"O tercihini yaptı bile. Bizi böldüğünde bunu kendin de gördün. Öyle değil mi Jungkook?" Taehyung bunu bir dayatma gibi ya da kibirle söylememişti. Sadece umutsuz bir cesaretle konuşuyordu.
"Ben..." Jungkook başını kaldırdı. "Taehyung, seni seviyorum. Ama anlamıyor musun? Şu anda bir tercih yapmam gerekiyorsa, üçümüzün bir arada kalması yönünde tercih yapmalıyım. Sadece şimdilik. Anlıyor musun?" Taehyung'un yüzü adeta taş kesildi. Seokjin'e döndü. "Ya sen?"
"Sanırım." Seokjin, Jungkook'a gizlice, sahiplenici bir tavırla gülümsedi. "Taehyung'a başından beri seni paylaşmak istememekle bencillik ettiğini söylüyordum. Kardeşler her şeyi paylaşır, bilirsin."
"Demek istediğim bu değil."
"Değil mi?" Seokjin tekrar gülümsedi.
"Hayır," dedi Taehyung. "Anlamıyorum. Beni onunla birlikte çalışmaya nasıl zorlayabildiğini anlamıyorum. O kötü, Jungkook. Zevk için öldürüyor. Hiç vicdanı yok. Fell's Church onun umrunda bile değil. Bunu kendi de söyledi. O bir cana..."
"Şu anda senden çok daha işbirlikçi görünüyor," dedi Jungkook. "Taehyung, sana ihtiyacım var. Ve ikimizin de ona ihtiyacı var. Bunu kabul etmeyi deneyemez misin?" Bir cevap gelmeyince ekledi: "Taehyung, gerçekten ağabeyinle sonsuza kadar can düşmanı olmak mı istiyorsun?"
"Sen onun başka bir şey istediğini mi sanıyorsun?"
Jungkook buna bir süre cevap vermedi. Bir süre ellerine baktı. Sonunda sakin bir sesle konuştu.
"Seni öldürmemi engelledi," dedi.
Jungkook, Taehyung'un savunmacı öfkesinin saman alevi gibi bir an parlayıp söndüğünü hissetti. Taehyung'un içini şimdi bir tür yenilgi hissi kaplamıştı. Başını önüne eğdi.
"Bu doğru," dedi. "Hem sonuçta ben kim oluyorum da ona kötü diyorum ki? Benim yapmadığım neyi yaptı?"
'Bunu konuşmalıyız' diye düşündü Jungkook. Taehyung'un kendi kendinden böylesine nefret etmesini engellemeliydi. Ama şimdi bunun ne yeri ne de zamanıydı.
"Yani bana katılıyor musun?" diye sordu Jungkook tereddütle. "Taehyung, bana ne düşündüğünü söyle."
"Şu anda, istediğin her şeyi ne pahasına olursa olsun mutlaka elde ettiğini düşünüyorum. Bunu hep yapıyorsun, değil mi Jungkook?"
Jungkook onun gözlerine baktığında, gözbebeklerinin irileştiğini gördü. Bakışlarında artık öfke yoktu, sadece yorgunluk ve kırgınlık vardı.
Zihninde bir an kendine dair bir şüphe belirdi. 'Bunu sadece kendim için yapmıyorum' diye düşündü bu şüpheyi anında silip atarak. 'Bunu sana kanıtlayacağım Taehyung, göreceksin. Bu defa kendi çıkarım için bir şey yapmıyorum.'
"Yani bana katılıyor musun?" diye tekrarladı Jungkook. Şimdi daha soğukkanlıydı.
"Evet. Ben... Katılıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Vampire Diaries | 𝐓𝐀𝐄𝐊𝐎𝐎𝐊
VampireAlacakaranlıkta ellerini uzatan kâbus ve ruhunu kaybetmiş bir beden ~𝓣𝓪𝓮𝓴𝓸𝓸𝓴 Robert E. Lee Lisenin popüler Prensi Jeon Jungkook yeni gelen öğrenci Kim Taehyung'un bir vampir ve onun çok tehlikeli bir ağabeyinin olduğunu bilmiyordu. ⁰²/⁰⁹/²² ...