Percy :D
"Ben bilmiyorum ki!" diye bağırdım Annabeth'in yüzüne belki 50. kez.
"Alışırsın." dedi bana sinirle. "Jessica'da böyle öğrenmişti."
"Ama o benim kadar gergin değildi o zaman." dedim kollarımı göğsümde kavuşturup.
Ian, Trisa ve Annabeth beni gemi kullanmaya ikna etmeye çalışıyordu. Bende inatla reddediyordum. Eğer gemiyi batırırsam durumlar iyi olmazdı. Ablam James denen sarı kafalının elindeydi.
"Senden gergindi."dedi Trisa gıcık edici bir ses tonuyla. "Hem de senin yüzünden. Evlatlık olduğunu öğrenmişti."
"Tanrılar aşkına yeter!" diye bağırdım Annabeth ve Trisa'ya. Ian zaten kenarda sakince oturuyordu. "Bana, benim ablamı savunup durmayın. Onu sizden iyi tanıyorum."
Her ne kadar kısa zamandır tanışıyor olsak da tanıyordum. Beynimde bir şeyler vardı ve Jessica'nın ne hissettiğini kısa süreliğine bende hissediyordum. Bunu bana Kheiron söylemişti ama ben başkasına söyleme gereği duymamıştım. Sonra Annabeth üstüme gelir falan. Jessica'yı sıktıklarının farkında değillerdi, ama ben anlıyordum. Jessica fazla ilgi seven bir kız değildi, tam tersi olaylardan uzak, ama bir o kadar da dahil konumda olmak istiyordu. Şu durumda ablam olayların merkeziydi.
Sinirle Kherion'dan aldığımız küçük gemiyi kontrol etmeye çalıştım. Denizdeki dalgalar kuvvetlendi kuvvetlendi ve bir anda büyük bir hızla gelip gemimizi ileri ittirdi.
Başarmıştım.
"Aferin Yosun Kafa." dedi Annabeth. "Ama biraz yavaş yoksa aşağı uçucam."
Uçsan keşke.
Aklımdan geçen düşünceyle sırıttım. Sonra da cevap verme gereği duymada biraz yavaşlamayı emrettim. Rüzgarla uçuşan saçlarım hoşuma gidiyordu. Bulunduğum ortamı sevmeye başlamıştım. İlk başta beni tersleyen Trisa'da kuzeni olduğumu öğrendiğinden beri bana iyi davranıyordu.
"Nerede olduklarını nerden biliyoruz?" dedi Ian.
"James'in gemisini takip ediyoruz. Ares kulübesindekiler yerini bulmuş. Kardeşlerini geri istiyorlar." dedi Trisa.
"Ares kulübesine neden güveniyoruz?" diye sordum sinirle.
"Çünkü aynı soydanız." dedi Annabeth yapmacık bir gülümsemeyle.
"James'le de aynı soydanız." dedi Ian. O an gidip sırtına vurasım sarılasım falan geldi. Herkes üstüme geliyordu ki Ian bana arka çıkmıştı.
"Her neyse." dedi Trisa.
O da Ian'a ters davranıyordu ki bu bana bile çocukça geliyordu. Düşünün bana bile! Acaba Jessica gelince bana böyle ters davranır mıydı? Sanmıyorum, ama olabilir. Yok olmaz.
Uzun süre kimse konuşmadı. Bu da aşırı sıkılmama neden oluyordu. Bu yolculuk eğer böyle devam ederse çekilmezdi.
JESSİCA
Ertesi gün aynı saatte James'in odasında dikiliyordum. Yine. Bu sefer kasayı hızla çıkardım altındaki yeri açtım ve içindeki James'in bilgilerinin yazdığı kağıdı alıp cebime tıktım. Hızla kasayı kaldırdım ve havalandırma borusundan odama geçtim. Listeyi açıp inceledim
Eaton Heed Marin babasının adı. Lanet olsun niye bu kadar tanıdıktı?
O an her şeyi hatırladım, beynimde şimşekler çaktı. Şu an elimde en büyük kozu bulunduruyordum. Eğer James'in babası gerçekten oysa... Bu sefer ciddi bir şekilde James'in önündeydim.
James Marin 0, Jessica Sunders 1.
Part 2 Cuma günü falan gelir heralde. Bu bölümü çok zor yazdım, hiç isteğim yoktu falan neyse bol bol yorum ve oy bekliyorum, Geçen sefer çok düşüktü ve çok üzüldüm :(. Herkes 1 dakikasını ayırıp yorum yaparsa aşırı sevirim :) Neyse 2. kitabıma bakmayı unutmayın!!! Adı Sır. Profilimde bulabilirsiniz. Lütfenn, onun da ilgiye çok ihtiyacı var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poseidon Kızı
FantasyGözlerimi açtığımda tanımadığım bir ortamda, sedye gibi ama hasırdan yapılmış bir yatakta yattığımı fark ettim. Kafamı yataktan kaldırdım. Hasır olmasına rağmen yumuşacıktı ve kemiklerimi dinlendirmişti. O an aklımda tek bir düşünce vardı; ben kimdi...