•1•

335 14 3
                                    


Elimdeki boş bardağı yeni temizlenmiş olan mutfak taşına koydum bütün dikkatimi verdiğim telefon yüzünden ve karşıma çıkan o storyle birlikte bardak yere düşmüş parçalara ayrılmıştı. Bunların hepsini beraberinde getiren kendime ettiğim küfürlerle birlikte sinirle elimdeki telefona dönüp cırlamaya başladım."Üstün nerde senin Ya! Tişört mü kalmadı ! Söyleseydin ben alır gelirdim.Bu da sorun Yani!"

Telefona cırlarken kapıya yaslanmış beni öylece izleyen Batur'u fark etmem uzun zaman almamıştı oysaki.Yüzündeki gülüş, her şey'i gördüğünü kanıtlıyordu. "Bardak düştü kırıldı ." Dedim, yüzümdeki gülümsemeyle. Kaşlarını kaldırıp muzipçe sırıtırken bir kaç saniye yüzüne bakıp yere eğilerek parçalara ayrılan camları toplamaya başladım.

"Serrasi, senin yine neye bu atarın giderin?" Yanıma yavaş yavaş yaklaşıyordu, biliyordum. Adım seslerinden anlıyordum konuşacağı şeyi. Ve bu beni fazlasıyla geriyordu . Onun sorusuyla aynı oranda doğrulup baktım mavi gözlerine. "Sinirlenmedim mavişim telefona bakıyordum görmedim." Elimde ekranı açık duran telefona gözü kaydığında gözlerimi sıkıca kapattım .

Tamam dedim serra, bir günde en az bu kadar afallayıp, her şeyi boca edebilirdin.

"Bence de civciv, her şeyi anlatma zamanın geldi." Gerilen bedenim bu baskıyla yutkunmama sebep olurken yükselen o cümleyle, hayatımdaki bütün şansımı burada kullandığımı fark etmiştim.

"Batur! Serra! Gelin sahneye !" Yüzüme yerleştirdiğim sahte gülümsemeyle içeriyi gösterdim ."İş ve profesyonellik çok önemli gidelim." Dedim ve hemen cümle bitimimde adeta kaçarak gitmiştim içeri.

O kadar hiddetli girmemin ardından bütün gözler adeta bana dönmüştü.Gözlerim kısa süre başında siyah şapkasıyla koltukta yayılan Haktan'a kaysa da aynı hızda yönetmene döndüm."Geldim Semih hocam ." Yanına yaklaşıp benim sahnem için küçük küçük anlatımlarda bulunan Semih hoca'ya vermem gerekiyordu bütün odağımı. Ah ne mümkün değil mi? Özellikle karşımda gülüşlerek Çağla'yla bir şeyler konuşan Hak kişisi varsa.

"Anladın değil mi Serra'cım? Zaten yapamayacağın bir şey yok. Gayet yetenekli bir kızsın hep söyledim . Bununda altından kalkacağını düşünüyorum." Semih hoca'ya gülümsedim.Güven verircesine attığım bu gülümsemeye odaklanmış bizi izleyen bir Haktan beklemiyordum . Benim fark ettiğinde oturduğu yerden kalkıp ellerini cebine koyarak yaklaştı .

"Serrasi, nasıl gidiyor sahnen?" Diyerek çapkın bir biçimde kurduğu cümlenin ortasında Semih hoca Miraç'a odaklanmışken elimdeki kağıtla hafifçe yaklaştım. "İyi. Gayet iyi."

Nemli dudaklarını yeterince kızarık değilmişçesine diliyle naif bir şekilde ıslatırken gözlerimi kaçırmıştım. Normal miydi ? Hayır bu kalbimin bozulan ritmi, kaçırdığım bakışlarım?

Kesinlikle. Dedim kendi kendime iki saniyede, sadece etkileniyordum. Geçip giderdi değil mi? Diye kendimi avuttuğum cümlelerden sıyrılmamı sağlayan şey Haktan'ın sesiydi.

"Diyorum ki, Set sonrası bir şeyler mi yapsak?" Muzipçe sırıtırken bir süre o karma karışık yüz ifadesine baktım . Gülümsedim. Ben biliyorum be bu davranışları.

"Çapkınlığın, her ne kadar sana tatlı bir hava katsa da, üzgünüm pikaçhu benim üzerimde bir işe yaramıyor." Gülerek karşılık verip tekrar bana baktığında dizlerimin bağının o gözler, bakışlar karşısında çözülmemesi adına dualar etmek farz olmuştu.

"Şimdi bana tatlı mı demek istedin sen?" Gülmemek için dudaklarımı dişlerimin arasına alıp ezdim. Şerefsiz.Çok güzel yürüyor.

"Hayır demek istemedim, veya dedim. Her neyse haktan! Sevgilisi olan insanlar ilgimi çekmiyor." Küçük kahkahası büyük salona karışıp gitmişti.

"Sakin..Şakalaşıyoruz sadece."

Az da olsa yerine gelen moodum her zaman rutin olan bu şeyle tekrar yerle bir oldu. Bu duruma alışmam gerçekten üzücü.

Gülüşümü yüzümde soldurmamak için verdiğim çabayla başımı yere eğip ters tuttuğum kağıtlarda gözlerimi gezdirdim ."Şaka.."

Sesim bir fısıltı şeklinde çıkmasına rağmen duymuştu. "Hıhım? Ciddiye almadın değil mi?"

Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra başımı kaldırıp aramızdaki boy farkından dolayı biraz daha kaldırdım. Hoş çok tatlı bir havası vardı bu boy farkımızın orası ayrı.

"Anlamam gerekeni anladım, merak etme."

Benim cümlemin hemen sonunda Çağla gelerek Haktan'ın koluna elini sarıp cilveli bir şekilde gülümsedi. Titrek derin bir nefes aldım fark ettirmemek istercesine.

"Napıyor bakalım benim güzel arkadaşım ve Haktan'ım!" Haktan gülerek yüzünü buruştururken dudaklarımı birbirine bastırıp güldüm.

"Neyse, ben gideyim sahnem var." Bir şey demelerini beklemeden ilerledim. Nasıl girecektim sahneye bu beyin ve odakla ?

"Kestiiik!" Bağıran Semih hoca ile ağlamaktan kızarmış göz altlarımı silmiş Haktan'a bakarak gülmeye başlarken oda gülmeye başlamıştı. Dertleşme sahnesi demiştik değil mi? Kendimizi Çağrı ve Zeyno'nun hayatına ağlarken bulmuştuk.

"Çok hassas kalplisin be kızım !" Cümlenin ötesindeki tanıma takılmak şuan en son isteyeceğim şey iken derin bir nefes aldım.

"Sahneyi yaşamam gerekiyordu-" cümlemi tamamlayamadan Haktan dönüp Çağla'nın yanına giderken yutkunup soğuktan kemiklerime işleyen üşüme hissine inat üzerime bir şey almadan karavanımı gözüme kestirip ilerledim. Arkamdan gelen Doğa'yı görmek istemedim. Fakat pek te mümkünmüş gibi durmuyordu.

"Serrasi! Dursana ?" Kızarmış ellerimi avuç içlerime bastırıp Doğa'ya döndüm. "Efendim ?"

"Bir sorun mu var ? Sahneden sonra Haktan sana bir şey mi dedi?"sorgulayıcı bakışlarıyla gülümsedim."Yok, sahnenin etkisindeyim daha, ondandır." Başını salladığında içindeki tereddütü görebiliyordum. Sesimi çıkarmadan karavana girdim. Yüzüme vuran ılık havayla bedenim gevşemişti. Yorgun bedenimi koltuklardan birine atıp başımı yastığa koydum ve dizlerimi kendime çektim.

Ne oluyor, Ne olmalı, olmalı mı?

Korkusu, çelişkisi beni bir bataklık gibi içine çekiyordu.

Allah aşkına ne zaman vazgeçecektim, her şeye anlamlı bakmaktan? Lanet ediyordum. Kendime lanet ediyordum. Elimde olmadan bu sadece 'etkilenmek ' adı altında tanımladığım şeyi içimde büyüttüğüm gerçeğine. Bir kez daha lanet ettim.

Merhabalar..
Beğenmediyseniz söyleyin. Devam etmeyebilirim.

My Boy | HakSer Where stories live. Discover now