"Noluyo ya?"
"Çok konuşma ve kaç."
Gözümün önünden gitmeyen geçmişim, her seferinde yüreğime bir bıçak saplıyordu.
Şimdiki ailem yani evlatlık edinen ailem Mary ve Jan Sunders tamamen geçiciydi. Oysaki ben ailemi en iyi şekilde temsil etmek için uğraşmıştım, ama en başından beri benden korkuyorlardı. Yani gerçeği öğrendiklerinden beri, belkide beni aldıkları ilk günden beri. Ama ikiside bana daima sahip çıkmış, korkmalarına rağmen cesurca, tam bir anne baba gibi büyütmüşlerdi. Anlamıştım ki, en başından beri bu anı bekliyorlardı, benim gerçek bir savaşçı olacağım zamanı. Beni bu zamana kadar arayıp sormamalarının nedeni buydu, en başından beri sonumu biliyorlardı.
Göz yaşlarım şiddetlendi. Hıçkırıklarım yükseldi ama James'in elini hâlâ bırakmamış, koşuyordum. Onun noldu sorularını cevapsız bırakarak koşuyordum. Çıkış kapısı diye kolunu hızla çevirdiğim kapıdan içeri girdim ve Persefone'ye çarptım.
Tam yakalandığımızı düşünürken Persefone beni çok şaşırtan bişey yaptı.
"Bu incileri alın ve ezin gitmek istediğiniz tere gidin." Tam sırada kapı açıldı ve yaratıklar geldi. "ÇABUK." diye haykırdı Persefone.
***
Gözlerimi açtığımda yine aynı yerde, hasır yatakta yatıyordum. Ancak bu sefer karşımda oturan adam bay Bart ve bay Dan değildi.
Daha önce görmediğim ama yüzü tanıdık gelen, yarı insan yarı at -türünün sentor olduğunu hatırlıyorum- birisi vardı.
"Merhaba çocuğum, ben bay Kheiron. Kampın asıl lideriyim. Bart benim yerime yedek olarak geçmişti. Başına neler geldiğini anlatmak ister misin? Sana yardımcı olurum."
"Hayır."
"Emin misin?"
"Eminim hayır."
Ama daha sonra dayanamadım ve başımdan geçen herşeyi, vidyoları, geçmişimi anlattım. Kheiron'un şaşırmasını, tanrılara kızmasını, bunun çok yanlış olduğunu söylemesini bekledim. Ama o tam tersini yapıp, kafasını salladı ve dışarı çıktı.
Oflayarak yataktan kalktım. Her yerim tutulmuştu. Zar zor kendi klubeme gittim ve kendimi yumuşacık su yatağıma attım.
***
Yapılan anons sesiyle yerimden sıçradım. Söylenerek banyoya girdim. Banyom bitince hemen dışarı toplanma alanına gittim. Boş koltuklardan birine oturdum. Kheiron sahneye çıktı ve konuşmaya başladı.
"Sevgili melezler. İyi bir gün geçirmenizi diliyorum. Normalde bugün bayrak kapma turnuvası yapmamız gerekirdi ama yapamı-"
Kampçılardan 'yaaa,aaa' gibi sesler yükseldi.
"Her neyse." diye Kheiron sözlerine devam etti." Hades ve Hermes'in Olimpos'u yok etmek için planları olduğunu biliyoruz. Ve bu nedenle 3 melezin birlikte Olimpos'a, Yunanistan'a gitmesi gerekli. Ancak çok üzgünüm ki göreve gidenler Hermes kulubesinden olamaz. Babanız bir şekilde sizi kandırabilir. Görevi Jessica Sunders yönetecek." deyince gözlerim son haddine kadar açıldı.
"Ne!?"
"Senin yönetmen gerek çünkü Yunanistan'a varana kadar epey bi deniz aşmanız gerek. Biliyorsun ki Amerika ve Yunanistan arası uzun bir yol. Yanına iki arkadaş al ve hazırlanmaya başlayın."
Konuşma bittiğinde herkes odalara çekildi. Ben de düşünmeye başladım. Bir kağıdı açıp not tutmaya başladım.
Apollon
Hermes
Demether
Afrodit
Athena
Hephaistos
Ares
Düşünmeye başladım eğer Apollon çocuklarından birini yanıma alırsam, bana korkunç kehanetler söyler ve onun dışında bir işime yaramaz. Yanına bir çarpı işareti koydum.
Kheiron Hermes çocuğu olmaz dediği için düşünmeden onun yanına da çarpı koydum.
Demether... Bildiğim kadarıyla çocukları ağaç dallarını kontrol edebiliyor ancak çoğunlukla denizde gideceğimiz için pek bir faydaları dokunmayacağına karar verdim. Onun yanına da çarpı koydum.
Afrodit. Aklıma geldiği anda eledim. Şimdi yol sırasında dedikodu falan dinleyemem.
Athena. Çocuklarından birine kesin ihtiyacım olduğuna karar verdim. Kampta en iyi dövüşenlerden biriydiler onlar ve savaş sırasında iyi bir stratejiye kesinlikle ihtiyacım olacaktı.
Hephaistos. İyi kılıçlar yaptıkları su götürmez bir gerçekti ancak savaş sırasında ne kadar iyi dövüştüklerini bilmiyordum. O yüzden eledim.
Ares. Bir anda beynimden aşağı kaynar sular boşaldı. James! Onu nasıl unuturum. Beni kurtarmak için yer altına gelmişti.
Kararımı verdim. James ve Athena klubesinden birini alacaktım yanıma. Koşarak Kheiron'un yanına gittim.
"Kararını verdin mi?"
"Evet, Ares klubesinden James bide Athena klubesinden birinin gelmesini istiyorum ama en iyi kılıç kullanan kim bilemedim."
"Annabeth Chase ve Dr-."
"Tamam. Annabeth. İyi kılıç kullanıyo. Hatırladım. O gelsin."
Kheiron eliyle 'bir dakika' işareti yaptı ve megafonla konuşmaya başladı. "James Marin ve Annabeth Chase. Büyük evin oraya gelin."
5 dakika geçmeden ikiside gelmişti. Kheiron benim onları seçtiğimi söylediğinde Annabeth sevinç taklaları attı. Bu da beni kocaman gülümsetti. Kheiron'dan yeterli bilgi alıp klubelerimize yürümeye başladık.
"Teşekkürler kahraman." dedi James bende ona kocaman gülümsedim.
Anabeth de bana kocaman sarıldı. Daha sonra çantalarımızı hazırlamak için ayrıldık.
"Yarın büyük gün." diye mırıldandım kendi kendime. Sonrada uyumak için kendimi yatağa attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poseidon Kızı
FantasiaGözlerimi açtığımda tanımadığım bir ortamda, sedye gibi ama hasırdan yapılmış bir yatakta yattığımı fark ettim. Kafamı yataktan kaldırdım. Hasır olmasına rağmen yumuşacıktı ve kemiklerimi dinlendirmişti. O an aklımda tek bir düşünce vardı; ben kimdi...