Jungkook evden ayrılır ayrılmaz taehyung ormana gitti. Old Creek Yolu'ndan devam ederek gökyüzünü tamamen örten bulutların altında, okulun ilk günü arabasını park ettiği yere ulaştı.
Arabasını bıraktı ve kargayı gördüğü açıklığa doğru yürüdü. Avcı sezgileri ona yardımcı oluyor, çalıların ve köklerin biçimlerini hatırlatıyordu. Sonunda antik meşe ağaçlarıyla çevrili açık alanda durdu.
Burası. Kahverengi yapraklardan oluşan örtünün altında, tavşan kemiklerinin kalıntısı vardı.
Kendini toparlamak için derin bir nefes alarak düşünceleriyle uzanıp etrafı taramaya başladı.
Fell's Church'e geldiğinden beri ilk kez bir cevap algıladı. Çok hafif, zayıf ve tereddütlü görünüyordu ve yerini tespit edemiyordu.
Içini çekerek olduğu yerde döndü... Ve donup kaldı seokjin kollarını göğsünde kavuşturmuş halde karşısında duruyordu. Sırtını büyük bir meşe ağacına yaslamıştı. Saatlerdir oradaymış gibi görünüyordu.
"Eh," dedi taehyung, "demek doğru. Uzun zaman oldu hyung"
"Sandığın kadar değil kardeşim," taehyung, bu kadifemsi ve alaycı ses tonunu hatırlıyordu. "Yıllar boyunca izini sürdüm," dedi seokjin soğuk bir sesle. Deri ceketine takılan bir dal parçasını rahat bir hareketle çekip aldı. "Ama sonuçta, sen bunu bilmiyordun, değil mi? Ah, hayır. Güçler'in her zamanki gibi zayıf."
"Dikkatli ol seokjin," dedi taehyung tehditkar bir tavırla. "Bu gece çok dikkatli ol. Hiç hoşgörü gösterecek halde değilim."
"Aziz taehyung kızgın ha? Vay canına! Bölgene girdiğim için gerginsin sanırım. Bunu sadece sana yakın olmak için yaptım. Kardeşler birbirine yakın olmalı."
"Bu gece öldürdün. Ve bunu benim yaptığımı düşünmemi istedin."
"Yapmadığından emin misin? Belki de birlikte yapmışızdır. Dikkatli ol!" dedi seokjin, taehyung kendisine doğru yürürken. "Ben de bu gece hoşgörü gösterecek durumda değilim. Hem ben sadece ufak tefek bir tarih öğretmenini hallettim. Sense yakışıklı bir erkeği avlamışsın."
Taehyung'un içindeki öfke iyice kapardı ve bir güneş gibi parlak bir şekilde ağabeyinin yüzüne odaklandı. "Jungkook'dan uzak dur," diye fısıldadı, seokjin'in başını hafifçe arkaya atmasına neden olacak kadar tehlikeli bir tonla. "Ondan uzak dur seokjin. Onu izlediğini, peşinde dolaştığını biliyorum. Ama artık bitti. Ona bir daha yaklaşırsan, seni buna pişman ederim."
"Sen daima bencildin. Kusurlarından biri bu. Hiçbir şeyi paylaşmak istemiyorsun, değil mi?" Aniden seokjin'in dudakları kıvrıldı, gülümsedi. "Ama neyse ki güzel jungkook daha cömert. Küçük kaçamaklarımızdan sana bahsetmedi mi? Daha ilk karşılaşmamızda neredeyse kendini bana oracıkta verecekti."
"Bu bir yalan!"
"Ah, hayır kardeşim. Ben önemli bir şey hakkında asla yalan söylemem. Yoksa önemsiz mi demeliyim? Her neyse, senin şu yakışıklı oğlan neredeyse kollarıma düşüyordu. Sanırım siyah giyen erkekleri seviyor." Taehyung ona bakarken nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. Seokjin neredeyse nazik bir tavırla ekledi. "Onun hakkında yanılıyorsun. Onun yeonmin gibi tatlı ve uysal olduğunu sanıyorsun. Kesinlikle değil. O asla senin tipin değil aziz kardeşim. İçinde öyle bir ateş var ki, sen onunla ne yapacağını bile bilemezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Vampire Diaries | 𝐓𝐀𝐄𝐊𝐎𝐎𝐊
VampireAlacakaranlıkta ellerini uzatan kâbus ve ruhunu kaybetmiş bir beden ~𝓣𝓪𝓮𝓴𝓸𝓸𝓴 Robert E. Lee Lisenin popüler Prensi Jeon Jungkook yeni gelen öğrenci Kim Taehyung'un bir vampir ve onun çok tehlikeli bir ağabeyinin olduğunu bilmiyordu. ⁰²/⁰⁹/²² ...