Yaşananların üstünden bir gün geçmişti. Odanda imzalaman ve doldurman gereken evraklarla uğraşırken kapı çalındı. İçeri girmesi için dışarıdaki kişiye izin verdiğinde odanın kapısı açıldı ve genç bir asker içeri girip sana asker selamı verdi."Komutan Erwin sizi çağırıyorlar efendim."
Aklına dün yemekhanede yaşanan olay gelirken yutkundun. Askere kafanı salladın. "Teşekkürler, gidebilirsin." diyerek onu gönderdin.
Asker gider gitmez elindeki kalemi çalışma masanın üstüne bırakıp şakaklarını ovuşturdun. Yerinden kalktın ve seni bekleyen komutanın odasına gerginlikle adımlamaya başladın.
Koridorda ilerlerken Hange odasından çıkıyordu. Gözleri hızla seni buldu Binbaşı'nın. Nereye gittiğini bilmiyordu ama gergin olduğunu anlamıştı.
Sana seslenecek olduğunda çoktan çekip gitmiştin. Erwin'in odasına girdiğini gördüğünde yutkundu. Odasının kapısını kilitledi ve seninle konuşmayı başka bir zamana ertelemeye karar vererek aşağı indi.
Erwin içeri gelme iznini verdiğinde kapıyı açtın. Sarışın adam kafasını kaldırmadı, sana bile bakmadan önündeki dosyaya bir şeyler yazmaya devam etti.
Onun sana bakması için boğazını temizledin öksürerek. "Beni çağırmışsınız?" Ellerini arkanda bağlayarak söyledin.
Erwin yerinde doğruldu, kafasını kaldırdı. Mavi gözleri senin üzerinde gezindi. Masasının önündeki sandalyelerden birini işaret etti. "Oturabilirsin Y/N."
Kafanı bir kez salladın ve sandalyelerin birine oturdun. Ellerin kucağında, onun sana bir şeyler söylemesini bekliyordun.
"Dünkü olay hakkında, cezasız kalmayacağını bildiğini sanıyorum." dedi, kalın kaşlarından birini kaldırarak.
Kafanı sallayarak onayladın. "Evet. Bir dahaki keşife gelemeyeceğimi duyunca epey sinirlendim. Üstelik o gün gergindim, verdiğiniz haber beni daha çok sinirledirdi."
Erwin'in böyle bahanelerle veya gerçeklerle bir işi olmadığını biliyordun. Yine de söylemek istedin.
"Bu, yemekhanenin ortasında, bulunduğunuz bölüğün komutanına sesinizi yükseltmek için bir neden değil."
"Haklısınız." diyerek destekledin onu. "Bunu yaptığım için özür dilerim. Alacağım cezaya razıyım."
"Güzel." diyerek kafa salladı Erwin. "Onbaşı rütbesini senden alıyorum. Artık sıradan bir askersin."
Şaşkınlıkla gözlerin büyüdü. "Ne?" diye mırıldandın. "Erwin- yani, Komutanım... bu çok fazla değil mi?"
"O masada rütbelilerle beraber olmasaydın, böyle bir şey yapma fırsatın da olmazdı. Sanırım Onbaşı olmak sadece burnunu daha çok havalandırdı değil mi?"
Son cümlesindeki imâyı anlamazdan geldin. "Yine de..." Gözlerini etrafta gezdirerek konuştun. "Bu saçmalığın daniskası, Bay Smith! Bunu yapmak için Bay Darius'tan izin bile aldınız mı?"
Sarışın adam kafasını salladı ve ayağa kalktı. Arkasındaki pencereye ilerledi ve dışarı baktı. "Ona bir mektup gönderdim." dedi, Darius'u kastederek. "En geç 15 gün içinde cevaplayıp göndermiş olur." Kafasını sana çevirdi ve keskin gözlerle sana baktı. "Yani, Onbaşı rütbesinden düşmen için 15 günün var. Ben olsam iyi değerlendirirdim."
Sinirden gözlerin dolmaya başlamıştı. Gözlerini yumdun ve "Çıkabilir miyim?" diye sordun adama. Erwin sesli onay verdiğindeyse gürültüyle sandalyeden kalktın, gözyaşların dökülmeye başlaarken hızlı adımlarla odadan çıktın.
Kapıyı açtığında tam karşında Levi ile karşılaşmayı beklemiyordun. O da seni Erwin'in odasından çıkarken ağlayarak görmeyi beklemiyordu. Kaşları, ağladığını farketmesiyle çatıldı. "Ne oldu?" diye mırıldandı.
Dudaklarını birbirine bastırdın ve kafanı iki yana salladın. Onun ve duvarın arasındaki boşluktan geçip kendi odana koşmaya başladın.
Levi, senin gidişini izlerken ne yaşandığını deli gibi merak ediyordu. Bunun tek bir yolu vardı; Erwin'in odasıns girip ne olduğunu mutlaka öğrenecekti.
❚❘❙─── ⚬◝∘◦✩◦∘◜⚬ ───❙❘❚
oy sınırı 50
sınır beklediğimden çok daha çabuk doluyor çok şaşırıyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
៚ fuck it I love you | levi ackerman [✓]
Fanficlana del rey - fuck it i love you mitski - francis forever