17✓

186 46 8
                                    


5 Aralık. Saati bilmiyorum, muhtemelen sabahın erken saatleri olmalı.

Sevgili Günlük,

Jin bu sabah seni bana getirdi. Taehyung, bir daha Namjoon'un yanına dönmemi istemediğini söyledi. Şu anda Taehyung'un kalemini kullanıyorum. Artık bana ait hiçbir şeyim yok. Ya da en azından onları alamıyorum, çünkü almaya kalkarsam, Jishoon Halamın eşyalarımın yokluğunu hemen farkedeceğinden eminim. Şu anda pansiyonun arkasındaki ahırda oturuyorum. Davet edilmediğim sürece, insanların uyuduğu bir yere giremiyorum. Sanırım hayvanların söz hakkı yok. Samanların altında uyuyan fareler ve kirişte duran baykuş, buraya girmemi engelleyemediğine göre... Şu anda birbirimize aldırmıyoruz.

Sinir krizi geçirmemek için kendimi zor tutuyorum. Yazmanın işe yarayacağını düşündüm. Normal ve tanıdık bir sey. Hayatımda artık hiçbir şey normal değil.

Jin eski hayatımı geride bırakıp yenisini benimsersem alışmamın daha kolay olacağını söylüyor. Sonuçta onun gibi biri olacağımdan çok emin. Bir avcı olmak için doğduğumu ve bunu yarımyamalak yapmanın bir anlamı olmadığını söylüyor.

Dün gece bir geyik avladım. Boynuzlarını ağaç dallarına vurup gürültü çıkararak diğer hemcinslerine meydan okuyan bir erkek. Onun kanını içtim.

Bu günlüğe bakarken, görebildiğim tek şey, ait olduğum bir yer aradığım oldu. Ama aradığım şey bu değildi. Bu yeni yaşam değildi. Buraya ait olmaya başlarsam, dönüşeceğim şeyden korkuyorum.

Ah Tanrım, çok korkuyorum.

Şu peçeli baykuş neredeyse bembeyaz; özellikle de kanatlarını iki yana açtığında altları görününce. Arkadan daha çok altın rengi gibi görünüyor. Yüzünün etrafinda da hafif bir sarılık var. Ağlamamaya çalışırken çıkardığım sesler yüzünden şu anda bana bakıyor.

Hâlâ ağlayabilmem ilginç. Sanırım ağlayamayanlar, cadılar. Dışarıda kar yağmaya başladı. Pelerinimi etrafima sardım.

Jungkook küçük defteri pelerinin altına sıkıştırdı ve pelerinin yumuşak kadife kumaşını çenesine kadar çekti. Ahır çok sessizdi, sadece uyuyan hayvanların nefesleri duyuluyordu. Dışarıda kar sessizce yağıyor, dünyayı boğuk bir dinginliğe gömüyordu. Jungkook görmeyen gözlerle etrafina bakarken yanaklarından yaşlar süzülüyordu.

"Jimin ve Yugyeom dersten sonra biraz sınıfta kalabilir mi?" diye sordu Namjoon, sonunda zil çaldığında.

Taehyung kaşlarını çattı. Tarih sınıfının açık kapısının önünde, utangaç ve ürkek bakışlarla Vickie'nin beklediğini görünce yüzü daha da asıldı. "Kapının önünde olacağım." dedi Jimin'e. Jimin başıyla onayladı. Taehyung kaşlarını uyaran bir tavırla kaldırınca, Jimin kararlı bir ifadeyle baktı: Söylememem gereken bir şeyi söylediğimi görebilecek misin bakalım?

Taehyung dışarı çıkarken Jimin'in bu kararlılığının bozulmamasını umdu.

Taehyung çıkarken Vickie de içeri giriyordu. Ona yol vermek için kenara çekildi. Fakat bu sefer de kendini Matt'in önünde buldu. O da kapıdan geçmeye ve bir an önce koridora çıkmaya çalışıyordu.

Taehyung hiç düşünmeden onu kolundan yakaladı. "Matt, dur."

"Bırak beni." Matt yumruğunu kaldırdı. Neden bu kadar öfkeli olduğunu kendisi de anlayamayarak şaşkınlıkla yumruğuna baktı. Ama vücudundaki bütün kaslar, Taehyung'un tutuşuna karşı koyuyordu.

The Vampire Diaries | 𝐓𝐀𝐄𝐊𝐎𝐎𝐊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin