harry styles, falling
Yağmur arabanın ön camını dövüyor, silecekler durmadan çalışıyordu. Jungkook hemen yanında oturmuş kendi kendine şarkı söylerken ne yağmur, ne de serin hava umurunda duruyordu. Onun mutluluğu hoşuna gidiyordu. Hava onun elini tutmasına engel oluyordu. Her an hata yapmamak için tüm dikkati yoldaydı. "Ne zaman sizi o şerefsiz hakkında konuşmak için çağıracaklar?" diye sordu Taehyung, bir an önce bu iş sona ersin, sevgilisi için her şey düzene girsin istiyordu. Jungkook derin bir nefes alıp verdi. "Komite salı günü gelecekmiş. Provalara kim gidiyor bilmiyorum ama ben sonuçlanana kadar akademinin kapısından içeri girmek istemiyorum. Herkes beni suçlayacak gibi hissediyorum." dedi Jungkook, sessiz sakin görüntüsünün içinde fırtınalar kopuyordu.
Taehyung ona baktığında Jungkook'un gözlerini camdan dışarı çevirdiğini fark etti. "Seni suçlamalarını gerektirecek hiçbir şey yok, sevgilim. Sen susmak istemediğin için haksızlıklara uğradın ve ben de senin kahramanın olarak senin yanında durdum." dedi Taehyung, onun gülümsemesinden hoşlanıyordu. Jungkook elini uzattı, onun yanağını okşadı. Taehyung sıcak yanağında hissettiği el ile başını hafif ona doğru eğdi, yanağını okşamasına izin verdi. "Taeri bu konuda ne düşünüyor?" diye sordu Jungkook, elini hâlâ yanağından çekmiyordu. "Onun düşüncelerini önemsemiyorum, Jungkook. Biraz kendine gelmesi gerekiyor, toparlanmalı. Düşüncelerini sağlıklı bir rotaya getirmeli yoksa canı çok yanacak." Taehyung sözlerini dikkatli seçiyordu, Taeri kardeşiydi ve sorun olsun istemiyordu.
Arabayı sağ yola saptırdı, uzun bir yolun sonunda kafeteryası olan küçük bir galeriye geldiler. "Burayı seviyorum, bana seni hatırlatıyor." dedi Taehyung, arabadan indiler ve hemen içeri girdiler. Sıcak hava onları sarmaladı. Giriş geniş bir hole açılıyordu. Her duvarda yan yana dört kapı vardı ve üzerinde sergi isimleri yazıyordu. Geniç holün sonunda iki yana açılan ahşap kapı galerinin kafeteryasına gidiyordu. "Hoş bir yer." dedi Jungkook, kapıların arasına asılmış Kore evlerinin tablolarını incelemeye daldı.
"Taehyung! Hoş geldin!"
Jungkook bakışlarını tablolardan çekti, Taehyung'a sarılan ondan daha uzun boylu adama baktı. Üzerinde gri bir kazak, siyah bir keten pantolon vardı. Siyah saçları uzun değildi. "Seni Jungkook ile tanıştırayım." dedi Taehyung, bir anda ikisinin bakışları buldu. "Merhaba." diyebildi sonunda, Taehyung onun çekingen hâline gülümsedi. "Wooshik hyung benim uzun zamandır tanıdığım ve sevdiğim biridir. Duvardaki tüm tablolar ona ait." dedi Taehyung, Jungkook'u erkek arkadaşım olarak tanıştırması içindeki endişe dolu duygunun yok olmasını sağladı. "Memnun oldum, Taehyung kendisi için önemli bir insan ile geleceğim dediğinde anlamıştım." dedi Wooshik, gülümsediğinde gözleri tek çizgi hâlini alıyordu. Jungkook kendisine Wooshik hakkında tek kelime edilmediğini söylemedi, onunla tanıştığı için memnun olduğunu belirtti.
Galerideki sergileri gezmeden önce kafeteryaya bir şeyler içmek için oturdular. Açık renk duvarlar yine tablolarla süslüydü. Bir çerçevenin içinde Taeri'ni bale yaparken resmedilmiş bir yağlı boya tablosu vardı. Wooshik'in bakışları ona takip ederek tabloya kilitlendi. Jungkook onun gözlerinden geçen anlamları okumaya çabaladı. Taeri abisinin arkadaşı Jimin'e aşık, Wooshik ise arkadaşının kız kardeşine hisler mi besliyordu? Jungkook bir an sessiz kaldı. Kahveleri masaya geldi. "Umarım Jimin'den önce ben tanışmışımdır." dedi Wooshik, gözlerini arkadaşına dikmişti. "İkisi birbirini kıskanıp durur. Beni paylaşamıyorlar." dedi Taehyung gülerek, onların bu atışmalarından hoşlandığı belliydi. "Jimin hyung ile tanışmadım ama hakkında çok şey duydum." dedi Jungkook, bir an diline hâkim olamamıştı. Taehyung onun sözlerine kahkaha attığında içi rahatladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu yollar hep sana çıkar' taekook
Fiksi Penggemarbalet jeon jungkook ve ona aşık bir kim taehyung.