Bölüm 13: "İzin Ver, Ulaşayım Sana."

12.9K 497 153
                                    

🫧Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyinn🫧

Yıldız parladı bilee, bölüm sonunda bir açıklama yaptımm okursanız hoş olur <3

Yeni bölüm için gerekenler: 90 oy 180 yorum


Ben, koşmayı bırakmış olsam da kalbim dört nala koşusuna devam ediyordu. Hala daha beni rahatlatacak o nefesi alamadığımı fark ettiğinden olsa gerek, "Tamam, tamam. Sakinleş, derin bir nefes al, geçecek güzelim. Bir nefes al, hadi," diyerek kalbimin vuruşlarının hızlanışına katkıda bulunmaya devam etti.

Sözlerinle, hareketlerinle nefesimi kesiyorsun diyemezdim ya ona? Gözlerimi yumdum, güçten düşecek gibiydim oksijensizlikten. Ha bir de, yaşadığım andan ve onun hitabından dolayı.

Gözlerimi kapatışımı bayılmak üzere oluşuma yordu, yanaklarımdan avuçlarını ayırıp ben daha ne olduğunu anlayamadan kucakladı beni. Bir kolu dizlerimin altını, diğeriyse omuz hizamı sarmıştı.

Koşunun verdiği yorgunlukla, başımı onun kaslı göğsüne düşürdüm. Bu pozisyonu hep hayal ettiğimden değildi bu hareketim, asla.

Derenin kenarına doğru büyük adımlarla ilerledi, göğsüne yaslanan başımı hissedişiyle daha da çekti bedenine ince bedenimi. "Tamam, tamam güzelim," diyerek beni sakinleştirmeye çalışmasını sürdürdü. Bilmiyordu ki heyecanımın asıl nedeni kendisiydi...

Gözlerim kapalı olmasına rağmen derenin yakınlarına ulaştığımızı hissedebiliyordum. Asil abinin durduğunu fark etmemle kaldırdım göz kapaklarımı, odağıma alttan görebildiğim yakışıklı yüzünü aldım. O da hemen eğdi başını, araladı dudaklarını.

"Şimdi seni şuraya oturtacağım, hemen geleceğim ama. Tamam mı?"

Beni üzecek kelimeleri dudaklarından düşürmesiyle yüzüm düştü benim de, ne yapabilirdim? Sonsuza kadar kaslı, sıcak kollarının arasında kalmak istemek benim suçum değildi ya? Hem, duymaya kulaklarımın alışmak üzere olduğu o sihirli hitabı da eklememişti, üzüleceğim nedenlerim düşündükçe artıyordu.

Sorusuna usulca kafamı salladım onaylarcasına. Beni yere bırakmak için eğildi. Farkında olmadan kokusunun en yoğun olduğu bölgeyi, boynunu sunmuştu hava kanallarıma. Çıkık adem elmasıyla bakışıyor olsam da henüz gördüklerimi kavrayamadan ayrılmıştı benden.

Sırtımı kalın bir ağacın gövdesine yasladı, iki eliyle belimi sararak oturuşumun sağlamlığını test etti ve biraz yukarı kaydırarak dikelmemi sağladı. Hiçbir şey yapmadan benimle olan işinin bitmesini bekliyormuş gibi gözüksem de bu anların sonsuza dek sürmesini istiyordum içten içe. O, bunu hiç bilmedi.

Gözlerimi yumarak başımı arkamdaki ağaca yasladım onun doğruluşuyla, ne yaptığına bakmadım. Geçen birkaç saniyeyleyse yüzüme buz gibi bir su çarptı, öyle bir irkildim ki deyim yerindeyse yerimde sıçradım.

O hızla gözlerimi açınca karşımdaki Asil abinin bana olan özür mahiyetindeki bakışlarını gördüm. Donmuştum burada, ne özürü?

"Özür dilerim Derin, özür dilerim güzelim, ayılman lazımdı biraz." Tamam, o hitabı söylemişti ya, gerisi önemsizdi. Kalbimde açan çiçeklerle ufak bir şekilde gülümsedim 'sorun yok' dercesine. O da rahatlamış gibi derin bir nefes verdi ve gamzelerini belli edecek şekilde tebessüm etti. 

Bacaklarımı uzatmıştım dereye doğru, o da yanımda çömelmişti yalnızca. Oturmaya yeltenmeden yeniden doğrulup dereye yürüdü, avuçlarına biraz soğuk sudan doldurup yanıma ulaştı.

Ancak bu sefer, yüzüme çarpmadı. Kısık gözlerle izliyordum onu, usulca alnımdan başlayarak akıttı avucundaki suyu. Boşalan elleriyle yavaş yavaş okşadı yüzümü, buz gibi elleriyle. Yanaklarımı, göz altlarımı, kirpik uçlarımı... Parmak uçlarından akan şifayla kendime geldiğimi hissettim.

ALDI AH'IMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin