25.bölüm

381 17 2
                                    

Hızlıca geri çekilip yüzüne baktım.
"Aynı şeyi mi düşünüyormuşuz?"
Elini yanağıma koydu. Diğer elini enseme uzattı.
"Kesinlikle. Kesinlikle aklımdan bu geçiyordu."
Ensemden çekerek dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırdı.
"Dudaklarını arala."
Aralayıp öylece durduğumda gülümsedi.
Yanağımdaki elini sweatime uzatıp yukarı çekti ve çıplak belime dokundu.
"Biraz rahatla bebeğim."

Öperken üzerime doğru eğildi. Sırtım masaya değene kadar geri gitsem de sırtımın sızlamasıyla durdum.
Dudağımı ısırdığında kafamı geriye çektim.
"Canın mı acıdı?"
"Sayılır."
"Üzgünüm."
"Hayır!"
Çok tepki verdiğimi fark edip kaşlarımı kaldırdım.
"Yani öyle demek istemedim. Neden kafamı çektiğimi bilmiyorum."
"İstemsiz mi yaptın?"
Kafamı olumlu anlamda salladım.

Belimden çekerek sırtımı masadan çekti.
Kafamı göğsüne koydum.
"Dudakların sızlıyor mu?"
Sorduğum soruyla birlikte baş parmağını dudağıma sürttü.
"Evet."
"Benim dee..."
Kucağından kalkarak kronometresine uzandım.
"3...2...1... Başla."
Kronometreyi çalıştırıp odasından çıktım.

☆☆☆☆

Açılmayan telefona bakıp iç çektim. Bu aradığım üçüncü işletmeydi ve hiçbiri telefonumu açmamıştı.
Telefonu masaya bıraktıktan sonra yanaklarımı hafifçe tokatladım.
Moral bozmak yok.

Yeni bir telefon numarası yazıp kaydırdım ve telefonu kulağıma koydum.
Masadaki peçetenin ucuyla oynarken dudağımı dişledim.
5.çalışta açılınca panikledim.
"Ah, merhaba. İyi günler!"
"İyi günler."
"Ben iş ilanınız için aramıştım."
Tam o anda içeriye giren Arel'le göz göze geldik. Arel kaşlarını çattı.
"Buyrun?"
"Hala birini arıyor musunuz? Hangi gün gelebilirim acaba?"
"Evet, arıyoruz. Pazartesi görüşmeye gelebilirsiniz."
"Tamamdır. Çok teşekkürler."
Telefon yüzüme kapatılınca yutkundum.

"İş görüşmesi yapıyordun değil mi?"
"..."
"Hem okuyup hem çalışabilecek misin?"
Saçlarım önüme düşerken dudaklarım gerildi.
"Burçin?"
"..."
"Bebeğim seni anlıyorum."
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
Anlamıyorsun Arel.
Bunu ona söyleyemem ama anlayamıyorsun.

Yanıma gelip önümdeki kağıtları aldı. Kurcaladı. Bakışlarını üstümde hissettim. Elini masaya koyarak eğildi. Parmağıyla saçlarımı iterek yüzüme bakmaya çalışırken kafamı çevirdim.
"Güzelim, senin için söylüyorum."
Dudaklarım büzülmüştü.
Hassalaştığımı hissediyorum.
Babam döverken bile ağlamamıştım ben.
Şimdi neden böyle oluyorum?!

"Neden bana bakmıyorsun?"
"A-Arel, söyleyecektim."
"Neyi?"
Yanaklarımı sıkarak kendine çevirdi.
Bileğini tutarak yüzümden uzaklaştırdım ve ayağa kalktım.
"Nereye gidiyorsun?"
Kolumdan tutarak gitmemi engelledi.
"Okulu mu donduracaksın?"
Dudağım titrerken kafamı eğdim.

"Dayanamıyorum. Ağır geliyor."

Omuzlarımdan tutarak kendine bastırdı.
"Şttt... tamam. Tamam."
Omuzlarım titrerken gözlerimden yaşlar dökülmedi.
Elimi gözlerine kapattım.
"Bana öyle bakma! Elimden bir şey gelmiyor! Aklımda sadece bu var! Düşünmeden duramıyorum! Her şey arka arkaya geliyor!"
Yanaklarımdan tutarak kafamı kaldırdı.
"Tamam. Tamam. Biliyorum. Halledeceğiz. Sana yardımcı olacağım."
Yüzüme minik minik öpücükler bıraktı.

En son dudağıma bir öpücük bıraktı. Bacaklarımdan tutarak beni kucaklayınca kollarımı boynuna doladım. Bacaklarımı beline doladım.
"Şimdi dinlenmeye gideceğiz hanımefendi. Anlaştık mı?"
Telefonum son ses çalmaya başladığında Arel kapıdan döndü. Telefonumu eline aldı. Aradığım işletmelerden biri geri telefon açmıştı.
Arel telefonumun sesini kapatıp masaya bıraktı.

PressureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin