-22

21 0 0
                                    

"Kızım sana bunu söylemek istemezdim ama biz boşanıyoruz "

Son beş dakikadır beynimin içinde yankılanan sese kulak vermeyerek annemin gözlerine odaklanmış ona bakıyordum. Ben en azından annemden daha duygu yüklü konuşma beklerdim. 'Ben babanı seviyorum ama anlaşamıyoruz' falan gibisinden.

Aslında sanırım annemle babamın boşanması umrumda değildi. Zaten beraberlerken de bir şey olduğu yoktu. Her sabah kavga edip kendilerini yemelerindense boşanmaları belki de daha iyiydi.

Beni yaralayan şey on sekiz yaşıma gelmiş olmalarını beklemeleriydi. Benim guçsüz olduğumu düşünmüştüler. Bilmiyorum. Belki de öyleydim. Ama en azından bunu kabullenebilirdim. Sanki ne olmuştu? İki sene önce de onların kararına saygı duyardım üç sene önce de..

"Jonnie"

Babamın endişe dolu ses tonunu duyunca derin düşüncelerimden ayrılıp bakışlarımı ona yönlendirdim.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Söyleyecektim tabii. Ama nasıl?

"Neden beklediniz?"

İkisi de bu soruyu beklemiyorlar olmalılardı ki 'ne' diye saçma bir soru sordular.

"Ne olduğunu bildiğinizi düşünüyorum"

Babam bir kaç kez bir şey söylemek için ağızını açıp kapamıştı. Ne söylemek istediğini bilmiyor gibiydi.

Onun yerine bir anda annem lafa girince afalladım.

"Bak kızım biz seni çok sev-" Annemin lafını tamamlamasına devam etmeden konuşmaya başladım.

"Anne bahanaler uydurma lütfen. Ben ciddi anlamda neden beklediğimizi merak ediyorum. On sekizimi beklemek güzel miydi anne? O kadar zaman birbirinizle kavga etmek falan. Bana söyeleyebilirdiniz. Ben çoçuk değilim. Önceden de değildim. Bana söyleseydiniz konuşup anlaşabilirdik. Bunlar o zaman yaşanmazdı. Şimdi hiçbir şey umrumda değil. Boşanın. Zaten bunca zaman beklemişsiniz daha da beklemeyin." Dedim ve sandalyemin yere düşmesine izin verecek şekilde geriye doğru ittirip mutfaktan çıktım.

Annemin arkamdan seslenişlerine aldırmadan merdivenlerden çıkıp odama girdim.

Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yatağa uzandığımda beynimde onca soru vardı. Ama sanki bir o kadar da yokru. Boşluğun içinde gibiydim. Hiçbir şey hissetmiyordum. Ağlamam gerekirdi bu durumda değil mi?Ama gözümden bir damla yaş bile akmıyordu. Uzaklara dalıyordu gözüm. Bir şey arıyordu orda. Mutluluk verecek birşey. Yeniden beni ümitlendirecek bir şey... Ama hiçbir şey yoktu. Ne mutluluk ne de umut. İkisininde karıntısı yoktu...

Beynim sanki karanlığın içinde durup kalmış gibiydi. Öyle bir  karanlıktı ki içimdeki nefreti iki katına çıkartıyordu. O öyle bir karanlıktı ki ölme duygusunun nasıl bir şey olduğunu düşünmeden edemiyordu insan. Nerdeydim ben? Buraya nasıl gelmiştim. Hiçbir şey belli olmuyordu. Ama yanımdaki duvara kazınmış şekiller açık bir şekilde otradaydı. Tilkiye benziyordu biraz. Biraz da kediye. Belki insan bile olabilirdi. Kafam o kadar karışıktı ki ne olduğunu bile çözemiyordum. ama bu şey her neyse kıyaslama yapıtırmak zorunda bırakıyordu insanı. Bende böyle miyim diye..

Etrafı beyaz bir ışık sardığında ellerimi gözümün önüne siper ettim. Aniden gelen beyaz ışık gözümü alıyordu. Kısık gözlerim yavaş yavaş aydınlığa alışmaya başladığında ilk önce ne olduğunu anlayamadan oraya doğru baktım. Daha net görebildiğimde orda bir kapı olduğunu fark ettim. Işık kapıdan geliyordu. Dışarısı böyle aydınlıktı. Aydınlığa ulaşmam gerekirdi. Hayatıma ulaşmam.. Ama benim adım atacak halim yoktu ki. Ayaklarımı sanki birbirne bağlamış gibiydiler. Ya da ayaklarımın üzerine bir ton yük konulmuş gibi. Ağırlığından yürüyemiyordum adete.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 29, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KUMRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin