•14•

6 0 0
                                    


İçimdeki sıkıntıyla açtım arabanın kapısını. Ben iner inmez omzularımdan bedenimi saran kollarla kalakalmıştım.
Bu olmamalıydı işte.
Kahretsin ben nasıl karşı koyacağım sana?

"Çok merak ettim Serra " dedi fısıltı şeklinde saçlarımı solurken. Titrek nefesimi verip yutkundum ve boynumda sarılı olan kolunu gevşeterek uzaklaştım.

"Serra, hanım." Dedim yüzümü ona dönerken, bir süre gözlerime baktı."Ne ?"

"Duydun, duydunuz, Serra hanım." Dedim tekrar vurgularak, aramıza dağları sokmuştum. "Dinle-"

Biraz daha durursam dinleyeceğimi bildiğimden yanından geçip Semih hoca'nın yanına gittim. "Hocam benim sahnem kaçta?" Semih hoca bir şeyler anlatıyordu fakat benim gözlerim arkamda bıraktığım Haktan'ın üzerinde geziniyordu. Fazla bir tepkiden ziyade,benim canım çok yanıyordu.Utanmasa duman çıkacak kalbimden.

Sahnelerim bittikten sonra kendime yaptığım kahveyi alıp dışarı çıktım. Sahne sahilde olduğundan,yeni gelmemize rağmen ortamın,denizin bütün havası bedenimdeki gerginliği toz misali uçurmuştu.

Herkes sandalyelere otururken garip garip onlara baktım. Kum ? Altı üstü ne olabilir ki?

Denize doğru biraz ilerleyip kumlara oturarak bir sigara yaktım. Herşey uzaktan nasıl görünüyordu acaba ? Eminim benim açımdan çok kolay olduğunu düşünenler vardır. Ama zorlanıyordum, herkese kızıyordum,en çokta kendime.Haktan'a bu kadar bağlanmama izin verdiğim için.En başından çizilmişti bizim rotamız aslında. Göründüğü gibi.

"Serra! Gel, Doğa bize fal bakacak." Diyerek Ecem seslenince güldüm. Fallara inanan biri değildim fazla ama merakta ediyordum. Onun için usulca yaklaşıp kumlara batırılmış masaya oturdum. "Ya saçmalamayın,siz geleceği nasıl göreceksiniz ?" Dedi Özgür, alayla.

-Ne alaka ? Neden görmeyelim ki? Ayrıca fala inanma falsızda kalma demişler !, dedi hiddetle doğa. Bartu gülerek sevgilisinin yanağını öptü ona destek olmak istercesine.

-Haklı lan benim sevgilim ! Sus sen cani,inançsız maydonoz Özgür, herkes kahkaha patlatırken kısa süreliğine gözlerim Haktan'a kaysa da hemen toparlayarak önüme döndüm.

-Ee, kimden başlıyoruz? ,diyen Ecem'le herkes bakışlarını bana çevirdi.

-Ben yeni kapattım daha soğumadı, dedim fincana parmaklarımı bastırıp. Hala sıcaktı.

-Tamam, Ecem senden başlayalım Serra sende,diyerek solumda oturan doğa bana döndü ve elimi eline alarak yüzük parmağımdaki yüzüğümü alıp avuç içlerime koyup avuçlarımı kapattı.

-Bu ne? , dedim ellerime bakarak.

-Bu kısmetini görebilmem için bir inanç, sen gözlerini kapat,dilek tut, dediğinde yüzümü buruşturup Doğa'ya öylece baktım.
-Kızım yüzünü buruşturmasana ! Kısmetini kapatacaksın enerji alıyor şuan senden, dediğinde güldüm.
-Çok heyecanlı oğlum, dedi Miraç.Araya girerek.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Nolur, nolur herşey bir anda tersine çevrilip her şey çözülsün. Ve aramızda hiç bir engel kalmasın."

Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm gözler dikkatle beni izleyen Haktan'ın kahverengileriydi. Ondan gözlerimi ayırmadan hemen önce söze girdi.

-Ne diledin, dediğinde omuzlarımı silktim.
-Söylenmez ki, deyip konuyu kapattıktan sonra yüzüğü fincanın üstüne koydum.

-Hımm, Ecem sen bu aralar depresyonda gibisin bebeğim. Bunun sebebini de az çok tahmin edebiliyorum, dedi Doğa elinde bilmiş bilmiş fincanı çevirerek.
-Bu aralar mı? O hep depresyonda ! , diyen Ulvi'ye Doğa ve Ecem aynı anda sert bakışlarını yolladı.
-Araya girme ! , dediklerinde aynı anda Ulvi biraz yerine sindi tırsarak.

-Tamam ya, ne dedim sanki, dediğinde ona kıkırdadım.

-Merak etme, yolun güzel bir yol. Doğru bir yolu seçmişsin ve yolun sonu aydınlık. Üstelik hem bir erkek, hem de balık var, diyerek fincanın alt tabağını fincanın içine döktü.
-Balık ne demek, o erkek kim, dedi Ecem pür dikkat fincana bakarken. Doğa bir yandan fincanı sallarken bir yandan güldü.
-Bilmiyorum onu artık. Ama balık para demek,bu yolda devam edersen önün açık. Gel Çağla, dedi fincanı Ecem'e vererek. Çağla Ecem'in yerini alıp hevesle fincanı verirken sıkıntıyla nefes aldım.
-Çağla, içinde bir karardı var. Bu sanırım fesatlık oluyor, dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp başımı hafifçe eğdim.

Çağla bana sert olduğunu düşündüğü bakışını atıp Doğa'ya döndü.
-Aşk'tır o Doğa, hayatımı hem güzelleştirip hem mahveden aşk, diyerek Haktan'a bakarken Haktan'da kaçamak bir şekilde Çağla'ya bakıp gözlerini bana çevirince hızla gözlerimi onlardan ayırdım.
Gözümün önünde flörtleşmeleri,can yakıcı.

-Ay yok, bence bu takıntı şurdaki kedi de, sensin sanırım çünkü kara. Hani insanların arasına kara kedi gibi giriyorsun Ya, dedi keskin cümleleriyle. Çağla dudaklarını ıstırarak Doğa'nın elindeki fincanı alıp masadan uzaklaştı.Ne olursa olsun bir kızın üstüne bu kadar gidilmesi doğru değildi. Sonuçta oda sevmişti sadece.
-Gel Serra, dedi Doğa benim yanıma geçerken. Çağla'nın arkasından bakmayı bırakıp elimdeki fincanı Doğa'ya verdim.
Fincanı bir süre parmaklarının arasında dolandırıp gözlerini kıstı.

-Göz yaşı var, bolca. Bu öncesinde dökülmüş, şuan dökülüyor Ve ya dökülecek olabilir, dediğinde masadaki herkes merakla pür dikkat dinliyordu Doğa'yı.
-Biri var gölgesi tam sırtının hizasında ama kendisi karşında, anlaması zor. Sende anlayamıyorsun, onun içinde kafan fazlasıyla karışık, kaşlarımı kaldırıp başımı salladım. Bunları gerçekten görebiliyor muydu acaba ?

-Bir çok yolun var Serra, ama bir kişi hakkında. Hangi yola gidersen git sonu aydınlık fakat bir tanesi çıkmaz sokak. Ve sen,inatla çıkışı olmayan o yola giriyorsun, dediğinde hafifçe yaklaşarak fincana eğilip içine baktım.
-O bir kişi kim?, dedim hala fincana bakarken.

-Ne bileyim güzelim ben? O kadar göremiyorum maalesef, başımı çekip yüzüne baktım.
-E herşeyi görüyorsun bunu mu görmek zor! Asıl görmen gerek o, yoksa ben kiminle ilgili yanlış yola girdiğimi nerden bileceğim Doğa , dediğimde Doğa gülerek fincana yaklaştırdı beni. Hoş Doğa ile birlikte herkes gülüyordu.

-Hee, görüyorum bak burda. Baş harfi de Haktan!, dediğinde masada kahkaha koparken geri çekilip omzuna vurdum.
-Gidiyorum ben Ya! Fal bakıyormuş, daha kim olduğunu bile bilmiyor !, diyerek hafif bir sinirle masadan kalkıp ilerlerken hala masada dolu dolu kahkaha kopuyordu.

Karavana girip saçlarımı geri atarak koltuğa uzanıp dizlerimi karnıma kadar çekip küçücük oldum.

My Boy | HakSer Where stories live. Discover now