Zilin çalmasına beş dakika vardı. Sıkıntıdan patlayacak gibi hissediyordum. Arkama baktığımda Charlie'nin de bana baktığını fark ettim.
Onu anlayamıyordum. Bu ihanetinden sonra bile hâlâ bana bakacak yüzü kendinde bulabiliyordu. Beni takıntı haline getirmişti. Her fırsatta şansını deniyordu. Okulun popüler çocuğu olduğu için kendini terk edilemez sanıyordu.
" Hey! Yine daldın, zil çaldı. Toparlan da yeni açılan kafeye gidelim." dedi Lexi, koyu kahve gözleriyle bana bakarak. Gerçekten güzel bir kızdı; belirgin yüz hatları, büyük gözleri ve omuzunda biten dalgalı kahve saçları vardı.
" Hâlâ bana bakıyorsun. Hadi daha Rose teyzeden izin alacağız."
" Tamam tamam bitti işte, toparlandım."
Annemi unutmuştum. Büyük ihtimalle aşağıda beni bekliyordu. Kahve içmeye gideceğimizi söylemeliydim.
Lexi'nin birinden izin almasına gerek yoktu. Annesi ve babası o küçükken bir kazada ölmüştü, bu yüzden Lexi anneannesi Adele teyzeyle yaşıyordu. Çok tatlı bir kadındı Adele teyze. Tanıyan herkes onu çok severdi. Lexi'ye de pek karışmazdı.
Lexi anneannesini arayıp haber vermişti. Aşağıya indiğimizde tahmin ettiğim gibi annem arabada beni bekliyordu. Uzaktan el salladık ve yanına doğru yürümeye başladık.
" Nasılsın Lexi? Hadi gel seni de evine bırakayım." dedi annem.
Lexi'nin evi yürüme mesafesindeydi ama yine de çoğu zaman annem onu da bırakmak için teklifte bulunurdu.
" İyiyim Rose teyze, bende tam şey diyecektim. Bugün Vanessa'yla kahve içmeye gitsek olur mu?"
Son zamanlarda çarşıya sık çıkıyorduk. Annem bu durumdan biraz rahatsız olsada bir şey demiyordu.
" Tamam ama geç kalmak yok. Madem berabersiniz dönüşte bize gel Lexi, bizde kalırsın. Ben Adele teyzeyi arar, haber veririm." dedi annem.
" Söz geç kalmayız." dedi ve gülümsedi Lexi.
" İsterseniz gideceğiniz yere bırakayım sizi."
" Biraz yürümek bize de iyi gelir. Durak yakın zaten anne." dedim.
" Peki madem. İyi eğlenceler. Dikkatli olun."
" Akşam görüşürüz Rose teyze."
" Görüşürüz canım."
Annem uzaklaşmıştı. Biz de durağa doğru yürümeye başladık. Otobüs erken gelmişti, ön koltuklardan birine geçip oturduk. Kulaklığın biri bende, diğeri ise Lexi'deydi. Son zamanlarda sık dinlediğim şarkıyı açmıştım. Lexi bıkkın bir bakış atıp gülmeye başladı.
" Bir şeyi sevince çok abartıyorsun Vanessa."
" Bunun farkındayım ama elimde değil." dedim ve gülümsedim.
Çok geçmeden çarşıya varmıştık. Kafe az ilerideydi. Sevimli bir yere benziyordu, dışı mavi ve bej renkleriyle boyalıydı.
" Umarım kahveleri de dışı kadar güzeldir." dedi Lexi.
Cam kenarında bir masaya oturduk. Siparişleri almaya genç bir erkek geldi. Büyük ihtimalle kafenin sahibinin çocuğuydu. Sarı parlak saçları ve mavi gözleri vardı.
" Ne alırdınız? Tiramisumuzu kesinlikle öneririm. Mutlaka deneyin." dedi.
" Madem bu kadar övdün bir tiramisu, iki tane de ice latte alalım." dedi Lexi.
Garson yanımızdan uzaklaşınca Lexi'ye baktım ve güldüm. Kesinlikle buranın kahvesini sevmesek bile çocuğu görmek için tekrar gelecektik. Lexi flörtöz bir kızdı. Benden bir yaş büyüktü. Ailesi kazada öldüğü için iki yıl okula geç yazılmıştı.
Ben de sınıftakilerden bir yaş büyüktüm. Anaokulunu iki kez okumuştum. Küçükken İngiltere'nin soğuk ve yağışlı bir kasabasında yaşıyorduk. Sonra California'ya taşındık. Annem benim aksime soğuk yerleri daha çok severdi ve her fırsatta babamı İngiltere'ye geri dönmek için ikna etmeye çalışıyordu. Babam işini bırakıp gidemediği için burada kalmaya devam ediyorduk. Buna üzülmüyordum, şu an yaşadığımız yeri daha çok seviyordum. Yakınlarım, okulum ve sevdiğim her şey buradaydı.
__Garson gülümseyerek siparişleri getirdi. Gerçekten tatlı bahsettiği kadar güzeldi, kahve de idare ederdi. Güzel sohbetler eşliğinde tatlıyı ve içecekleri bitirmiştik.
Hesabı ödemek için kalkacakken Lexi'nin boş bakışlarla bana baktığını fark ettim. Canı sıkılmış gibiydi. Bir şey mi oldu demeye kalmadan konuşmaya başladı." Vanessa, uzun zamandır sana söylemek istediğim bir şey var."
Bu cümle beni heyecanlandırmıştı.
" Anlat, dinliyorum."
" Anneannem çok hasta. Doktorlar dışında hastalığını kimseyle paylaşmıyor. Bu hayattaki tek sığınağım o, böyle bir durumda olması beni mahvediyor."
Konuşurken gözünden iki damla yaş düştü. Adele teyzenin hasta olduğunu biliyordum ama bu kadar ileri bir seviyede olduğunu bilmiyordum. Olduğum yerden kalktım ve Lexi'ye sarıldım.
" Eminim babamlar Adele teyzeyi iyileştirecektir. Kötü düşünme. O çok güçlü bir kadın. Seni bırakıp hiçbir yere gitmez."
" Yanımda olduğun için teşekkür ederim Vanessa. İyi ki varsın." dedi ve gözyaşlarını sildi.
" Asıl sen iyi ki varsın." dedim.
Hesabı ödeyip kafeden çıktık. Biraz etrafı gezdikten sonra eve geldik. Annem patates ve köfte yapmıştı. Lexi'nin en sevdiği yemek buydu. Annem onu iyi tanıyordu.
" Richard amca yok mu?" diye sordu Lexi.
" O bugün nöbette tatlım. Evde olmayacak." dedi annem.
Yemeğimizi yedik ve salona geçtik. Annem masaya meyve, çerez ve içecek bir şeyler getirmişti. Bir yandan film izliyor bir yandan patlamış mısır yiyorduk. Her zaman olduğu gibi yine korku filmi açmıştım. Lexi her ne kadar korku türünden hoşlanmasa da benim için izliyordu.
Gelen arama sesiyle irkilmiştim. Annemin telefonu çalıyordu. Sebepsiz yere içimde bir korku oluşmuştu. Bu saatte arayan kimdi? Annem kalktı ve mutfağa doğru yöneldi. Telefonu orada olmalıydı. Merak ettiğim için ardından bende gittim. Lexi filme odaklanmıştı. Telefonun çaldığını bile duymamıştı.
Arayan babamdı. Sesini duyabiliyordum ama ne dediğini tam olarak anlayamıyordum. İyi şeyler söylemediği kesindi. Annemin gözlerinde endişe ve hüzün vardı. Babam ne söylüyordu da annem ağlıyordu?
Lexi yokluğumuzu farketmiş olmalıydı. Bir süre sonra o da yanımıza geldi. Annem telefonu kapatmıştı ama tek kelime etmiyordu.
" Anne? " diyebildim sadece. Anlatmasını hem istiyor hem de istemiyordum. Sanırım duyacaklarıma hazır değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞ AŞAĞI
VampirosHayatı hiç beklemediği bir anda gördüğü kabuslardan daha ızdırap verici hâle dönüşen Vanessa, bu durumu kabullenmek istememiştir; ancak benliğini ona geri kazandıracak sırlar vardır. Bu Baş Aşağı Dünya'da ona yüklenen gizemlerin beraberinde aşkını d...