"Arel?"
Duştan çıkan Arel beni karşısında gördüğünde dudakları aralandı.
"Burçin?"
Odaya girip kapıyı kapattım.
"Üzgünüm. Kapını tıklatmadım."
Dudaklarını birkaç kez açıp kapadı, ardından kaşlarını çattı.
"Bir şey mi oldu?"
Yüzüm gerildi. Dişlerimi birbirine bastırdım.
Boğazımdaki yumrunun gitmesini bekledim."Burçin, giyinsem?"
"Oh, doğru."
"Arkanı dönsen yeterli olur."
Arkamı dönüp gözlerimi kapattım ve alnımı kapıya yasladım.
"Gerçekten izinsiz girdiğim için üzgünüm."
"Sorun değil."
Kıyafet hışırtıları gelirken kıkırdadım.
"Ne olduu?"
Tatlı bir şekilde sorduğunda daha çok kıkırdadım.
"Küçükken Gökay'la saklambaç oynuyorduk. Ben de aynı böyle kapıya yaslanmış duruyordum. Sonra Gökay kapıyı bir açtı. Kaşım yarılmıştı."
Arel'in kıkırdaması geldiğinde tırnaklarımla kapıda ritim tutum."Dönebilirsin."
Gözlerimi açmadan döndüğümde bakışlarını hisettim.
"Neden gözlerini açmıyorsun?"
Gözlerimi yavaşça açtım.
"Arel ben gideceğim."
Arel'in dudakları gerildi.
"Gitmeye mi karar verdin?"
"..."
Dudaklarımı ıslattım. Ona doğru adımladım. İçimden gelen cesaretle birlikte kollarımı beline doladım.
On saniye hareket etmedi. Ardından ellerini sırtıma koydu.
"Sorun olursa dönecek misin?"
"Mutsuz olursam döneceğim? Peki o zaman bana yardım edecek misiniz?"
"Tabiki Burçin."
Geri çekilmek istediğimde omzumu sıkıca tutup göğsüne bastırdı."On saniye daha..."
Kaç on saniye geçti saymadık ama Gökay'ın koridordan bağırışıyla ayrıldık.
Geri çekilip küçük parmağımı Arel'e uzattım.
"Söz mü?"
"Söz."
"Ne sözü?"
Arel çarpıkça güldü.
"Hadise sözü."
Onun bu söylemine kıkırdadım.
"Tamam. Hadise sözü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pressure
Romance"Ağlama." Burnumu içime çekerken söylediği kelimeler kulaklarımı çınlatıyordu. "Bunu hak etmiyordum." Kollarımdan çekerek beni kucağına aldığında hıçkırmaya başladım. "Ağlama Burçin. O evi yıktıracaksın-" Elimi dudaklarına koyup kaşlarımı çattım...