Birkaç ay sonra
Rana'dan
Provadan yeni çıkmıştım. Tek elimle omzumu ovuyor, tek elimle de keman çantamı tutuyordum.
Temiz havayı içime çekip metro durağına doğru yürümeye başladım. Kemanı artık duyabiliyordum. Hayatımda her şey yolunda gidiyordu. Bir kere Vefa mutluydu, daha ne isterdim ki?
Bir ıslık tutturmuş devam ederken telefonum çaldı.
Ceylan arıyor...
Onayla Reddet
Onaylayıp telefonu kulağıma götürdüm.
Bir kargaşa sesi karşıladı beni önce, endişeyle durdum. Öylece kaldırımın ortasında donakaldım.
"Ra- Rana yalvarırım gel."
"Ne oluyor?"
Arkadan Veranın sesini duydum. "ABİ! BABA YAPMA!"
"CEYLAN NE OLUYOR ORADA?"
Koşarak metro durağına ilerledim. Yürüyen merdivenden koşarak inerken cevapladı. "Öğ-öğrenmiş. Vefa! YAPMA! BANA KIY YAPMA DAHA FAZLA BU ÇOCUĞA!"
Neyi öğrenmiş lan neyi!?
"CEYLAN TUT ONU! TUT O ŞEREFİNİ HAYSİYETİNİ SİKTİĞİMİN HERİFİNİ. BU KEZ BEN DÖVECEĞİM ONU!"
"RANA! YAPMA DİYORUM BE ADAM! RANA GEL!"
Tekrar Vera'nın çığlığı duydum. Telefon kapandı suratıma. Taksiye binsem? Kısa mesafe diyip almazlardı ki.
Sakin ol Rana, bir durak sadece.
Hayatımda ilk kez bu kadar uzun geldi bu yol. Durduğunda hızla indim ve koşarak ilerledim. Hızlıca evimize doğru ilerliyordum.
Nefes nefese kalsam da, diyaframım kendinden geçercesine kasılsa da devam ettim. Evin önüne geldiğimde dışarıdan oldukça sakin duruyordu.
Gitmiş miydi? Vefa nasıldı? Canı yanıyor muydu? Salak, yanıyordu tabii.
Anahtarı titreyen ellerimle zar zor yerine soktum. Göreceklerimden korkuyordum. Yine de vakit kaybetmeden açtım kapıyı, içerisi boştu. Odaları teker teker aradım, onu çalışma odasında buldum.
Ceylan ve Vera ortalıkta yoktu. O da köşedeki sandalyeye dayanmış, ayakta zor duruyordu.
"Vefa! İyi misin?"
Yanına yaklaşıp ona dokunduğumda hareket etmedi. O an, sandalyeye dayalı olmayan elinde bir şey fark ettim. Gözlerini bana çevirdi, tek eliyle elindeki kutuyu açıp önümde diz çöktü.
"Vefa, ne yapıyorsun?"
"Seni çok seviyorum, her şeyden çok seviyorum. Ben artık sana karım demek istiyorum. Küçük kopyaların evde dolaşsın istiyorum. Bizi tüm dünya bilsin istiyorum. Ama şu an en çok seninle evlenmek istiyorum. Bana bu şerefi bahşeder misin?"
Uzanıp eliyle yanaklarımı kuruladı, ağladığımı fark etmemiştim. Muhtemelen metrodan beri ağlıyordum.
"Gerizekalı! Neden beni endişelendiriyorsun? Nasıl korktum haberin var mı?!"
Diz çöktüğü yerden kalkmadan elimi tuttu. "Özür dilerim. İşe biraz aksiyon katmak isterken işin ucunu kaçırdık."
Uzanıp yanağına vurdum hafifçe, salak beni çok korkutmuştu.
"Hayır dersem ne yapacaksın?"
"Demezsin ki, demezsin değil mi?"
Dudaklarımı üzgünce büzdüm. Biraz da ben muziplik yapayım değil mi?
"Bir evliliğe hazır olduğumu düşünmüyorum. Üzgünüm. Ben ciddi ilişki insanı değilim. Evlilik benlik bir olay değil. Sorun sende değil yani, bende. Sen daha iyilerine layıksın."
Yüz ifadesi her cümlemde daha da değişiyordu ve oldukça komik bir hal alıyordu.
"Hem ailevi problemlerim var. Sana karşı değil herkese karşı böyleyim be-"
"Sen benimle dalga geçiyorsun. İntikam mı alıyorsun?"
Kahkaha attım. Sağ elimi ona uzattım. "Tak hadi yüzüğü."
Yüzük parmağıma taktığı yüzüğe bakıp gülümsedim. Vefa da ayağa kalkıp gülüşümden öptü.
Deklanşör sesi duymamla ikimiz de o tarafa döndük.
Ceylan elinde bir kamera ile bize bakıp bağırdı. "SHE SAİD YEEEEES!"
Ağlawak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kemanist'
Short StoryPiyanist'in ikinci kitabıdır.. "Anlamıyorsunuz, sizin yardımınıza ihtiyacım var benim. Sıkıntımı herkese anlatamam. Yalnız bir yahut iki kişi. Sanatçı dünyasında yere düşeni kaldırmazlar Vefa bey. Benim güvenebileceğim bir siz varsınız."