3' Onu bulma telaşı

2.4K 403 40
                                    

🩰

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🩰

Kim Taehyung'un telefonu çaldığında saat gece yarısına geliyordu, ahizenin diğer ucundaki kız kardeşinin kısık ağlama sesi yatakta doğrulmasına sebep oldu. "Taeri, iyi misin?" diye sordu, bu gece dans okulunda bulunan bir yemek için dışarı çıkmış olan kardeşinden böyle bir telefon almak beklenmedikti. "Abi." diye mırıldandı Taeri, ağlaması sesli bir hal alırken telaş içinde ne olduğunu sordu. Kısa bir süre ağlama sesinden başka bir şey duyulmadı. "Taeri biraz üzgün, gelip alabilir misiniz?" Jungkook'un sesini duymak beklenmedikti onun için, nazik, sakin bir tona sahipti. "Konum atar mısın?" diye sordu ona, onay aldığında telefonu kapattı ve hazırlanmak için ayaklandı.

Kot pantolon, siyah kazak ve kot ceketini üzerine geçirdi, arabanın anahtarını alarak evden ayrıldı. Kız kardeşinin neden ağlıyor olduğunu düşünmeden duramıyordu. Taeri ne kadar hafif şımarık bir kız olsa da, ağlamak ona göre değildi. Onun gözyaşları döktüğünü nadir görmüştü. Konumu açtı, kafeyi biliyordu. Evlerine on dakika uzaklıktaydı ve yemeğe gitmiş oldukları mekan ile aralarında uzak mesafe vardı. Evin bu kadar yakınına gelmiş olmalarına rağmen neden bir kafede oturduklarına anlam veremedi. Belki de Taeri bu halini ailesinin görmesini istememişti. Kalabalık caddede araç park edecek bir yer bulmak zor oldu, kafeden üç sokak ötede bir çıkmaz sokağa park etti arabasını. Soğuk havada yürüyerek kafeye geldi.

Taeri başını masaya koyduğu kollarının üzerine bırakmış, onun karşısında oturan Jungkook ise kardeşinin saçlarını okşuyordu. Kalbinin derinlerde kıskançlık duygusunun baş göstermesine engel olamadı. Kardeşini teselli etmek, biraz iyi hissettirmek amacıyla yapıldığı belli olan bir hareket olduğu görülebiliyordu. "Taeri." dedi yanlarına gittiğinde, kardeşinin yan tarafındaki boş sandalyeyi çekerek oturdu. Jungkook saçları okşamayı bırakmış, elini çekerek masanın üzerine koymuştu. Hafif bir ağlama sesi duyuluyordu. "Bebeğim, ne oldu?" diye sordu bu kez, Taeri başını kaldırdı ve ona baktı. Gözleri ve burnu ağlamaktan kızarmış, saçları alnına yapışmıştı. Hiçbir zaman izin vermediği dağınık bir görüntüye sahipti kardeşi. "Onu gördüm." dedi Taeri, kimi gördüğü konusunda en ufak bir fikri yoktu. Kardeşinin titreyen ellerini, tek bir elinde tutarak kucağına çekti. "Bir kızı öpüyordu. Kalbim çok acıdı. Aşk böyle bir şey mi, Taehyung? Çok mu acıtıyor kalbi?" Taeri'yi kolları arasına alarak sıkıca sararken onun kalbini kıran kişiyi bulmak, bu dünya üzerinden silmek istiyordu Taehyung. Alnını Taehyung'un omzuna yaslamış, ağlamaya devam ediyordu.

İnsanların bakışları onların üzerindeydi ama aldırış etmiyorlardı, "Beni sevmek zorunda değil ama başkasını da sevmesin, öpmesin." Taeri boğuk bir şekilde konuştu pozisyonunu değiştirmeden, Taehyung onun saçlarını öptü. Jungkook sessiz bir şekilde onları izlerken konuşmalarına karışmıyordu. Taeri başını omzundan kaldırdı, gözlerindeki yaşları sildi. Taehyung onu ilk kez bu kadar bitkin, yıkılmış görünüyordu ve buna dayanmak zordu. O her zaman neşeliydi, insanlarla şakalaşmaktan hoşlanırdı. Annesini çıldırtır, yanağına sulu bir öpücük bırakırdı. Aşk gerçekten akıl almaz bir güce sahipti. "İyi misin?" diye sordu Taehyung, başını sallayarak onay verdi kardeşi, "İyiyim, eve gidelim." dedi sadece. Taehyung onun ceketini giymesini, masanın üzerindeki karton kahve bardağını almasını ve kafenin içinde ilerlemesini izledi. "Birkaç gün çalışma yok, evde dinlenmesi iyi olur." dedi Jungkook, bakışlarını hâlâ aynı pozisyonda duran çocuğa çevirdi. Siyah, v yaka bir tişört giymişti. Gümüş zincirin ucundaki nota şeklindeki kolye ucu beyaz boynuna değiyordu. Minik bir beni fark etti. Gözleri onun gözlerine çıkardı. Burada kalmak, onun beyaz ve siyah içindeki uyumunu izlemek istiyordu.


"Teşekkür ederim Jungkook. Seni de eve bırakmamı ister misin?"

Jungkook evinin onlara ters yönde olduğunu söyleyerek reddetti, Taehyung sorun olmadığını, onu eve bırakabileceklerini dile getirmek istese de fazla ısrarın hoş olmayacağını düşünerek kabul etti. Aynı anda ayaklandılar, kapıya beraber yürürken Jungkook yorgun görünüyordu. Ona bir kez daha sormak aklından geçse de yapmadı, "Evine dikkatli git." demekle yetindi sadece, onun caddenin diğer ucuna geçisini izledi. Taeri sırtını kafenin camına vermiş kahvesini yudumluyordu. Kolunu onun omzuna atarak kendine çekti, arabaya yürürken tek kelime etmedi ikisi de. Taehyung, balet çocuğu düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. İçinde oluşan sıcak hisler isim verecek kadar büyümemişti, isim vermek de istemiyordu. Onu görmek, konuşmak, iletişimlerini devam ettirmek istiyordu. Sonunu nereye gideceğini kestirmeden onun yanında olmak istiyordu. Arabaya bindiler, emniyet kemerini taktı ve Taeri'nin de takmasını bekledi. Kardeşinin camını açmasına, soğuk rüzgârın saçlarını dağıtmasına sesini çıkarmadı. Hasta olmasını istemiyor olsa da nasıl hissettiğini tahmin edemiyor olduğu için sesini çıkarmıyordu.

Kim olduğunu sormak istedi, Jungkook yanında olduğuna göre dans okulundan biri olmalıydı. Karşı tarafta da mı dans okulundandı? Taeri her gün onları görmek zorunda mıydı? Her gün aynı acıyı mı yaşayacaktı? Radyodan hareketli bir şarkı açtı, kardeşinin sessizliği onu ürpertiyordu. İçindekileri söküp atabilmesi için konuşmasını istiyordu. "Taeri." dedi usulca, kardeşi camdaki bakışlarını ona çevirdi. Ağlaması durmuş, yüz ifadesi donuktu. Ani bir soğukluk gelmişti ona. "Ben senin yanındayım. Her şeyi konuşabiliriz. Ne yapmak istersen, yanında olurum, seni desteklerim. Bu hayatta senin mutluluğundan başka bir şey istemiyorum." dedi ona bakarak, Taeri'nin yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

"Jungkook da mı umurunda değil?"

Taeri'nin sorusu aniden frene basmasına sebep olacak kadar onu şoka soktu, sakin bir sokakta olmaları ve arkalarında araba bulunmaması bir şanstı. "Neden şaşırdın ki? Çocuğu iki kez gördün ama kilitlenip kalıyorsun. Kafenin dışındayken sizi izledim." Taeri biraz neşelenmiş görünüyordu, her küçük kardeş gibi büyüğünün aşk hayatı onun için şaka deposuydu. "Öyle bir şey yok." diyerek arabayı çalıştırdı, eve az kaldığı için minnet duydu bir an. "Evet, bir şey yok. Arabayı durdurman öylesineydi mesela. Heyecanlandığın için değildi kesinlikle." Ona kısa bir bakış attı Taehyung, eski neşesi yerine gelmemiş olsa da gözlerinde minik parıltılar vardı. Belki de kendi üzüntüsünü içinden atabilmek için bu yöntemi kullanıyordu. "Hoş çocuk, hepsi bu. Başka bir şey aramana gerek yok." dedi, Taeri'nin neşesini yerine getirmek için bile olsa Jungkook hakkında konuşmayacaktı. Ona olan hislerine kendi bile tam olarak bir anlam veremiyordu. "Bilmek istersen sevgilisi ya da flörtü yok. Son flört ettiği kişi bir erkekti ve genel konuşmalarımıza bakarsak ideal tip denilen kavramına çok yakınsın." Taeri onu cesaretlendirmek için konuşuyor olsa da aldırmamaya, içinde umut filizleri yeşertmemeye çabalıyordu.

Eve girdiklerinde ortam normaldi, anne ve babaları salondaki koltuklarına oturmuş bir dizinin tekrarını izliyorlardı. Baba uyukluyor, anne  ise dikkatli bir şekilde televizyona bakıyordu. Taeri kısa bir selam verip odasına yöneldi, onun peşinden gidip gitmemek konusunda kararsız kaldı bir an. Odasına yöneldi, onu biraz rahat bırakmanın daha iyi olacağına karar verdi. Ceketini çıkararak kenara koydu, evden ayrılmadan önce giyiyor olduğu pijama altı ve tişörtü giydi. Saçlarını eliyle karıştırarak yatağa uzandı. Sakin bir gün gelen telefonla tamamen değişmişti. Taeri'nin iç dünyasında kimseye sezdirmeden büyüttüğü aşka ve acıya şahit olmuş, hiç beklemediği bir anda Jungkook'u görme şansı yakalamıştı. İyi hissediyordu, onun tatlı hali gözlerinin önünden gitmiyordu. Komodinin üzerine bıraktı telefonunun  ekranı aydınlandi, eline aldığında Jungkook'tan bir mesaj görmek beklemediği bir durumdu ve hoşuna gitmişti.

"Eve vardım, hyung. Umarım siz de dikkatli bir şekilde gitmişsinizdir."

-

taeri,
minik portakalım.

bu yollar hep sana çıkar' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin