"Evet Jackson sınıfımıza tekrar hoşgeldin" gerçekten hoş mu gelmişti? Gelmez olaydı ya. Tipe bak. Sırıtıyo bide çok komik sanki. Neye gülüyosa artık. Üstüme kahvesini döktüğü yettmemişti bide aynı sınıftaydık. Ofof.
"Evet çocuklar tahtaya yazdığım soruyu kim çözecek?" Biraz beklersen çözücez demi ama. Bir elimde kalem bi elim havada soruyu çözüyordum. "Gel Jonnie"
"Hocam ama ben daha çözüyodum"
"Gel tahtada yaparsın" dedikten sonra ayağa kalktım. Jesica yana kayıp bana yol verirken bende sıradan çıktım. Hocanın elinden kalemi aldıktan sonra çözmeye başladım.
Bir yerde kalmasam olmazdı zaten. Soruyu çözmeden tahtaya kalktığımda hep bi yerde tıkanırdım. "Tamam Jonnie sen otur başka çözmek isteyen var mı?" Dediğinde şu yeni gelen kumral çocuk elini kaldırdı. "Yenilere şans verelim o zaman. Gel Jackson." Çocuk gelip elimden kalemi aldı. Bende tahtanın önünde dikilmeme kararı alarak yerime geçtim.
Kumral çocuk soruyu çözmüştü. Bana öyle bi hırsla baktı ki kendimi kötü bişey yapmış gibi hissettim. Hocalanında ilk günden gözüne girmişti. Bu ne rahatlık kardeşim ya. Dağdan gelmiş bağdakini kovuyo resmen.
****
Almıyo abi kafaya girmiyo ya. Dersler neden bu kadar zor ki. Niye yani. Kim bulmuş bu okulu. Eğitim şart mıydı. Tamam birşeyler öğreniyoruz ama bu kadar ayrıntılı öğrenmek zorunda değiliz.
Cebimdeki telefonum titreyince kalemimi bırakıp telefonu aldım. Mesaj gelmişti.
Gönderen: Gereksiz kişilik
"Jonnie kapıyı açmayı planlıyor musun acaba?"
Ben ders çalışmışyım. Bunu istiyolar bence. Zaten ne zaman ders başına otursam böyle olurdu.
Bu arada bu kız neden eve girmiyordu. Yani annem evdeydi en son. Pazar olduğu için çalışanlar izinliydi zaten. Jesica'yı beklettiğim düşüncesine kapılarak odamdan çıktım.
"Anne."
Ses yok.
"Annee" yine ses gelmeyince evde olmadığına kesin karar vererek aşağıya inmeye başladım. Ayağımda ki terliklerimle merdivenlerden zıplayarak indiğimden dolayı fazla ses çıkmış olucak ki Jesica "kızım sallanma ya" demişti.
Daha da hızlanarak kapıyı açtığımda "nerdesin yarım saattir ya. Iki saattir kapıyı çalıyorum. Ziliniz bozulmuş zaten. Sende bi duyamadın." Üşüdüğü her halinden belliydi. En baştada kendini eve atıp ellerini ovuşturmasından.
"Napıyosun?"
"Hani benim zayıf notlarım var ya. Bugünde bir geldiğini öğrendiğim dersler. Onlara çalışıyodum."
"Ha iyi neyse evde sıkıldım bişeyler yaparız diye düşündüm. Hem çalışmak için ilk önce kafanın boş olması gerek. Yarın en baştan dikkatlice çalışırsın." Tamam deyip odama çıktığımızda yatağıma oturup leptobumu kucağına almıştı. Bende yatağımın yanındaki sandalyeye oturarak ne yaptığına baktım. Facebook'a girip birini araştırıyordu.
"Bu kim ya"
"Şu meşhur Jackson. Hani senin üstüne kahve döken sonra sınıfımıza gelen. Bide aynı ders içerisinde senin çözemediğin soruyu iki dakikada çözen çocuk." Cidden iki dakikada çözmüş müydü ki. Yani bence çözememişti. Ayrıyetten napalım.
"Uff bizene elalemin çocuğundan ya."
"Dur dur bişeyler buldum çocukla ilgili ya. Bizim okula burslu olarak gelmiş. Nerdeyse tüm bursu alabiliyormuş. Bi kaç sorudan kaçırmış. Ama değerlendirmiş zaten. Burslu olduğunu da pizzacıda çalışmasından anlayabiliriz zaten. Zaten bariz bi şekilde zeki olduğu belli. Ha bide annesi bi trafik kazasında ölmüş. Kazayı ailecek yapmışlar. Daha nasıl olduğunu bilmiyorum ama.Onun kolu kırılmış. Babasını bilmiyorum. Anneside zaten malum."
Anlattıktan sonra nefesini dışarı vermişti. Bu kızın olağanüstü güçleri mi var ne. Bu kadar zamanda bu kadar bilgi. Çok büyük başarı.
"Banane bunlardan. Umrumda değil."
"O kadar anlattım tek nefeste senin söylediğin şey umrumda değil. Alkışlıyorum seni" deyip alkışlamaya başlayınca peki deyip mutfağa indim. Karnım acıkmaya başlamıştı. Acaba ne yemek yapsam. Aklıma öğrenci olduğumuz ve milli yemeğimiz gelince kendimi kutlamak istedim. Makarna.
Tencereye su koyup kaynamasını beklerken telefonumu cebimden alıp twitterda gezinmeye başladım.
Kapının çalınmasıyla telefonumu masanın üstüne bırakıp kapıyı açmaya gittim.
"Meraba" diyip içeriye direk dalmıştı. Bu gelen Elena'ydı. Marco'nun yanındaki kızdı.