🫧Oy ve yorumlarınızı bekliyorum🫧
Cidden bekliyorumm🦭
Asil Yargıcı anlatımından;
Yine tek bir kelime dahi edemediğim telefon konuşmasının sonu,
Sesini duyduktan sonra dilimin tutuluşunun klasikleşmiş bir tekrarı.
Tutulmasa dilim, aralansa dudaklarım,
Derin bir nefes harici yapabilsem başka bir şey, yapmaz mıyım?
Birkaç yıl oldu, görmedim onu. "Gözden uzak olan gönülden de ırak olur." dedikleri söze kapılıp gelmiştim buralara.
Anladım ki o iş öyle değil, Mevlana'nın satırlarında yaşıyordum şimdilerde;
"Dediler ki, 'gözden ırak olan gönülden de ırak olur.'
Dedim ki, 'gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.'"Geçen üç senemi iki satıra dökecek olsam ben de bunları söylerdim.
Yüreğimi kendimden nasıl uzaklaştırabilirdim, kalbimden nasıl kaçabilirdim? Yapamıyordum.
Üç yıl... Üç koca yıl geçmişti. Gönlümden ırak yaşayamazdım. O, benim vücudumdan bir parça olmuştu artık. Kalbim benim değil gibi hissediyordum. Bu halimi anlatan bir söz daha biliyordum ki beni derinden yaralardı. Oğuz Atay'dandı;
"-Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur mu efendimiz?
-Hayır Olric. Yüreğinde yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere."
🫧
Buraya geldiğim ilk günlerde vicdan azabından kahrolduğumu hatırlıyorum, gidip gelip kafamı duvarlara vuruyordum. Nasıl kırdım, nasıl da incittim onu diye. Ne kadar pişman olsam da geçen günlerle pişmanlığımın bana bile faydasının olmadığını fark ettim. Bana faydası olmasındı, umurumda değildi gün geçtikçe yıpranan zihnim fakat keşke o bilseydi söylediklerimin gerçek olmadığını, bilseydi de üzmeseydi kendini.
Ancak giden gitmiş, kırılan kırılmıştı. Kırık bir kalp; küçük çocuğun topunun, annesinin en sevdiği vazoyu yerle bir etmesi gibi, ne kadar pişman olunursa olunsun, eskisi gibi olamazdı.
Top benim dilimden dökülenlerdi, vazoysa onun kalbi.
Kafamın içinde dönüp duran ve beni delirtme noktasına getiren ona sarf ettiğim sözlerimin her yeni tekrarıyla biraz daha yıprandığımı hissettim geçen yıllarımda. Fakat bunun beni daha fazla sonuma sürüklemesine izin vermemiştim, istesem de veremezdim. Buraya vakit geçirmeye değil göreve gelmiştim.
Her geçen günle fiziksel açıdan güçlendim, soğuk kayaların üzerinde gecemi geçirdiğim de oldu, kafamı yastığıma koyup uyumaya çalıştığım da. Fakat her günüm, bulunduğum ortama göre ya gökyüzüne ya da tavana bakıp onu düşünerek sonlanmıştı.
Bazen yıldızlara anlattım seni, bazen tavandaki küçük çatlaklara.
🫧
Duygusal değildim, konu o olmadığında mantığımdan başka yoldaşım da olmadı.
Eskiden, henüz buraya gelmek aklımın ucundan bile geçmiyorken Derin'e olan duygularımı mantıksal bir kalıba uydurmaya çalıştım, etrafımda pek kadın olmazdı. Acaba bu yüzden mi, etrafımda kardeşim ve annem harici en yakın olduğum kadın o olduğundan dolayı mı bu kalbimin ağrısı dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALDI AH'IMI
Tiểu Thuyết ChungAsker, mahalle kurgusudur. "Savaşmaya alışkınım ve acı benim daimi yoldaşım ama seni beklemek çok acımasız ve zor bir iş."