Bölüm 6 ~ Abartmıyor

68 49 30
                                    

Aşağı kata inmiştik ancak kahvaltı hazır değildi. Yankı'ya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Bahçede mı yiyeceğiz?"

Yine en güzel en sıcak gülümsemesiyle döndü bana,

"Evet , hava çok güzel sen dışarda yemeyi seversin." Gülümsedim. Bahçeye çıktık biraz ilerledikten sonra Buğra'yı gördüm. Telefonda birisi ile konuşuyordu. Bizi henüz görmemişti. Yankı ise hala elimi tutuyordu. Sonunda masaya vardık ve Buğra'nın tam karşısına oturduk , Yankı da elimi bırakmıştı. Buğra telefonunu kapatıp önce meyvesuyundan bir yudum aldı sonra ise bize döndü.

"Güna- gözlerin.." dedi, elini yanağıma doğru uzatırken sonra bir an durdu elini geri çekti ve konuşmaya devam etti. "Kıpkırmızılar.." Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. O sırada Yankı konuşmaya başladı.

"Hadi kahvaltıya başla Gece acıkmış olmalısın."

Söylediği ile bir salatalık attım ağzıma.Buğra konunun beni rahatsız ettiğini anlamış olacak ki soru sormadı. Beni rahatsız eden tek şey bu değildi elbette, midem yine bulanıyordu. Zehirlenmişmiydim? Yemek yediğin mi var Gece? Haklısın yok. Bir de şansımızı domates ile deneyelim. Çatalımı domatese batırdım ve ağzıma attım. Hayır hayır yemek yedikçe daha da fazla bulanıyordu midem. Bu masadan kusarak kalkmak istemiyordum. Su su. Bir kaç yudum su içtim.

Masada ölüm sessizliği vardı. Ikisi de hem kahvaltı ediyor hemde beni izliyorlardi. Gerçekten rahatsız ediciydi. O sırada yanımıza Yusuf yaklaştı.

"Gece Hanım. Korumalar artık dinlenmeye gidebilirler mi? Hava yeterince aydınlandığında gidebileceklerini söylemiştiniz."

Heh bi bu eksikti. Şimdi bide bunu açıkla Yankı'ya. Zaten dik dik bakmaya başlamıştı. Buğra bile meraklı gözlerle bakıyordu bana hatta yemeğini bırakmış bizi dinliyordu.

"Hayır demedim."

"Nasıl efendim?" Cevabıma şaşırmıştı.

"Gidip dinlenebilirler demedim. Hava yeterince aydınlanınca gidip dinlenebilirsiniz dedim. Cümleme sende dâhildin Yusuf. Sende git dinlen , tabi kapının önü boş kalmasın uykusunu almış bir kaç kişi dursun orada." Minnet dolu bakıyordu bana. Eğer ki böyle karşılaşmış olmasaydık ona abi derdim. Fakat şuan ona abi demem hem onu hem Yankıyı rahatsız ederdi. Hele bir bilseler abi demek ne kadar hoşuma giderdi.

"Sağolun Gece Hanım , çok sağolun." Gülümsedim. O da hızla uzaklaştı yanımızdan.

Yüzlerine bile bakmadan yemeğime döndüm. Yemiyordum tabi ki çatalımla tabağımı savaş alanına çeviriyordum.

"Özür dilerim Gece sözümü tutmayacağım. Yukarıda ki konu kapanmadı. Ne oldu söyle bana."

Geldik zurnanın zırt dediği yere.. Hadi bakalım ne bok yicez.

"Hayır Yankı soru sormayacaksın. Söylemeyeceğim." Anlatamazdım. Birisine kullanıldığımı anlatmak kolay değildi. Satıldığımı, defalarca dövüldüğümü, gözlerimin önünde annemin yere yığılışını izlediğimi , kardeşimin cansız bedeni ile karşılaştığımı hayır anlatamazdım. 'Bana bunları yaşatan babamla, dün gece ufak bir telefon görüşmesi yaptım da birazcık tırstım' mı diyecektim?

"Gece zorlama da söyle işte! Şu gözlerine bak! Gece ne oldu da bu kadar ağladın , neden bu kadar korktun?!" O bana bağırdıkça ağlayasım geliyordu. Yüzüne bile bakmıyordum öylece masayı izliyordum. Bakışlarım Buğra'ya kaydı. O da bana bakıyordu. Çözmek istiyordu sanki içimdekini , gözbebeklerime kadar inceliyordu gözlerimi. O da merak etmişti ama soramıyordu. En son çocuğa 'sende seni ilgilendirmeyen sorular sorma o zaman!' Diye bağrınmıştın ya Gece'cim :)

Gece'nin RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin