Yan tarafımdaki yatakta yatan Jackson'nın sadece ayakları gözüküyordu. Bütün vücudunu ince bir battaniyeyle örtmüştü. Yavaşça ona doğru yaklaştım. Yatağın başlığı tarafına geldim ve yatağın yanına yere çöktüm. Battaniyeyi çekip yüzünü görmek istiyordum. Ama uyanırsa? O kadar kapıyı çalmıştım uyanmamıştı bir yüzünü açmaya mı uynayacaktı sanki.
Yavaş ve korku içinde battaniyeyi yüzünden çektim.
Uyurken bile o kadar güzel gorünüyordu ki. Sanki rüya görüyordu. Öyle gelmişti ışte. Hayatımı süsleyen erkeğin rüyaları.. Bütün güzelliklerimi adadığım erkek. O kadar doğal ve bi o kadar da değişikti ki. Ama galiba değişik olan şey içimdeki duygulardı. Ona karşı beslediğim duygular.. Kalbimdeki duygular. Her şeyiyle bütünleşmiş gibiydim. Ona karşı kenetlenmiş gibi. Onun dünyasında ki renkli kişi olmak istiyordum. Beraber güldüğüm,beraber ağladım kişi. Onu uyandırıp her şeyi anlatmak istiyorum. Içimde tuttuğum şeyleri. Ama yapmam ışte. O kadar cesaretsizdim. O kadar içime kapanığım.
Jackson'ın kıpırdamasıyla ne zaman aktığını bilmediğim göz yaşlarımı sildim hemen. Bir süre sonra araladı sımsıkı kapadığı gözlerini.
"Jonnie." Endişeli çıkmıştı sesi. Bi o kadar da kormuş. Yattığı yatakta doğruldu.
"Jackson." Benim sesim onunkinin aksine sessiz ve cılız çıkmıştı. En nefret ettiklerimden.
"Ne zaman geldiniz? Nasıl buldunuz beni?"
"Senden önce ben sorucam sorularımı. Nerdeydin sen? Ne kadar merak ettik seni. Neden bu kadar içtin? Ama iyisin demi şimdi?"
"Iyiyim." Soyut,sade ve bi o kadar da isteksiz söylemişti. Iyi değildi çünkü. Gözünün altındaki morluklar,yüzünün solukluğu belli ediyordu her şeyi.
"Değilsin."
"Ne?"
"Iyi değilsin Jackson. Kör olamayan herkes anlayabilir bunu. Ne oldu da böyle oldun?"
"Yok bir şey."
"Okula neden gelmedin?"
"Sadece.." doğru kelimeyi arar gibi duraksadı.
"Sadece biraz kafamı dağıtmak istedim." Bu sadece kafa dağıtmak olmazdı. Derslerine bağımlı olan kişi nasıl olurda 4 gün boyunca okula gelmezdi.
"Biz seni çok merak ettik. Aradık telefonun kapalıydı. Mesaj attık geri dönmedin."
"Telefonum bozuldu." Nasıl bozulmuştu? Neden bozulmuştu? Nerde bozmuştu? Kafamda sadece bunlar değil bunlardan daha başka ve daha çok soru vardı. Ama ona sormayacaktım. Deli gibi merak ettiğim halde sormayacaktım.
"Diğerleri nerde?"
"Aşağıdalar. Ben seni çağırmak için gelmiştim. Geleceksin artık değil mi?"
"Gelicem." Neydi bu soğukluğun sebebi. Neden böyle davranıyordu bana.
"Neyse o zaman. Ben aşağı iniyim. Sende hazırlan." Ayağı kalkıp bir adım attığımda bileğimde bir ağırlık hissettim. Baktığımda Jackson'nın eli bileğimi sıkıca kavramıştı. Kafamı ona çevirdim ve ne olduğunu soran gözlerle baktım.
"Merak etme. Iyiyim. Gerçekten. Daha iyiyim." Her kelimenin üstüne basa basa söylemişti. Yüzünde o gülümsemelerinden vardı. Gamzelerinin yerinden fırlarcasına çıktığı gülümsemelerinden. Hiç birşey demeyip önüme döndüm ve odadan çıktım. Yerinden çıkacakmışcasına atan kalbimin üzerine koydum elimi sanki şiddetini dindirecekmiş gibi. O kadar özlemiştim ki. Sesini,yüzünü,bakışlarını.. Sevdiğim adamın sevdiğim halleri. O kadar güzeldi ki. O kadar içten. Ben bu duygularımla ne yapacaktım böyle...
******
Jackson hazırlanıp evden çıktığımızda Stoney ona haber vermemesinin hesabını sonra soracağını söylemişti. Jackson'nın da işine gelmişti tabii. Yani öyle görünüyordu. Hiç üstememişti.
"Hadi arabaya" Stoney'in sesiyle arabaya bindik. Stoney arabayı kullanırken Jesica onun yanındaki koltuğa oturdu. Bizde Jackson'u ortamıza alacak şekilde oturduk arka koltuğa.
Kimse konuşmadan yol boyunca ilerledik. Gözlerim kapanmaya başlayınca açık tutmaya çalışmayarak serbest bıraktım.
******
Uyumadan önce ki hatırladığım şey Jackson'nın omuzuna düşen başımdı. Şimdi ise ayaklarım düz bir şekilde ama kafam Jackson'nın bacaklarındayken yatıyordum. Bu an hiç bozulmasın istiyordum. Çünkü Jackson bir eliyle saçlarımı yavaş haraketketlerle okşuyordu. Yavaş ve sanki belli etmemeye çalışır gibi. Sakince. Işte bu yüzden bozulmaması benim için---Bana inatmı bilmiyorum ama Jackson'nın telefonu çalmaya başlamıştı. Saçlarımı okşayan elini kaldırıp cebinden çıkarmaya çalıştı. Ama benim başım engel oluyordu. Bende alsın diye yeni uyanıyormuş gibi yavaşça kaldırdım başımı. Jackson hemen telefonunu çıkardı ama hattın ucundaki kişi telefonu kapatmıştı. Ne büyük şans. Butun anın büyüsü bozulmuştu.
Yolda ilerlerken adını bilmediğim ama tanıdık gelen şarkı radyoda çalmaya başladı. Ritmi çok farklı ve güzeldi. Jackson şarkıyı mırıldanıyordu. O kadar sessizdi ki yanında oturan ben bile zor duyuyordum. En sonunda en azından benim duyabileceğim bir yükseklikte söylemeye başladı. Bir şeyi daha fark etmiştim. Sesi. O kadar içten,huzurlu ve mükemmeldi ki..