yakın bir adam olurum." dedi uzun uzun düşündükten sonra. Senin adamın olurum diyemedi. Buna dili varmamıştı.

Sadakat kalpte başlar kalpte sürdürülürdü. Kalbi bağlanmadığı sürece bu adama değil, şehrine bağlı olacağını bilerek içi ferah bir şekilde bu sözü verdi Oğuz. Toğ için her şeyi yaparım. Ama o istedi diye değil, doğru olan bu olduğu için yaparım diye geçirdi içinden.

BENİM KÜÇÜK KARANLIK ÇAĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin