Elizia, Amy ile en önde fısıldaşıyorlardı. Hanikamu Takoizu ile birlikte yan yana yürüyordu. Radford arkadan geliyordu. Riven da köpekler ile birlikteydi. Elizia ile Amy ilerden sesler duyunca durdular. Grup da durdu. Riven fısıldayarak "Ne oluyor?" dedi. Elizia ile Amy ağırca ilerlediler ve ağaçların arkasından sesin geldiği yöne kulaklarını uzattılar. Konuşma şuydu:
Birinci canavar: "Diyorum ki sarayda oda vereceklermiş!"
İkinci canavar: "Yok işte onu sallıyorlardır. Bizi susturmak için elimize üç kuruş verirler konuşanı da... Biliyorsun."
Üçüncü canavar: "Bizi buralara kadar kızı bulursak zengin oluruz diye getirdin. Plan ne?"
İkinci canavar: "O kız bizi iki dakika da kül edebilir. Bu yüzden çok iyi bir planın olsa iyi olur Hilla."
Birinci canavar (Hilla isimli olan): "Kız daha çok güçsüz! Şansımız varken deneyelim çocuklar!"
İki kız arkalarındaki gruba baktılar. Onlar da dinliyorlardı. Radford'un suratı turşu gibi ekşimişti. Takoizu'nun da farkı yoktu. Kızlar konuşmanın Elizia ile ilgili olduğunu anladılar. Radford hemen "Bunlar Filvan canavarı. Aslında iyi huyludurlar. Linhu tarafındadırlar yani. Fakat bunlar pek, iyi yanlı görünmüyor. Saldıralım." Dedi ve kılıcını çekip ortaya daldı. Takoizu da arkasından daldı. Kızlar birbirlerine bakıp onlar da canavarların üzerine atladılar.
Amy hızla bir kobraya dönüştü ve canavara bir baktı. Canavar aslan kafalı, at ayaklıydı. Ve bedeni de bir kuşa benziyordu. Demek ki uçabilen bir türdü. Amy birinci canavar olduğunu tahmin ettiği tipe doğru atıldı. Dişlerini göstererek canavarın ayağına zehir enjekte etti. Bir dakika geçmeden canavar ayakları üzerine yığıldı ve çığlık atmaya başladı. Ayakları felç olmuştu. Amy etrafında dönerek bir kartala dönüştü. Bu sırada Elizia felç olan hayvanın beyin işlemlerinin durduğunu hayal etti. İç organlarının çalışmadığını hayal edince hayvan boğuluyormuş gibi ses çıkardı ve öldü. Radford koşarak bir çitaya dönüştü ve ikinci yaratık olduğunu düşündükleri yaratığa pençe attı. Aynı yaratığa Amy'de pike yaptı. Takoizu üç numaranın gözlerini su ile kör ederken Hanikamu da onu dondurmaya çalışıyordu. Riven iki numaralı yaratığa zehirli hançerleri ile saldırıyordu ve parmaklarından beyaz şeffaf zehirleri yaratığın gözüne nişan alıyordu. Yaratık kör oldu bir süre sonra. Kör yaratık bağırırken Elizia kılıcını kalbine sapladı ve çekti büyük bir soğukkanlılıkla. Üçüncü yaratık donmak üzereydi. Elizia aynı soğukkanlılıkla gidip hayvanın alnının ortasına kılıcını geçirdi. Herkes ona bakakaldı. Kız omuz silkti "Beni yakalayacaklarını söylediler." Dedi. Sonra onları görmezden gelerek ilerlemeye devam etti. Grup da şaşkınlıkla arkasından yürümeye başladı.
Amy hızla kızın yanına gitti "Neyin var?"
"Bir şeyim yok. Gayet iyiyim. Tek problemim lanet olasıca üzerimde ki lanet! Her ne lanet oluyorsa hiç kimse bana söylemiyor! Bunu bilmek benim hakkım değil mi? Bu olay benimle ilgili ve bilmeye hakkım var!" dedi ve sinirle yerdeki bir taşı ayağıyla ileri fırlattı. Taş 4 metre uçtu. Amy korkuyla taşa baktı. "Sakin ol... Kendini göreve ver. Eninde sonunda öğreneceğiz zaten!"
"Biliyorum ama... Birilerinin arkamdan iş çevirmesini düşünmek beni rahatsız ediyor." Dedi ve gözünden bir yaş geldi. Amy üzüntüyle kızın omzuna dokundu "Kimse arkandan iş çevirmiyor. Seni korumak için bunu yapıyorlar." Dedi Amy. Kızın burnu ağlamaktan kırmızılaşıyordu. Amy üzüntüyle kıza sarıldı. "Benim de dertlerim var Elizia. Ama dışa vurmuyorum hiç. Hep içime atıyorum. İçine at demiyorum. O da kötü bir şey. Ama ağlamana gerek yok. Bazen... Bazı şeyler olmak zorundadır bazı şeylere ulaşabilmen için. Engelleri aşman gerekir bir bilgiye ulaşman için... Bazen sadece affetmen bile gerekir sırf içindeki engelleri aşabilmen için." Dedi kız. Elizia'ya sarılmayı kesti ve ona kafasını çevirip ormana baktı. Gözünden bir yaş aktı. "Aileni mi kastettin?" dedi ağlamaklı sesiyle arkadan Elizia. Amy gözlerini sımsıkı kapayarak kafasını salladı. Elizia omzuna dokundu. Kız eliyle gözünü sildi ve ona baktı. Kızın yorgunluktan mor olmuş göz halkaları ve ağlamaktan kırmızı olmuş bir burnu vardı. Dudakları hafifçe titriyordu. Saçı başı darmadağında ve kir içindeydi. Kız ondan farklı olmadığını fark etti. Yutkundu "Hepimizin bazı dertleri var. Ama bu dertleri ağlayarak çözemeyiz." Dedi burnunu silerek. Elizia kafasını salladı ve oda burnunu sildi. Uzun örgü saçını açtı. Kız bunu neden yaptığını anlayabiliyordu. Yüzünü örtmek için saçlarından perde yapacaktı.
Amy biraz sakinleşince Elizia'yı yalnız bırakıp Radford ile haritayı konuşmaya gitti. Birlikte yollarını belirlediler. Az kalmıştı. Hem de çok az.
Bir süre sonra kamp kurup dinlenmeye karar verdiler. Çadırlarını kurdular ve yanlarına aldıkları konserveleri açtılar. Hepside çok açtı. Elizia saçını yine ördü ve Amy ile Hanikamu'nun ortasına oturdu. Riven ona ton balığı konservesini uzattı. Herkes ellerini ıslak mendille sildikten sonra ton balıklarını yemeye başladılar. Yemek bitmeye yakın arkadan bir hışırtı geldi. Herkes oraya baktı. Birden bir Filvan çıktı. Herkes kılıçlarına yönelince canavar bağırdı "Durun lütfen! Lütfen! Yaralıyım... Ben Marly... Romansel... Romansel bana size yardım etmem için mektupla uyardı! Yardım edin..." dedi ve acıyla haykırarak yere uzandı.
Romansel gözlüklerini ittirdi.
Marselin kafasını kaldırdı ve Riven'nın saatine gözlerini kısarak baktı. Saat sabahın körüydü. "Ahh..." yaptı ve kafasını geri attı. Elin yatakta gezdirdi. Üzerini örtmeden Amy'nin yatağında sabahlamıştı. Elini yatakta gezdirirken eline kaleminin sivri ucu battı "Ahh!" diye çığlık attı. Üzerine pijama bile giymemişti. Geçen gün ki kıyafetleri vardı. Hırkası ayağının altında seriliydi. Kız oflaya puflaya ayağa kalkıp gerindi. Kafasını çevirmesiyle Elizia'nın yatağının başucundaki camın açık olduğunu ve baykuşun oraya konup ona baktığını görünce korktu. Romansel normal bir baykuş değildi. Açık kahveydi sırtı. Karnı ise beyaz kahverengiydi. Gözleri yeşildi ve boyu yaklaşık 1 buçuk metreyi aşıyordu. Yani normal bir baykuşun 2 katı büyüklüğündeydi. Gözlerinin önünde profesörlerin taktığı yuvarlak çerçeveli gözlüklerden vardı. Gagası ise minnacıktı. Bu yüzden ilk görüşte korkmak doğaldı. Kız esnedi ve "Romansel... Bir problem mi var?" dedi. Baykuş ciddiyetle "Monster ile evime gelin." Dedi ve gitti. Kız bu baykuşu anlayamıyordu.
Aşağı indiğinde Monster elinde tost hapur hupur yiyordu. Kız esnedi oğlan onun geldiğini görünce masadaki tostu gösterdi "Sana da yaptım." Dedi. Kız kafasını salladı ve "Teşekkürler fakat galiba onlar biraz bekleyecek." Dedi. Oğlan soru soran gözlerle baktı "Romansel. Bizi evine çağırıyor." Dedi. Oğlan endişeyle tostu bıraktı ve elini bacağına sürdü. "Gidelim öyleyse."
Marselin ensesini ovuşturdu. Baykuş sonunda dışarı çıktı "Bu gün çok iyi tanıdığım bir Filvan dostuma sizin arkadaşlarınıza yardım etmesi için mektup yolladım. Fakat bana da bir mektup geldi. Onu işte bu yüzden onların yanına yolladım. Çocuklar... Normalde bilirsin Monster yılda bir Harron Toplantısı yapılır. Vadinin adı. İyiler, kötüler ve tarafsızlar ilk defa savaşmamak için burada toplanır. Acil bir konu üzerine gitmem gerekti. Ve bu sıralar savaş vakti olduğu için size ihtiyacım var."
"Eyvah, eyvah. Durum o kadar vahim mi? Yoksa şeyle mi ilgili..." dedi Monster.
"Evet. Onla ilgili bir olaymış. Bende tam olarak bilmiyorum. Oraya gidince öğreneceğim. Hazırlık yapacaksanız gidip yapın, yemek yiyin. Bir saat sonra burada görüşürüz." Dedi ve tam geri dönerken kız dayanamadı sordu "Nasıl gideceğiz?"
"Doğa kapısı ile. Bir saatten geç gelirseniz burada kalırsınız. Kapı sadece 10 saniyeliğine burada açılıyor." Dedi. Kız kaşlarını şaşkınca kaldırdı "Tamam." Dedi. Baykuş içeri girdi ve iki çocuk bir saat sonra buraya geri dönmek için eve geri gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Linhu'nun Son Kehaneti-Birinci Kitap; Ben Kimim?
FantasiaElizia Angel Micherlova hepimiz gibiydi. Mükemmel olmayan bir ailenin, mükemmel olmayan kızıydı. Her zaman biraz yalnız, içine dönük olmuştu. Ha bir de, telepatik güçleri vardı. Ailesi tarafından bu sebeple terk edilen Elizia, yakında büyülerin, ke...