9✓

413 79 116
                                    

Jungkook başıyla onaylarken gözleri yanıyordu. Bakışlarını kaçırdı. "Evet. Sanırım bu taehyung'du. Öyle olmalı. Sanırım bize nerede olduğunu söyledi. Wickery Köprüsü'nün altında, suyun içinde."

Jimin şaşkındı. "Köprüyle ilgili bir şey hatırlamıyorum. Köprü falan hissetmedim."

"Ama sonunda kendin söyledin. Hatırladığını sanıyordum..." Jungkook'un sesi kısıldı. "O kısmı hatırlamıyorsun," dedi düz bir sesle. Bu bir soru değildi.

"Soğuk ve karanlık bir yerde yalnız olduğumu, kendimi zayıf hissettiğimi hatırlıyorum... Susamıştım. Ya da açlık mıydı? Bilmiyorum ama bir şeye... İhtiyacım vardı. Neredeyse ölmek istiyordum. Sonra beni uyandırdınız."

Jungkook ve hoseok birbirine baktı. "Sonrasında," dedi Jungkook, Jimin'e, "tuhaf bir sesle bir şey daha söyledin. Köprüye gitmememizi söyledin."

"Sana köprüye yaklaşmamanı söyledi." diye düzeltti hoseok. "Özellikle sana, Jungkook. Orada seni Ölüm'ün beklediğini söyledi."

"Neyin beklediği umurumda bile değil," dedi Jungkook "Eğer taehyung oradaysa, ben de oraya gidiyorum."

"O halde hepimiz oraya gidiyoruz," dedi hoseok.

Jungkook tereddüt etti. "Sizden bunu isteyemem," dedi yavaşça. "Tehlikeli olabilir. Bilmediğiniz türde bir tehlike. Yalnız gitmem en iyisi."

"Dalga mı geçiyorsun?" dedi Jimin çenesini kaldırarak "Biz tehlikeye bayılırız. Mezarımda genç ve güzel olmak istiyorum, hatırladın mı?"

"Hayır," dedi Jungkook. "Bunun bir oyun olmadığını söylediğini hatırlıyorum."

"Taehyung için de oyun değil," diye hatırlattı hoseok. "Burada oturup tartışarak ona bir yararımız olmaz."

Jungkook çoktan gardırobuna yürümüştü. "Sıkı giyinmeliyiz. Buradan istediğinizi alın, sizi Sıcak tutacak ne olursa..."

Havaya göre iyi kötü hazırlandıklarında, Jungkook kapıya döndü ama sonra durdu.

"Robert," dedi. "Ön kapıdan çıkmak için onun yanından geçmemiz gerek. Uyuyorsa bile, uyanabilir."

Aynı anda üçü birden pencereye baktı.

"Ah, harika," dedi Jimin.

Ayva ağacına tırmanırlarken jungkook kar'ın durduğunu farketti. Ama havadaki serinlik, ona seokjin'in sözlerini hatırlattı. 'Kış acımasız bir mevsim' diye düşündü ve ürperdi.

Evdeki bütün ışıklar sönüktü. Oturma odasındakiler dahil. Robert çoktan uyumuş olmalıydı. Yine de oturma odasının karanlık pencerelerinin önünden geçerken Jungkook nefesini tuttu. Hoseok'un arabası yolun biraz aşağısındaydı. Son dakikada Jungkook yanına ip almaya karar verdi ve garajın arka kapısını sessizce açtı. Drowning Deresi'nde akıntı güçlüydü ve suya girmek tehlikeli olabilirdi.

Kasabanın diğer ucuna ulaşmak zor olmuştu. Ormanın kenarından geçerken Jungkook mezarlıkta yaprakların yüzüne nasıl savrulduğunu hatırladı. Özellikle de meşe yapraklarının.

"Jimin, meşe ağaçlarının özel bir önemi var mı? Büyükannen onlarla ilgili bir şeyler söyledi mi sana?"

"Şey, drüid'ler için kutsal olduğunu biliyorum. Bütün ağaçlar kutsaldı ama meşe ağaçlan en özeliydi. Bu ağaçların ruhunun kendilerine güç verdiğine inanırlardı."

Jungkook bunu sessizce sindirdi. Köprüye ulaşıp arabadan indiklerinde, yolun sağ tarafındaki meşe ağaçlarına gergin bir bakış attı. Ama gece açık ve tuhaf bir şekilde sakindi. Dallardaki kuru yaprakları kıpırdatan tek bir esinti bile yoktu.

The Vampire Diaries | 𝐓𝐀𝐄𝐊𝐎𝐎𝐊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin