9' Zamansız gelen yükler

1.8K 296 39
                                    

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

Yıldızların yeni ev sahibi olan gözleri kafenin içinde gezinirken içeri adım atan Kim Taehyung'un üzerinde durdu.

Krem rengi bir kazak altına koyu kahverengi bir pantolon giymişti, siyah saçları son gördüğü zamana göre biraz kısa duruyordu. Bir güven yayıyordu etrafına. Kendi varlığına duyduğu güven taşıyordu benliğinden ve Jeon Jungkook'a kadar uzanıyordu. O da kendine güvenmek isterdi. Parmaklarının ucunda yükseldiği her an kim olduğunun farkında bulmak, bulutlara ayak basmak isterdi ama o sadece, bir hayal kırıklığıydı. "Merhaba." dedi Kim Taehyung, hemen onun karşısında kalan sandalyeyi çekti ve oturdu. Fotoğraf makinesinin çantasını da boş sandalyelerden birinin üzerine bıraktı. "Merhaba hyung, nasılsın?" diye sordu Jungkook, ellerini sıcak porselen fincanın etrafına sardı.

Kim Taehyung iyi fakat yorgun olduğunu dile getirdi, garsonlardan birini çağırarak kendisi için böğürtlen çayı istedi. Onun hareketlerini izlerken ne yapsın bilemiyordu Jungkook, zarafet kelimesinin beden bulmuş haliydi. Her hareketi hayran bırakıyordu kendine. Jeon Jungkook onun hakkında ne zaman düşünmeye başladığını kestiremiyordu. Bir sabah uyanmış, ilk aklına gelen kişi karşısındaki adam oluvermişti. Aklı almıyordu bu durumu. Ona nasıl kaptırabilmişti kendini bu kadar kısa sürede? Ne etkilemişti onu? Kim Taehyung güzeldi, kibardı, hayatında tanıdığı en destekleyici insandı. Aptal bir insan değildi. Kendisine hediye edilen kolyenin altında yatan hislerin de farkındaydı. Kim Taehyung'un ona olan duygularını gözlerine baktığı her anda kalbinde hissediyordu.

Ona yaklaşmak istiyor lakin bir yandan da kendini geri tutmaktan alıkoyamıyordu. Yoo Kiseok'un onu azarladığı ya da gereksiz yere sesini yükselttiği her anda Kim Taeri'nin donuk bakışları ile karşılaşıyordu. Jeon Jungkook onu suçlamıyordu. Kim Taeri baş balerin olarak bir sorumluluğa sahipti ve ona göre hareket etmeliydi ama yine de arkadaş olarak ona yaklaştığı anların sonunda kendini hayal kırıklığına uğramış bulmaktan geri duramıyordu. Kim Taehyung'un düşüncelerinin, kardeşinin düşünceleriyle benzer olmadığını görüyor olsa da elinden hiçbir şey gelmiyordu. Ondan uzak durmalıydı. Jeon Jungkook, kendini onun yanına yakıştıramıyordu.

"Sessizsin."

Kim Taehyung onun sessiz kalışına dayanamamış, sonunda konuşmuştu. Jungkook ikisi arasındaki sessizliği de sevmişti oysa. Birbirlerine bakıyor, hislerini görüyordu. Başka hiçbir şey umurunda değildi birkaç dakika boyunca. "Biraz dalgınım, üzgünüm." diye mırıldandı, senin yanında bile seni düşünmeden duramıyorum demek istese de, yapamazdı. Hislerini ve kendini kontrol etmek zorundaydı. Önemli bir gösteri için çabalıyordu, hatalara yer yoktu. Yoo Kiseok'un azarları her geçen gün onun kalbini daha fazla yaralıyordu. Güçsüz ve yeteneksiz olduğu yüzüne haykırılırken dayanmak çok zor geliyordu ona. Her şeyi bırakmak, Busan'a geri dönmek istiyordu bazen. "Bir sorun mu var?" diye sorarken endişeli görünüyordu Kim Taehyung, ailesi dışında birinin iyi hissedip hissetmemesi konusunda endişelenmesi hoşuna gitmişti, en azından onu anlayabilecek biri vardı etrafında.

bu yollar hep sana çıkar' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin