13. Bölüm
Yalanlar ve gerçekler birbirine karışmışken, kim olduğunun bile farkında olmadığın bir kimlik karmaşası içine girmişken elinde çok bir seçenek olmuyor insanın. Delirip delirmediğini bilmeden ya da hangisinin gerçek olduğunu blmeden yaşamak zor. Nerden bilebilirim ki benim aslında hangi Elena olduğumu? Zihnen tamamen Elena Grey olsam da ya bu Elena Gilbert'ın zihninde yarattığı bir oyunsa ve asla gerçek olmayan bir hayatı yaşadığımı hissetmişsem? Ya da şuan hala Elena Grey'sem ve asla Elena Gilbert olmamışsam? Bu düşünceler arasında boğulurken gerçeğin ne olduğunu nasıl bilebilirim ki?
Hareketlerim tamamen rastgele ve anlamsız belki. Belki hiçbir plan kurmadan dümdüz ilerlemek bir hata... Fakat ben ne gerçek ve ne yalan bunu bilmeden bir plan yapamam. Yaptığım planlar işlemezse bu beni daha da çökertir ve en sonunda yok eder. Aklı başında bir insan gibi davranmalıyım fakat belki çokta zorlamamak gerekir...
***
Salvatore malikanesinin önüne geldiğimde düşüncelerimi toparlamak için uğraştım. Tüm hazırlığım ve mental sağlığımın yerinde olduğuna karar verdiğimde eve doğru yürüdüm.
Kolyemden kopardığım minik bir parça mine çiçeğini cebime koymuştum. Damon'a asla güvenemem sonuçta.
İçeriye girerek hızlıca Stefan'ın odasına çıktım ve masasındaki resmi aradım. Bulmam çok zor olmadı zaten.
Kolyeyi resmin tam üzerine bırakarak evden adeta kaçarcasına çıktım. Oradaki hava fazlasıyla boğucu gelmeye başlamıştı.
Saatlerce hiçbir şey düşünmeden hareketsiz kalmak istiyordum fakat biliyordum ki bu imkansızdı. Beynim 1 saniye bile düşünmeden duramıyordu. Ne yaparsam yapayım işe yaramıyordu. Sessizlik istiyordum. Sonsuz bir sessizlik...
***
Yolda yürürken yanıma yavaşça yaklaşan mavi arabayla o tarafa döndüm. Tahmin ettiğim gibi gelen kişi Damon'du.
Yanımda durarak o klasik yandan sırıtışıyla bana döndü.
"Benimle gelmek ister misin?"
"Düşüncelerimi susturabileceksen olur."
Kabul etmemi beklemiyor olacak ki ilk bir kaç saniye durakladı. Şuan tamamen savunmasız şekilde onunla gitmeyi kabul etmem garip gelmişti sanırım. Yine de tekrar gülümseyerek kafasıyla yan koltuğu işaret etti.
"Sadece biraz uzaklaşmanın iyi geleceğini düşünüyorum" diyerek arabasına bindim.
"Ayrıca Stefan'ın biricik "eski" sevgilisinin resmini de gördüm."
Gözleri direkt boynuma giderken olmayan kolye daha da dikkatini çekmişti sanki. Buradan ilk başta fark etmediğini çıkarabilirim sanırım.
"Ve sende dedin ki "haydi savunmasız bir şekilde Damon'un yanında olayım." Sence bu iyi bir fikir mi?"
Yandan gülümsemesi biraz bile olsun değişmezken kurduğu cümle bir an için mantıklı geldi.
"Evet haklısın yalnız başıma daha iyiyim" tan elim kapıya uzanmışken bana doğru eğilerek elimi tuttu, kapıyı açmamı engelledi.
"Gitme" diye mırıldandı sadece. Aslında beni durdurmasını istiyordum çünkü yalnız kalırsam daha da kafayı tırlatacağıma emindim. En azından o düşüncelerimi sessize almamda yardımcı olabilirdi. Bu yüzden çıkmak için bir zorlamadım. Sadece onu omzundan tutup kendimden uzaklaştırdım (çünkü fazla yakındı) ve kemerimi taktım.
"Pekala, hadi beni gideceğin yere götür."
Bu sefer samimiyetle gülümsediğini hissettim. Belki de çok kötü bir yolculuk olmazdı.
***
Yolculuğumuz sandığımın aksine sakin ve toparlayıcı geçmişti. Kendimi toparlayamadığım ve saçma kararlar verdiğim bu dönemde ilaç gibi gelmişti adeta. Ayrıca bu ilacın Damon olması daha da ironikti. Beni şehre götürmüş ve kendi işlerini hallederken bir yandan da benimle ilgilenmişti. Şaşırtıcı derecede kibardı ki bu ondan bekleyeceğim son şey bile değildi.
Bu sefer ne deniyordu? Stefan'ın biricik sevgilisini (!) Elde etmek için yeni bir oyun muydu bu da?
Vampir güçleri işe yaramadığından klasik yollara başvuracağı konusunda sözünün arkasında duruyordu sanırım.
Tekrar arabadan inip bir dükkana girdiğinde arabada beklemeyi tercih etmiştim. Sarhoş olmak istiyordum, belki bir yerde sızmak ve içimi kemiren soruları bir an olsun unutmak istiyordum. Fakat her zaman bu yöntemle kaçamazdım.
İçmek bana yaşadıklarımı unutturmaktansa daha da büyük sorunları beraberinde getiriyordu. Güçlü bir safkan gibi sorunlardan bahsediyorum.
O gün o bara gitmeseydim, deli gibi içmeseydim ve dans etmeseydim orjinalleri görmek için önümde çok zaman olacaktı fakat yine planladığım gibi gitmemişti.
Damon arabaya geri bindiğinde irkilerek ona döndüm. Ne zamandır boş boş karşıma baktığımın farkında değildim.
"İçmeye gitmek ister misin?"
Sorduğu soruyla tek kaşımı kaldırdım.
"Zihin okuma gücünüzde mi var sizin?"
Flörtöz şekilde gülümsedi "güçlerimin yarısını bile görmedin."
Ardından göz kırpıp yandan şekilde gülümseyerek arabayı çalıştırdı ve bir yöne doğru dümdüz sürdü arabayı. Tam içimi okumuştu sanki. Fakat bunun bela getireceğinden de emindim. Bela getireceğini bilsem de istiyordum ve yapacaktım.
Hayattaki her şey böyle değil mi zaten? Yanlış olduğunu bilirsin fakat yine de istersin. Arzular yönetir tüm hareketlerimizi ve zaaflar durdurur tehlikeli düşünceleri...
***
Beni getirdiği yer çok tanıdık geliyordu. Filmde kesinlikle gördüğüme emindim fakat dizideki her yeri ezberleyecek kadar deli de değildim. Sanırım olsaymışım daha iyi olurmuş...
Bar taburelerine yerleştik sakince. Öğlen saatleri olduğundan çok insan yoktu ortalıkta. Daha çok gece saatlerinde hareketli bir mekan gibi görünüyordu.
Ne içeceğimi sormadan iki bardak viski söyledi ardından bana döndü. Kolunu barın tezgahına yaslamış beni görebilmek için yan dönmüştü.
"İlginç" diye mırıldandı.
"Neymiş ilginç olan?"
"Sensin, ilginç birisin. Dengesiz ama düzenli, karmaşık ama basit, her şeyi biliyor gibisin ama tek bir şeyden bile haberin yok. Nasıl biri olduğunu çözemedim." Dengesiz mi dedi o bana?
"Sensin dengesiz!"
Kahkahasını saldı ortaya.
"Gerçekten takıldığın kısım burası mı?" Gülerken gözleri kısıldı ve başını geriye attı. Sanırım bu görüntü görülmeye değerdi.Ona bakmaya devam ederken arkasındaki biri dikkatimi çekti. O neden burada? Bir anda boğazıma yapışıp kafamı koparacakmış gibi bakması normal mi? Elijah burada ne arıyor ki?
Hızlıca ayağa kalktım "belki de geri dönmeliyiz."
Damon tek kaşını sorgularcasına kaldırıp dikkatlice izlemeye başladı beni. Daha bardağıma dokunmamıştım bile.
Aşırı gerildim ve yine aptallıklarımdan birini yaptım. Bardağı tekte bitirerek Damon'un kolundan tutup çekiştirmeye çalıştım. Tabii ki onu kendi isteği dışında kaldıramazdım fakat işimi zorlaştırmamayı tercih ederek peşimden geldi.
Ölmekten korkmam tamamen normal tamam mı? Beni yargılamayın.
Elijah'ın olduğu yere döndüğümde artık orada olmadığını görsemde bu korku bana yeterdi.
Bir anda alkol almanın iyi bir fikir olmadığını söylemiş miydim??
Arabaya bindiğim anda gözlerimi kapattım. Geri dönüş boyunca sadece uyumak istiyordum.
Uykuya dalmadan önce duyduğum son şey Damon'un "seni çözeceğim Elena Gilbert" demesiydi.
Üzgünüm hayatım, ben Elena Gilbert değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Onyx
Vampire*The Vampire Diaries kurgusudur* Kendi evreninden The Vampire Diaries evrenine ışınlanarak baş karakterin bedenine girmiş bir kız düşünün... "Deli olduğumu ya da bunların rüya olduğunu düşünmenin bir anlamı yok.En azından deliysem bile eğlenmeliyim...