"Ne alaka ? Ben sevdiğimi falan söylemedim! Sen neye yükseliyorsun?"Sert ifadem Özgür'ü geri adım attırsa da pes etmişe benzemiyordu. Haktanı seviyormuyum,aramızda bir şey var mı diye ağzımı arıyordu kendince.
"Yani aranızda bir şey yok doğru mu anladım?" Diyerek üstelediğinde, derin bir nefes alıp yaslandığım duvardan doğruldum."Ne duymak istiyorsun bilmiyorum,neyin peşindesin onu da anlamadım ama benden uzak dur Özgür. Yoksa-"havada savurduğum elimi bileğimden sertçe yakalayıp sıkmaya başladığında acının verdiği etkiyle inledim.
"Yoksa ne!? Kızım sen kendini ne zannediyorsun?" Sıkıca kapattığım gözlerimi açıp bileğimi serçe bileğinden çektim. Ve sinirle gözlerimi gözlerine diktim. "Bana bir daha yaklaşma Özgür. Sakın!"
Arkamı dönüp gidecektim ki sesiyle olduğum yerde durup dinledim. "Bende diyorum ki,Haktan'dan uzak durmazsan,Haktan'ın annesinin babasıyla boşanma sebebi olan o kazayı babasına zevkle anlatabilirim Serra."
Dolan gözlerime inat gözlerimi kırpıştırdım."Yıkılır !" Dedim hızla arkamı dönüp yanına yaklaşırken.kısık tutmaya çalıştığım sesim boğazımı yırtıyordu fakat onu düşünebilecek durumda değildim. "Annesine verdiği değeri sen biliyosun! Nasıl bir insansın sen!"
"Evet biliyorum, yakın arkadaşıyım ya hani?" Sırıtarak kurduğu cümleyle sinirle elimi göğsüne vurdum." Evet kahretsin ki arkadaşısın !"
Ellerimi kısa saçlarımın dibinden geçirip kurumuş dudaklarımı ıslattım. "Sen karaktersizin tekisin! Duydun mu beni? " Sinir bütün bedenimi ele geçirmişti ve ben göz yaşlarımın verdiği ıslaklıkla görüş açımı bile net göremiyordum. Ama debeleniyordum."Bana bak! Tamam Ben Haktan'dan uzak duracağım. Sen de o çeneni kapalı tutacaksın. Eğer , eğer bir kişiden duyarsam Özgür, işte o zaman benim elimdeki kozla birlikte bütün gözler sana döner. Şimdi sen düşün. "
Arkamı dönüp hızla ilerlemeye başladım. Nefes alış verişim hızlanırken villanın köşesini dönmemle birlikte Haktan'la karşılaşmıştım.
Bu kadar olur, gerçekten bu mudur !
Yanındaki Ulvi'ye gülmeyi beni görür görmez birden keserken yanından geçecektim ki kolumu tuttu. "N'oluyo? Niye ağlıyorsun? "
Başımı eğip bir şey demiyordum. Ne diyebilirdim ki?
Seslerden anladığım kadarıyla Ulvi gitmişti. Haktan sıcak avuç içini yanağıma bastırdı. Saçlarımın diplerini işgal eden parmak uçları sanki şuraya oturup ağlamam için bana meydan okuyor gibiydi."Bana bak güzelim ?" İç çekip başımı hafifçe kaldırdım. Bu kadar yakın olmamız boy farkımızı gün yüzüne iyice çıkarmıştı. "Noldu anlat bana ?"
Gözümden akan yaşla serin havadan kızarmış ve ağlamaktan şişmiş titreyen dudaklarımı dişlerimin arasına alıp ezdikten sonra kaçırdığım gözlerimi kahverengilere korkakça sabitledim.
Dudağımı büzüp başımı salladığımda hafifçe gülümseyip eğik başıyla her hareketimi izledi. "İçkinin etkisi herhalde ağlamak istedim."
Gülerek başımı göğsüne yasladığında kollarımı aramıza sokup hıçkırdım."Tamam sakinleştireyim ben seni ."
Ensemin biraz üstünde duran saç diplerimdeki parmak uçları naif bir şekilde okşamaya başladığında sık nefeslerim biraz olsun düzene girmeye başlamıştı.
Sarılıyordu şu an bana. Bütün düşüncelerimi susturacak şekilde.
On an anlamıştım işte. Ben Haktan'a aşık olmuştum.Ve bu öylesine bir aşk değildi. Uçsuz bucaksız, imkansız bir aşktı.
Ama şimdi, onun için olması gerekeni yapmak zorundaydım. Bütün güzel olan ne varsa ciğerim parça pinçik olsa da kendi ellerimle yıkmak zorundaydım.
Kokusunu hafifçe ciğerlerime çektikten sonra yavaşça ayrıldım. Ve gözlerimin altını elimle temizledim.
"Haktan, benden uzak dur."
Tek nefeste kurduğunuz bir cümle kalbinizi kanata kanata parçalayabilir mi? Oluyormuş.
Gözlerine bakamıyordum. Korkaktım, bana hep güzel gelen bir insana kötü gitmek kadar zor bir şey yoktu.
"Ne? "
Yanaklarımı ıstıra ıstıra acıttıktan sonra gözlerimi hafifçe yukarı kaldırdım. "Duydun işte.Dur artık dur!anladın mı? Ben kimsenin çocuk çocuk hareketleriyle uğraşamam Haktan! Ne yapacaksın? Benimle eğlenip egonu tatmin ettikten sonra defolup gidecek misin!? "
Yüzünde görmeyi beklediğim ifadeyi aradım. Kısa bir süre gözlerinden hüzün şeklinde kararır geçmişti Ama garip bir şekilde öfke bile değil, alay doluydu bakışları. "Sen ne zannediyordun Serra? Anlamadım? Ben senin hakkında sevgili oynamak atmak ? Sen kendini niye bu kadar önemsiyorsun ?"
Hani dünyanızın başınıza yıkılma olayı varya onu yaşıyordum tam şuan. Yer ayaklarımın altından kayıp giderken Nefesim kesildi. Tek nefeste kurduğu o cümle benim nefesimi kesmeye yetmişti işte. Kaşlarım kendiliğinden havalanırken dolu gözlerimden firar eden yaşı hızla sildim.
Titreyen elimi kaldırıp işaret parmağımı göğsüne yaslayıp hayal kırıklığım olan o adama baktım bir kaç saniye.
"Bir an, bir an olsun tersini düşünmüştüm. Aptallık etmişim!"
Başını sallayıp aramızdaki teması keserken sarsıldığımı hissettim. Sanki beni saran o kollar birden bire hiç olmamış gibi bir hisle başa çıkıyordum.
"Aptalmışsın, sen çok aptalmışsın."
Başımı sallayıp histerik bir şekilde gülümsedim. "Aynen öyle."
Tir tir titreyen bedenimi karşısında gözlerinin önüne sermek o kadar zor gelmişti ki o an. Devam edersem karşısında hüngür hüngür ağlayacağımı bildiğimden tırnaklarımı avuç içlerime batırıp arkamı dönüp ilerlemeye başladım.
Bonuuuss bölümmm!!!
YOU ARE READING
My Boy | HakSer
Teen FictionSerra PİRİNÇ, intikam almak için, ders vermek için ya da süründürmek için bile öpebilir Haktan'ı. İzin veriyoruz. Haktan ZAVLAK 'da izin veriyormuş. Şey diyor hatta "I'm all yours."