19✓

274 58 119
                                    

Jungkook yavaşça mezara yaklaşıp aşağı baktı. Sonra başını aniden kaldırarak şaşkınlıkla Taehyung'a döndü.

"Nedir bu?"

"Bilmiyorum," diye cevap verdi Taehyung. Hoseok ve Namjoon'a döndü. "Yanında el feneri olan var mı? Ya da bir ip?"

Açık mezarın içine baktıktan sonra, ikisi de arabalarına koştular. Jungkook olduğu yerde kalarak aşağı baktı ve gece görüşünü zorladı. Hâlâ inanamıyordu.

Mezar bir mezar değil, kapıydı.

O gece kapak altında kaydığında neden aşağıdan soğuk bir rüzgar hissettiğini şimdi anlıyordu. Yerdeki bir tür kilere veya mağaraya bakıyordu. Şimdi tek görebildiği bir duvardı. Dümdüz aşağı doğru inen bir duvar. Ve taşa bir merdiven gibi demir çıtalar sabitlenmişti.

"İşte," dedi Hoseok, Taehyung'un yanına dönerek. "Namjoon'da bir el feneri var, bu da benimki. Bu da seni aramaya çıktığımızda Jungkook'un arabama koyduğu ip."

Hoseok'un el fenerinin dar ışık huzmesi aşağıdaki karanlık odayı taradı. "Fazla derini göremiyorum ama boş gibi görünüyor," dedi Taehyung. "Önce ben ineceğim."

"Aşağı inmek mi?" dedi Matt. "Bak, aşağı inmemiz gerektiğinden emin misiniz? Jimin, sen ne dersin?"

Jimin kıpırdamamıştı bile. Hâlâ yüzü tamamen ifadesiz bir şekilde duruyor, sanki etrafındaki hiçbir şeyi görmüyordu. Tek kelime etmeden bir bacağını aşağı uzattı, döndü ve inmeye başladı.

"Vay canına," dedi Taehyung. El fenerini ceketinin cebine tıktı ve bir elini mezarın kenarına koyarak aşağı atladı.

Jungkook'un, Namjoon'un yüzündeki ifadeye gülecek zamanı yoktu. Öne eğilip seslendi. "İyi misin?"

"İyiyim." El fenerinin ışığı aşağıdan yüzüne vurdu. "Jimin de iyi olacak. Çıtalar aşağı kadar iniyor. Yine de ipi yanınıza alsanız iyi olur."

Jungkook, en yakınında duran Matt'e baktı. Matt, mavi gözlerinde çaresiz bir bakışla başını salladı. Jungkook derin bir nefes aldı ve Taehyung'un yaptığı gibi bir elini mezarın kenarına koydu. Aniden başka bir el bileğini yakaladı.

"Aklıma bir şey geldi," dedi Hoseok ciddi bir tavırla. "Ya Jimin'i ele geçiren varlık, Diğer Güç'se?"

"Bunu uzun zaman önce ben de düşündüm," dedi Jungkook. Hoseok'un elini güven veren bir tavırla okşadı ve aşağı atladı.

Taehyung'un kolu onu karşılayarak destekledi. Jungkook dengesini bulduktan sonra etrafına bakındı. "Aman Tanrım..."

Burası tuhaf bir yerdi. Duvarlar taşla kaplıydı. Pürüzsüz ve neredeyse cilalı gibi parlaktılar. Belli aralıklarla demir şamdanlar yerleştirilmişti ve bazılarında erimiş mum kalıntıları vardı. Jungkook odanın diğer tarafını göremiyordu ama el feneri oldukça yakında demir parmaklıklı bir kapıyı gösteriyordu. Kapı, bazı kiliselerde sunakta kullanılan kapılara benziyordu.

Jimin dibe yeni ulaşıyordu. Diğerleri inene kadar sessizce bekledi. Önce Matt, sonra Hoseok, ardından da Namjoon geldi.

Jungkook yukarı baktı. "Jin?"

Mezarın tepesinde siluetini görebiliyordu.

"Bizimle misin?" diye sordu Jungkook. "Bizimle geliyor musun?" dememişti. Seokjin'in farkı anlayacağını biliyordu.

Sonraki beş saniye boyunca bekledi. Altı, yedi, sekiz...

Aniden hava dalgalandı ve Seokjin düzgün bir şekilde yere indi. Ama Jungkook'a bakmadı. Gözleri uzağa bakıyordu ve yüzünde hiçbir ifade yoktu.

The Vampire Diaries | 𝐓𝐀𝐄𝐊𝐎𝐎𝐊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin