🩰
Ona Jeon Jungkook'u hatırlatan şarkılar vardı.
Ne zaman bu melodiler kulaklarına dolsa olduğu yerde kalır, sözleri içine sinene kadar dinler, onu düşünürdü. Kim Taehyung, onu fotoğraflamak kadar onu düşlemeyi de seviyordu. Bir akşam ansızın beyaz kıyafetleri içinde belirmişti sahnede, her adımı kalbine giden yol üzerinde ilerlemesine eşit olmuştu. Düşüncelerinin arasına sızmış, başka bir şey düşünemez duruma getirmişti onu. Yatağında uzanıyor, Titanic filminin afişine bakıyordu ama zihni hâlâ onun anılarıyla doluydu.
Genç balete kalbini kaptırdığının farkında olarak hayatına nasıl devam edeceğini bilemiyordu, onu her zaman görmek isteyen benliği ve özlemiyle nasıl başa çıkacaktı? Gözleri onu görmediği sürece boş bakıyor, kalbi atmıyor, ruhu uzaklara gidiyordu. Dili dudaklarının arasında gezinirken doğruldu, bacaklarını kendine çekerek bağdaş kurdu. Onun iyi olmasını, iyi olduğunu bilmesini, birinin gölgesinde kalmak zorunda olmaması için çabalamasını istiyordu. Titanic afişine bakmaya devam etti, cevapları bulmak istiyordu. Ne kadar dikkatli bakarsa, afiş yüzüne haykıracaktı sanki.
Kapısı tıklatıldı, onay verdiğinde aralandı ve Taeri, yumuşak adımlarla odaya girdi. Ondan bir şey isteyecek olduğu açık bir şekilde görülüyordu. "Abi." dedi, ellerini arkada birleştirmiş, parmakuçları üzerinde yükselip iniyordu. Taehyung onun devam etmesini bekledi. "Bizim çocukların hepsi Mapo'da buluşmuşlar, beni götürür müsün?" diye sordu, Taehyung omuzlarını düşürerek baktı ona, Mapo nehrin diğer yakasındaydı ve saat öğle civarıydı. "Yapacak işim yok, hazırlan." dedi, bacaklarını çözerek yataktan indi. Taeri toplu taşımadan nefret ediyordu lakin araba kullanmaya da yanaşmıyordu, direksiyon başında olmanın onu ürküttüğünü söyleyerek aile üyelerinden birinin götürmesi için rica ediyordu her seferinde. Hava güzeldi, bahçedeki uzun kavak ağacı rüzgarda salınarak odasının camına vuruyordu.
Koyu kahverengi keten pantolonunun üzerine bej rengi bir gömlek geçirdi Taehyung, dağınık kahverengi saçlarını eliyle düzeltti. Minik çantasının içine birkaç eşya doldurdu. Taeri onu kapıda, ayakkabılarını giymiş bekliyordu. "Çok güzel görünüyorsun." dedi ona bakarak, Taehyung kardeşinin iltifatına gülümsedi. Güzel göründüğünü düşünmüyordu, aynaya baktığında gördüğü yüzden memnun olsa da bir özelliği yok gibiydi. Taeri yan koltuğa geçerek kemerini bağlarken o da sürücü koltuğuna oturdu, emniyet kemerini bağladıktan sonra arabayı çalıştırdı. Öğle sıcağı içeri dolarken yollar sakindi, insanlar güzel havanın keyfini çıkarmak için yürüyüşe çıkmışlardı. Çocuk sesleri her yerdeydi, açık araba camından içeri doluyor, müzik çalardaki caz şarkısına eşlik ediyordu. Taeri başını cama çevirmiş, esintinin dağıttığı saçları aldırmıyordu.
Köprü trafiği yoğundu, insanlar ya yürüyerek ya da arabalarla nehir kenarına geçmek istiyorlardı. Taeri hafif bir tonda şarkıya eşlik ediyordu, Taehyung gözlerini yoldan ayırmadan sessiz duruyordu. Conan Gray'in bir şarkısı başladı, Taeri şimdi sessizlik içindeydi. Taehyung dudaklarını oynatarak People Watching şarkısına ayak uydururken yavaş akan trafikte ilerliyorlardı. Taeri'nin kucağına bıraktığı telefonu çaldı, "Jungkook?" diyerek açtı, Taehyung tüm dikkatini yanındaki kardeşine ve onun telefon konuşmasına verdi. "Köprüdeyiz, biraz trafik var." dedi Taeri, gözlerini camdan dışarıdaki manzaraya çevirmişti şimdi. "Abim bırakacak beni, bana konum atın, doğru yere gelelim." dedi, telefonu kapatmadan önce kısa bir an bakışlarını Taehyung'un üzerinde gezdirdi, soracağını söyledikten sonra telefon kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu yollar hep sana çıkar' taekook
Fanficbalet jeon jungkook ve ona aşık bir kim taehyung.