Jungkook yetişkinlerin ve polislerin arasında duruyor, kaçmak için bir fırsat yakalamaya çalışıyordu. Matt'in taehyung'u zamanında uyardığını biliyordu. Bunu yüz ifadesinden anlamıştı. Ama onunla konuşmak için yeterince yaklaşamamıştı.Sonunda, bütün dikkatler cesede odaklandığında, gruptan ayrılıp Matt'e yaklaştı.
"Taehyung gitti," dedi Matt yetişkinlere bakarken. "Ama benden seninle ilgilenmemi istedi ve ben de burada kalmanı istiyorum."
"Benimle ilgilenmek mi?" Jungkook ona şüpheyle baktı. "Anlıyorum," dedi sonra, neredeyse fısıltıyla. Bir an düşündü ve dikkatle konuştu. "Matt, gidip ellerimi yıkamam gerek. Jimin üzerime kan bulaştırdı. Sen burada bekle, döneceğim."
Matt itiraz edecek oldu ama jungkook çoktan yürümeye başlamıştı bile. Erkekler tuvaletinin kapısına ulaşırken açıklama olarak kanlı ellerini kaldırdı ve orada duran öğretmen geçmesine izin verdi. Ama içeri girdiğinde, doğruca karşı taraftaki kapıya yürüdü ve karanlık okul binasına girdi. Oradan da dışarı çıktı.
•
Taehyung bir kitaplığı tutup yere devirerek içindekileri etrafa saçarken, 'Aptal! Kör, iğrenç aptal! Nasıl bu kadar sersem olabildin? Onların arasında kendine bir yer bulmak mı? Onlardan biri olarak kabul görmek mi?' Bunun mümkün olduğunu düşündüğü için aklını kaçırmış olmalıydı.
Büyük ve ağır sandıklardan birini alıp odanın karşısına firlattı. Sandık duvara çarptı ve bir pencereyi paramparça etti. 'Aptal! Aptal!'
Kim mi peşindeydi? Herkes. Matt söylemişti. "Bir saldırı daha oldu... Senin yaptığını düşünüyorlar."
'Eh, bilinmeyen şeylerden korkarak yaşayan bu zavallı yaratıklar, insanlar, haklı görünüyor. Olanları başka türlü nasıl açıklayabilirsin ki?' Zayıflığı, sersemletici şaşkınlığı hissediyordu. Sonra her yer kararmıştı. Uyandığında, Matt'in başka bir insanın daha saldırıya uğradığını söylediğini duymuştu. Bu kez sadece kanı değil, canı çalınmıştı. Katil kendisi, yani taehyung değilse, başka türlü nasıl açıklanabilirdi ki?
O bir katildi. Kötü biriydi. Karanlıkta doğmuş, sonsuza dek karanlıkta yaşamaya, avlanmaya ve gizlenmeye mahkum bir yaratık. O zaman neden öldürmeyecekti ki? Neden doğasına uygun hareket etmeyecekti? Bunu değiştiremeyeceğine göre, en azından tadını çıkarabilirdi. Karanlığını kendisinden nefret eden, onu avlamaya çalışan bu kasabanın üzerine salabilirdi.
Ama önce... Susamıştı. Damarları kuru, sıcak teller gibi yanıyordu. Beslenmek zorundaydı... Hemen.
•
Pansiyon karanlıktı. Jungkook kapıyı vurdu ama cevap veren olmadı. Gök gürledi ama hâlâ yağmur yağmıyordu.
Üçüncü defa kapıyı yumrukladıktan sonra tokmağı denedi ve kapı açıldı. İçerisi sessiz ve zifiri karanlıktı. El yordamıyla merdivene ulaşıp tırmanmaya başladı.
İkinci katda karanlıktı ve üçüncü kata çıkan merdivenin olduğu yatak odasını bulmaya çalışırken tökezledi. Merdivenin tepesinden hafif bir ışık süzülüyordu ve her taraftan üzerine çöküyormuş gibi görünen duvarlardan ürkerek tırmandı.
Işık, kapalı kapının altından süzülüyordu. Jungkook kapıyı hafifçe tıklattı. "Taehyung," diye fısıldadı ve sonra bağırdı. "Taehyung, benim."
Cevap gelmedi. Tokmağı tutup kapıyı açtı ve içeri bakındı. "Taehyung..."
Boş odayla konuşuyordu.
Ve darmadağınık bir odayla. Sanki güçlü bir rüzgar ortalığı dağıtmış, önüne çıkan her şeyi parçalamış gibiydi. Sandıklar tuhaf açılarla, kapakları açık, içindekiler etrafa saçılmış halde köşelerde duruyordu. Pencerelerden biri parçalanmıştı. Taehyung'un bütün eşyaları, dikkatle sakladığı ve fazlasıyla değer verdiği her şey, çöp gibi etrafa saçılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Vampire Diaries | 𝐓𝐀𝐄𝐊𝐎𝐎𝐊
VampirosAlacakaranlıkta ellerini uzatan kâbus ve ruhunu kaybetmiş bir beden ~𝓣𝓪𝓮𝓴𝓸𝓸𝓴 Robert E. Lee Lisenin popüler Prensi Jeon Jungkook yeni gelen öğrenci Kim Taehyung'un bir vampir ve onun çok tehlikeli bir ağabeyinin olduğunu bilmiyordu. ⁰²/⁰⁹/²² ...