Bölüm-16- Ejonya!

1 0 0
                                    


 Sabah olmuştu grup toparlanmış yolculuğa devam ediyordu. Marly keyfini hiç bozmamıştı "Ejonya'ya gidiyoruz!" diye sanki tur rehberiymiş gibi bağırdı ve büyük bir keyifle zıplayarak en önde ilerledi. Sonra kimsenin bilmediği bir dilde bir şarkı söyledi "Jaham, jaham ilu Ejonya!" diye bağırınca herkes konuşmadan sesinin gerçekten de berbat olduğu hakkında hemfikir oldu. Riven merakla Marly'nin şarkısını böldü "Pardon... Bu ne dili? Flamanca filan mı?"

"Flaman ne? Ah... Hayır, hayır tatlım bu Ejonya sakinlerinin milli dili. Bu da milli türkülerinden en güzelidir."

"Pardon Ejonya da ejderler var sanıyordum. İnsanlar değil." Diye daldı Hanikamu. "Ejderler elbet var bebeğim fakat insan olmazsa ejderlere kim bakacak?" Marly Hanikamu'ya dönüp göz kırptı ve şarkıya devam etti.

Bir süre sonra renkli çayırların arasından geçtiler ve Ejonya yazılı bir tabela gördüler. Marly çığlık attı "Geldik! Geldik!" mutlulukla havalara sıçrarken ilerledi. Amy Elizia'ya fısıldadı "Bir ejder aşkı var herhalde bu ne heyecansa..." Elizia kıkırdadı ve onlarda şehre girdiler. Şehir muhteşemdi. Binlerce ejder koşturuyordu. Ejder çiftlikleri vardı. Rengârenk ejderler koşuşturuyordu. Bir adam onlara doğru gülümseyerek ve kollarını açarak geldi "Hijunya tiiberas!" diye bağırdı. Marly de ona aynı hareketi yaptı "Hijunya helelo!" Kucaklaştılar. Adam çocuklara baktı ve gözü Elizia da durdu "Ji mu? Filipu?" Marly kafası ile onayladı. Elizia elini göğsüne koydu ve şaşkın gözlerle ikisine baktı. Marly konuştu "Ejdorta Filipu hene?"

"Gresta flonte." Mutlulukla Elizia'ya baktı. Gözleri parıldadı ve koşarak çiftliğe gitti. Marly gülümsedi "Seninkini getiriyor. Dünyada ki tek telepati ejderi." Dedi Elizia'ya. Elizia kaşlarını kaldırdı. Bir süre sonra çiftliğin kapıları açıldı ve içerden binlerce minik ejder çıktı. Bir tanesi kocaman mor gözlerini açıp koşarak Elizia'nın bacağına yapıştı. Minik ellerini bacağına doladı ve kafasını bacağına sürttü. Kız kahkaha attı ve eğilip ejderin minik boyuna geldi. Ejder o ayaktayken onun beline biraz zor ulaşıyordu. Marly gülümseyerek "İşte bu senin mor telepati ejderin. Diğerleriniz de kendi element ejderinizi bulun bakalım." Dedi. Bir süre sonra siyah bir ejder Amy ile koşuyordu. Aynı renk diğer ejder de Radford ile birlikteydi. Takoizu mavi bir ejder ile birlikteydi. Hanikamu açık mavi ejderi ile birlikteydi. Riven da koyu yeşil bir ejder ile birlikte dolanıyordu. Herkes ejderleri ile birlikteydi. Marly gülümsemesini suratından hiç eksik etmedi. Bir süre sonra Riven sordu "Bu ejderler çok küçük bizi nasıl taşıyacaklar?"

"Küçük göründüklerine bakma çok kuvvetlidirler." Marly göz kırptı. Riven ejderine bakarken Marly'nin ne kadar matrak biri olduğunu düşünüyordu.

Çocuklar ejderlerine isim koymaya karar verdi. Elizia ejderine Vanilya, Amy Mystery, Hanikamu Buzi, Riven Sugar, Radford Klaus, Takoizu da Tako koydu. Çocuklar sonradan Marselin ve Monster içinde almak için uğrayacaklarına dair adamla sözleştiler ve ejderleri ile Ejonya'dan ayrıldılar.

Marselin gözlerini ovuşturdu ve yanında uyuyan Monster'ı dürtükledi. Monster mırıldandı. Üzerlerinde dünkü giysilerle salonda uyuya kalmışlardı. Kız zorlukla ayağa kalktı. Dün durmadan savaşınca çok yorulmuştu. Romansel'i düşünemiyordu. Bir ara savaş kötüye gitmişti Romansel yerinden çıkıp büyük bir enerji ile önlerindeki tilki grubunun bir çoğunluğunu öldürmüştü. O anda zaten savaş bitmişti. Tilkiler korkuyla geri çekilmişti. Kız mutfağa gidip bir bardak su aldı kendine ve bir dikişte içti. Karnı guruldadı. Dün sabahtan beri tost ile durduğunu fark etti. Tost'tan bezmiş bir şekilde salona geri döndü. Romansel karşıdaki dalda ona bakıyordu. Onu çağırdığını anladı. Gidip Monster'ı sertçe dürttü. Monster ağzında bir şeyler geveledi ve gözlerini açtı. "Sabah mı oldu?" Marselin ona bir şey demeden kapıya yöneldi. Monster'ın da arkasından geldiğini biliyordu.

Romansel'in evinin önüne gelince durdular. Monster ona baktı "Neden buraya geldik?"

"Bilmem. Romansel çağırdı." İki çocuk gözlerini eve dikti. Bir süre sonra içerden baykuş çıktı. "Ah... Çocuklar. Merhaba, günaydın. Marselin sana olanları anlatacaktım değil mi? Monster zaten biliyor..." Monster kafasını eğdi. Marselin kaşlarını çatıp baykuşa gözlerini dikti. Baykuş konuştu

"Bundan bir 50-60 yıl önce... Binlerce telepati elementi vardı. Bir savaş oldu ve bir tanesi dışında hepsi öldü. Çünkü kuruldaki toplantıda kötülerden en güçlüsü telepatilerin onların hayatlarını tehdit edebilecek güçte olduğunu söyledi. Ve normal olarak herkes inandı ve bir tanesi dışında hepsi yok edildi. Bir tanesi... O bir tanesi Dream'di. O kız çok iyi biriydi. Savaştan sonra saklandı. Sonunda onu öldürdüklerinde ben de oradaydım. Yanına gittiğimde bana zihin yoluyla bir kehanette bulundu. Kehanette şöyle diyordu; Kızımın bir kızı olacak, Akrep kolyeli lüle saçlı, Leylak rengi gözleri olacak, Tüm canavarlara dehşet saçan, Başlatacak o büyük savaşı, Karşıdakilerin çok güvendiği ateş elementi çocuk, aşık olacak kıza, son telepati elementi olan torunum, bitirecek bu savaşı doğru seçimleri ile mutlu son ile birlikte. Kötüler bu kehaneti saçma buluyordu o zamanlar ama Elizia geldiğinden beri korkaklıkları üzerlerinde belli etmiyorlar. Elizia bu dünyadaki tek telepati elementi. Bunu ona söylersem korkacağını düşündüm. Biraz alışsın ondan sonra söyleyeceğim."

"Yani dönünce..." diye tamamladı Marselin. "Nasıl oluyor anlamadım. Elizia bize ailesini anlatmıştı. Çok kötüydü ailesi..."

"Çünkü onlar gerçek ailesi değildi."

"Nasıl?!"

"O doğduğunda annesi ölmüştü. Babası ise yoktu. Gitmişti. Ordudaydı ordudayken savaşta öldü. Elizia'nın annesi çok iyi bir kadındı. Her şeyi biliyordu. Hayaller kuruyordu. Kızı doğunca ona yardım edeceğini. Fakat doğumda dayanamadı. Öldü. Ölünce ben de hastanede o sırada doğum yapan ve çocuğu ölen bir aile aradım. Elizia'nın ailesini buldum ve doktorların hafızalarını silerek ölü bebek ile Elizia'nın ailesini değiştirdim. Elizia orada büyüdü sizin de bildiğiniz gibi." Marselin duydukları karşısında çok şaşırmıştı. Romansel gözlüğünü ittirdi Yine saldırmayı deneyebilirler. Evden ayrılmayın." Dedi ve evine geri girdi. İki çocuk bakışıp eve geri döndü.

Elizia uçurumu görünce sevinçle oraya doğru koştu. Amy ve Hanikamu da yanına geldi. Kızlar ilerde görünen yemyeşil ve masmavi vadiye bakmaktan uçurumu anında unuttular. Vadi büyüleyiciydi. Sihirli gibiydi. Upuzun yemyeşil ovalar açıkça görünüyordu. Masmavi gölleri güneş ışığında parlıyordu. Sanki Marly üç kızın aklından geçeni okumuş gibi "Büyülü Vadi. Harron'un büyüsü... Güzel efsanedir. Eve dönünce okumanızı öneririm. Büyük ihtimalle siz gençlerden bir tanesi dahi kütüphaneye girmemiştir." Üç kız şaşkınlıkla canavara baktı. Elizia yeniden vadiye bakarken gülümsedi "Bize biraz anlatsana."

"Ah... Peki, peki... Harron bu ormanda doğan bir insanmış. O zamanlar ormanda ne Linhular ne de Hilpuslar varmış. Normal bir ormanmış burası. Adam bir gün düşünmüş. Bu ormanın bir sonu olmalı diye. Ekipmanlarını hazırlamış ve yolculuğa çıkmış. Yürümüş ve yürümüş. Sonunda bu uçuruma gelmiş ve vadiyi görmüş. Vadi o kadar cezp ediciymiş ki adeta gel ve beni keşfet diyormuş. Harron da bir ağacı kesmiş ve çalışıp çabalayarak uçurumun üzerinden bir yol yapmış. Karşıya geçmiş ve vadiye girmiş. Vadi sanki büyülüymüş. Sanki vadi onu bir yere götürmeye çalışıyormuş. Harron ona izin vermiş. Günlerce nereye gittiğini bilmeden yürümüş ve yürümüş. Sonunda bir göle gelmiş. Göle girmeye başlamış. Gölde ilerlerken birden durmuş ve gölün ortasında duran parlak bir nesneyi eline almış. Ne olduğunu bilmediği parlak şeyi avucunda havaya kaldırmış ve birden vadi onun sesiyle konuşmuş "Ben Harron. Artık bu vadinin adı Harron Vadisi. Ben kehanetteki Harron olarak hapsedilmiş tüm orman yaratıklarını doğasına geri yolluyorum. Kilitlerini açıyorum ve ruhumu Vadiye adıyorum." Harron dediğini yapmış. O ışığın içindeki tüm kilitli yaratıklar ormanda canlanmış ve Harron, Vadiye ruhunu ve adını vererek Vadiyi yeniden hayata döndürmüş. Yani bu baktığınız güzel vadi canlı. Ve biz de Harron sayesinde buradayız. Hepimiz."

Tüm grup bu hikayeden çok etkilenmişti. Fakat tüm gün burada durarak bu vadiyi seyredemezlerdi. Sonunda herkes ejderlerine bindi. Marly öne geçti "Çocuklar ben önden aşağı atlayacağım. Siz de arkamdan atlayın." Dedi ve aşağıya atladı. Çocuklar heyecanla bir ses duymayı beklediler ama bir ses gelmedi. Elizia sonunda konuştu "Tamam dediği gibi yapalım. Hadi atlıyoruz." Dedi. Tüm grup bir nefeste kendilerini aşağıya bıraktı.

Linhu'nun Son Kehaneti-Birinci Kitap; Ben Kimim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin