4.bölüm

650 30 1
                                    

Gözlerimi açtığımda kapkaranlık odayı fark ettim. Birkaç dakika yataktan kalkmadım. Gözlerimle odayı taradım. Üstümdeki bol pijamaları fark ettim. Çok yavaş bir şekilde doğrulup üstümdeki yorganı attım. Her yanım sızım sızım sızlıyordu ve bacaklarım tutulmuştu. Baş ağrımın geçtiğini anladığımda gözlerimi yumdum.
Tanrı'm çok teşekkürler.

Ayağa kalkıp odadan çıktım. Mutfaktan ufak tefek gürültüler geliyordu. Büyük bir kırılma sesi geldikten sonra mutfaktan büyük bir cam parçası önüme fırladı. Eğilip cam parçasını alırken mutfaktan uzun bir adam çıktı.
"Uyandın mı?"
"Günaydın."
Adam elini bana uzattığında boşta olan elimi uzatıp sıktım. Adam gülümseyerek biraz duraksadı.
"Önce camı uzatırsın sanmıştım."
Cama baktım.
"Mantıklı."
Elimi elinden çekerek mutfağa girdim ve camı çöpe attım.

Geri dönüp adamın elini sıktım.
"Ben Burçin."
"Aral."
"Bizi evine aldığın için teşekkür ederiz. Ayrıca dün baş ağrısı ile ilgili bana yardımcı olduğun için de çok teşekkür ederim."
Aral gülümsedi.
"Baş ağrısı konusunda yardımcı olan ikizimdi. Yine de rica ederim."
Salondan çıkan Aral'dan biraz daha uzun üstü çıplak kişiyi gördüğümde kaşlarımı kaldırdım.
"Gerçekten çok benziyorsunuz."

Adam yanıma yaklaştı. Elimi uzattım.
"Ben Burçin."
"Arel."
"Yardımın için teşekkür ederim. Gerçekten de ağrım daha kısa sürdü."
"Tüm tetikleyici ögeleri aynı anda yapmışsın. Biraz daha dikkatli olmalısın. Aurasız migren en zor türlerdendir. Ağrı süren 72 saate kadar uzayabilir."
Boğazımı temizledim.
"Anladım. Dikkat edeceğim. Siz doktor musunuz?"
Kafasını salladı.
"Paratisyen hekimim, Tus'a gireceğim."
"Güzell... Siz de mi doktorsunuz?"
"Hayır, ben mühendisim."
"Gökay da mühendis olacak. Alanınız nedir acaba?"
"Elektrik elektronik..."

"Benimki de makine."
Gökay yanımıza yaklaşırken Arel elimi bıraktı. Bu zamana kadar elini tuttuğumu bile fark etmemiştim.
"Altı saattir uyuyorsun. Öldüğünü sanıp kontrol ettik."
O yüzden bu kadar şapşaldım demek.
Arel yanağını ovuşturduktan sonra gözlüğünü düzeltti.
"Bir şeyler yedikten sonra odama uğra. Vücudun için birkaç krem vereceğim."
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Uğrarım Arel..."
Duraksadım.
"Abi demeli miyim size?"
"Hayır. Gerek yok."
"Anladım."

Arel arkasını dönüp odasına giderken mutfağa girdik.
"Akşam olduğu için direkt yemek koyduk."
Gökay ve Aral masaya otururken tezgahın üstündeki fincana baktım.
"Bu kahve?"
Aral kafasını kaldırıp kupaya baktı.
"Arel'in... birazdan yokluğunu fark edip gelir."
"Götürebilirim."
"Zahmet olmasın. Gelir buraya."
Kafamı sallayarak Gökay'ın yanına oturdum.

PressureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin