PK~36

1.8K 113 9
                                    

"Hiç sevmedim bunu, yolun kenarında atsak mı?" Dedim kafamın içinden Percy'e.

Evet, telepati yoluyla konuşmayı sonunda kendi başıma becerebilmiştim. Heralde sadece öfkelenince oluyor.

Percy gülümsedi, gülmesini bastıryordu.

"Sakin ol." Dedi telepatiyle.

"Çok ciddiyim. Yolun kenarında aşağı atsak, diğerlerine de minatorun kaptığını söyleriz" dedim.

"Önüne bak." Dedi Percy sakin bir sesle.

Direksiyonu daha iyi kavrayıp aynadan arkadaki suratsıza baktım. 

Ya gerçekten, hiç sevilesi bi hali yoktu. Şimdiye kadar hoşlanmadığım melezler olmuştu ama bu farklıydı.

"Kafanızın içinde konuşabildiğinizi biliyorum." Dedi Tyler arkadan inanılmaz sinir bozucu bi sesle.

"Hades senin öldürülmen için ne ödül koydu demiştin?" Dedim sinirle.

Percy güldü.

"Ne kadar kaldı?" Dedim Percy'e sesli bi şekilde.

"İleriden sağa dön." Dedi. "Mağara orada."

Dediğini yapıp arabadan indim.

"Şununda bizimle olması fikri hiç hoşuma gitmiyo." Dedim göz ucuyla Tyler'a bakarak.

"Bende ona bayılmıyorum ama dayan. Kampta anlaşılır kim olduğu." Dedi kısık sesle.

"Ne demeye çalışıyorsun?" Dedim. "Yalan söylediğini mi düşünüyorsun?"

"Yer altı kralı olmak istiyor olabilir ama Hades'in oğlu olduğunu sanmıyorum.

"Gözlerindeki ateşi gördüm." Dedim.

"Her tanrının ateşle arası vardır." Dedi. "Ayrıca Hades iyi bir tanrı."

Ofladım.

"Yaptığı saçma şeyler sırasında gerçekten öfkeliydi. Ama sadece kendisine. Sinirinden kontrolünü kaybetti, bütün tanrıların başına gelebilecek en yüksek olasılık bu. Neden sinirli olduğunu biliyorsun değil mi?" Dedi.

Bu kadar çok şey bildiği için şaşırıp Percy'e baktım.

"Evet, bi çocuğu olduğunu öğrendi. Bu ona bir ihanet gibi geldi. Ayrıca bütün tanrılar arasında en seveceni Hades, kabul ediyorum. Ama Ares'de onu doldurdu."

"Kesinlikle." Dedi. "Hades çocuğu olduğunu öğrendi ama ben bu çocuğun 16 yaşındaki Tyler olduğunu düşünmüyorum."

"Neden?" Dedim.

"Düşün." Dedi.

"Bana Jackson dedi." Dedim.

"Aynen." Dedi. "Tecrübeli olduğunu söylemişti, tecrübeli olsaydı sana Jessica Jackson demezdi. İmaj yaratmaya çalıştı. Ama yanlıştı."

"Çünkü adım Jessica Jackson değil." Dedim. "Ellie Jackson ya da Jessica Sunders. Çok zekisin biliyorsun değil mi?"dedim.

Güldü ama devam etti. "Adını tam bilmiyordu. Sanki öylesine bir yerde duymuş gibi. Hades'in çocuğu olsaydı bilirdi. Poseidon'un güçlerini paylaşan bir melezi herkes tam adıyla bilir. Ayrıca çaldığını söyledi. Başka imalar yapabilirdi ama çalmayı seçti. Sanki hikayenin tamamını bilmiyormuş gibi." Dedi.

Yavaş yavaş mağaranın kapısına yürümeye başladık. Tyler arkadaydı ve o da bizden yavaş yürüyordu.

Sessizce konuşmaya devam ettim.

"Polisiye mi okudun sen?" Dedim tek kaşımı kaldırıp.

"Güzel dizileri var." Dedi gülerek.

"Yani teorime inandın?" Dedi.

"Mantıklı geldi. Minatoru gönderen Hades değil. O yaptıkları için Zeus'tan özür dilemişti. Yani Hades kendi oğlunu ele geçirmek istese Minator kullanmazdı. Özellikle..." Duraksadım. "Ortadan ikiye ayrılabilen bi tane."

Percy onayladı.

Haklıydı, Tyler Hades'in oğlu değildi.

Arkamızdaki Tyler'a göz ucuyla baktım. Hareketimden cesaret almış gibi yanımıza geldi. Mağara gibi olan bu otelimsi yere girdik. Percy bir kaç bişey yaptı. Parayı ödedi ve diğer 4 melezi almak için yukarı çıktı. Ben aşağıda kaldım.

Bu yer mükemmeldi. Tam yarı tanrılar için. Saklanılacak mükemmel bir yerdi. Dışarıdan da belli olmuyordu. Percy'nin burayı nasıl bulduğunu merak ettim. Acaba babamla eskiden buraya mı gelmişlerdi. Yani Poseidon'la.

İşin aslı, benden kısa sürede Percy'nin bu kadar şey öğrenmiş olmasına şaşırıyordum. Zekiydi. Düşünce tarzı dahiceydi. Hep sorguluyordu. Kendisi, doğru olduğuna dair kanıt bulmadan hiç bir şeye inanmıyordu. Bu yüzden melez olma konusunun üzerinden bu kadar çabuk gelebilmişti. Geçmişteki anıları düşününce her şeyden emin olmuştu. Mağara içine benzeyen yerde biraz daha etrafı inceledim. Resepsiyon gibi bir yeri vardı. Şu an kimse yoktu ama Percy az önce bir kadınla konuşmuştu.

Gözlerimi Tyler'a diktim. Ama ağzımı açmadım konuşmak istemiyordum o da zaten başka yerlere bakıyordu. Bu çocukta garip bir şeyler vardı.

Percy 2 kız ve 2 erkek melezle merdivenlerden indi. Hep beraber dışarı çıktık.

"Ben Jessica." Dedim ve elimi uzattım.

En kenardaki ve benle yaşıt gibi görünen siyah saçlı kız elimi sıktı.

"Elen." Dedi.

Drew ve Cody de elimi sıkınca sağdaki minik kıza döndüm. 8-9 yaşında gibiydi ve sevimliydi. Sarı saçları vardı ama koyu gözleri vardı. Cesur görünüyordu ama çekimserdi.

"Mary." Dedi çekingen bir sesle.

Mary'nin boyuna yetişmek için diz çöktüm. "Benimle konuşurken gözlerime bakabilirsin. Çekinmene gerek yok tatlım." Dedim. "Kaç yaşındasın sen?"

Kafasını yerden kaldırıp bana baktı. Gülümsedi. "7 buçuk." Dedi.
Kahverengi gözleri parladı, gözlerimi kıstım ama hemen sonra durup gülümsedim ve ayağa kalktım.

"Hadi herkes arabaya binsin ancak biraz sıkışmak gerekecek. Ön koltuğa da iki kişi binin."

Percy'i kendime çektim.

"Sence bir yer altı tanrısından sarı saçlı bir kız çocuğu olabilir mi?"

"Neden olmasın? Kaç yaşında mesela?" Dedi.

"7 buçuk. Dedim. "tam 7 buçuk." Ve sevimli boyuyla arabanın arka koltuğuna oturmak üzere olan Mary'e baktım.

Percy dönüp bana baktı. Sonrada arabaya yürüyüp Mary'i kucağına aldı. Beraber ön koltuğa bindiler. Bende arabaya yürümeye başladım.

Poseidon KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin