•16•

10 0 0
                                    


-Oğlum,salak gibi içip durma Haktan!, diyerek Bartu Haktan'ın elindeki içki bardağını alıp önüne koydu. Haktan ise sinirle Bartu'ya bakıp gözlerini devirmişti.
-Ya kızlar nerde, diyerek Özgür masaya oturduğunda, Bartu elindeki bardağı kafasına dikip sinir bozucu bir rahatlıkla omuz silkti.
-Bar'a gittiler, bütün bakışlar birden bire Bartu'ya dönünce Bartu başını 'ne var' anlamında salladığında Ulvi sinirle elindeki bardağı alıp masaya koydu.
-Oğlum salak mısın sen? Kızlar bara gitti ve sen bunu yeni mi söylüyorsun bize!?, dediğinde hemen ardından söze Haktan girmişti.
-Bide yanlız mı bıraktın!, Serra olsaydı  Haktan'ın bu sahiplenici hareketine düşse de emin olduğumuz bir şey vardı ki, bunu asla Haktan'a yansıtmazdı.Bartu şaşkınca onlara bakıp konuşmak için ağzını araladı. Ama konuşamamıştı. Özgür yüzünden.

-Serra'yıda!, dediğinde erkeklerin dördü birden Özgür'e döndü.
-Sana n'oluyo, dediklerinde Özgür elini önünde savurdu.
-Siz hepiniz bir şey deyince tek kalmak istemedim ne yapayım, erkekler sinirle tekrar Bartu'ya dönünce bu sefer Bartu hemen söze girdi.

-Ya kafamızı dağıtacağız dediler ne yapıyım olmaz kızlar erkekler kızar mı? Bizi çiğ çiğ yerler, dedi ürkütücü bir ses tonuyla Haktan'a yaklaşıp. Haktan gözlerini kapatıp başını salladı etkilenmişti Bartu'nun hareketlerinden.
-Haklı çocuklar, Serra'ya böyle bir şey desem beni laflarıyla döver bende o topa giremezdim, erkeklerin hepsi gülerek Haktan'a bakarken Miraç Haktan'ın omzuna vurdu.
-Hanımcı avel seni, Haktan kaşlarını çattı. Onları takmıyordu,önemli olan Serra'nın ne düşündüğüydü.

-Ya oğlum,hanımcıyım benimki öyle seviyor belki, dediğinde Ulvi dudaklarını büzerek elini destek olmak istercesine Haktan'ın omzuna koyarak yüzüne eğildi.
-Bro, üzmek istemem ama sana bir gerçeği söylemek isteriz, dediğinde Haktan merakla Ulvi'ye baktı.
-Siz, Serra ile sevgili değilsiniz, olamadınız daha.,

Haktan kaşlarını çatıp yüzünü şekilden şekile sokarak omzunda duran eli iterken diğerleri kahkaha atıyordu.
-Gülmeyin, hala kendimi anlatamadım zaten, şeytan diyor- Demesine kalmadan Bartu hemen ellerini gard şeklimde önünde kaldırıp hafifçe uzaklaştı.
-Aman Haktan! En son o şeytanla ne yaşadığını söylediğini yaptıktan sonra ne olduğunu biliyoruz! Sen uzak dur onlardan, dediğinde Haktan'da gülerek eline bardağını aldı,aldığı gibi tekrar bırakmıştı.

-Ee,biz ne duruyoruz burda? Madem kızların gitmesine engel olamadık biz yanlarına gidelim, dediğinde bütün erkekler bunu bekliyormuşçasına ayağa kalktı. Haktan hepsine tek tek şaşkınca bakıp yavaşça ayağa kalktı.
-Lan madem bunu bekliyorsunuz,ne diye sabahtan beri altı boş muhabbet yapıyoruz biz! Daha önce kalksaydık ya, Bartu eline montunu alıp üstüne giyerken başlamıştı konuşmaya.
-Haktan biraz daha boş yapma, inşallah Duru'ya kimse yaklaşmamış olur, bütün erkekler büyük bir gerginlikle iki arabaya dağılarak, başlarını boş bırakmak istemedikleri kızlarının yanlarının, yolunu tutmuşlardı bile.

Erkekler en önde Haktan olmak üzere içeri girdiklerinde Haktan'ın alışık olduğu ama midesini bulandıran o kokuyu alması umrunda olmamış pistte, baldırlarından kısa elbisesini umursamadan dans edişine odaklanmıştı adeta. Sinirle derin bir nefes alıp yutkundu.
-Hassiktir!, dedi ağzının içinde.

Bartu, Serra'nın hemen arkasında Serra'nın belini tutmuş kıvrılarak bütün bedenini ortaya çıkardığını görünce dişlerini birbirine bastırıp sıktı.
-Anasının gözü!, diyerek oda devam ettirdi Haktan'ı

Ulvi Ecem'e bakıp kızların ortasında saçlarını bir sağa bir sola savurarak dans ettiğini görünce elini kaldırdı tam küfür edecekti ki tekrar sustu.
-Yok daha neler!,dedi oda diğerlerine katılarak.

Özgür ne olduğunu anlamadan Ulvi'ye yaklaşıp bağırdı.
-Bence de, erkeklerin hepsi kaşlarını çatarak arkalarını döndü ve aynı anda konuştular.
-Sen sus!, dedikten hemen sonra Bartu söze girdi.
-Alıyoruz ve çıkıyoruz!

Haktan gözlerini belinin kıvrımlarını hiç çekinmeden oynatan Serra'dan ayırmadan iç çekip başını salladı.
-Alıyoruz ve çıkıyoruz.

-Evet alıyoruz ve çıkıyoruz, dedi ulvi de hepsi hala kızları süzerken Bartu hepsine tek tek bakıp hiddetle bağırdı.

-E hadi! Ne duruyorsunuz, Haktan afalladığını belli etmemek istercesine kalabalığı yarıp piste yaklaşıp alttan Serra'nın elini tutarak kendine yaklaştırarak kucağına aldı bir çırpıda.
-Aa,Haktan! Senin ne işin var burada gel dans edelim, diyerek kucağına çırpınacakken Haktan buna izin vermeyip Serra'nın dekolteli elbisesi yüzünden açık olan sırtına elini koyup kucağında Serra ile ilerlerken diğer erkeklerde arkadan onu takip ediyordu.

Ulvi ecem'i kendine yaslamış belinden sarılırken Bartu'da omuzlarından tutarak ilerletiyordu Doğa'yı.
Özgür mü? Özgür arkadan onların peşinden öylece gidiyordu.

Dışarı çıkar çıkmaz Serra'nın bedenine değen soğuk havayla Haktan'ın sıcak bedenine biraz daha sokuldu.
-Üşüdüm, dedi bir çocuk misali. Haktan Serra'yı kucağından indirip arabaya yaslayarak, başını salladı ve düşmemesi için ayaklarını ayaklarının arasına sıkıştırdı.

-Üşürsün tabi! Bu elbiseyi giyersen üşürsün, diyerek üzerindeki hardal sarısı ceketi çıkarıp Serra'ya giydirirken Serra yarım ağız bir gülümsemeyle yakın oldukları için Haktan'ın dudaklarına baktı.
-Yobaz mısın sen, dedi etkileyici bir tonda,isteyerek yapmamıştı kesinlikle.Etkileniyordu karşısındaki adamdan deli gibi. Haktan kısa süre Serra'nın yüzüne bakıp odaklarını dudaklarına indirip inceledi. Her ne kadar şuan içki tadı verecek soğuktan kıpkırmızı dudaklara yapışıp bırakmadan eve götürüp Serra'yı yatağa atmak istese de,sarhoş olduğu aklına geldiği için ceketin fermuarını kapatıp uzaklaştı.

-Yobazlık değil bu, üzerindeki fazla kısa, diyerek arabayı açarken arkadan Bartu seslendi.
-Nereye götürüyoruz? , dedi kollarındaki Doğa'ya biraz daha sarılarak.
-Ben bize götürüyorum, sizi bilemem, der demez Bartu hemen araya girdi.
-Höst lan! Ne evi!, Haktan dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini devirdi.
-Saçmalama Bartu, babam evde, dedi sırıtarak aynı zamanda bir yandan da Serra'yı kendine çakiyordu arabaya bindirmek için.
-Ha baban evde olmasa- töbe ya! Lan bana bak bişey yapma , diyerek bağırırken Haktan sırıtarak kendi tarafına oturup arabayı çalıştırdı.

Haktan Serra'yı kucağına alıp zar zor kapıyı açacakken babası açınca, adam haklı olarak endişeyle baktı Haktan'a. Haktan babasına bakarak gülüp Serra'nın bacaklarının arasındaki elini salladı.
-Merhaba Babacım, diyerek içeri girerken Tayanç abi bir şey olmadığını anlayıp nefesini vererek beklentiyle oğluna baktı. Yine ne çıkacaktı bunun altından acaba ?

-Nesrin gazabı hala etkisini gösteriyor Babacım, gelinin biraz fazla dağıttı ama toplayacağız, diyerek babasının bir şey demesine fırsat vermeden gülerek merdivenleri çıkıp kendi odasına girdi ve Serra'yı yatağına yatırıp bir süre üzerinde öylece yüzünü inceledi. Haktan artık kendine de şaşırıyordu,hiç bir kızın bu pozisyonda yüzünü incelememişti. Genelde kendisi zevkten dört köşe oluyor,kızda altında inliyor olurdu.Fakat bu sefer durumlar farklıydı.

Sadece yüzünün güzelliğine takılmış kalmıştı. İçkiyle karışan o kokuda kaybolmak istemesini bilmemenizde olur bence.

Serra kıpırdayınca Haktan başını hafif yana sallayarak üzerinden yavaşça kalkıp yatağın köşesine oturarak yüzüne baktı.

Biliyordu Haktan,bir gün Serra kendisi gelip açıklama yapmasını isteyecekti. Umarım bunun için geç olmazdı. İşte o zaman ilişkileri için ilk adımı atacaklardı. Her zaman dobra olan o genç kız içinde naif ama çapkın olan o erkek içinde her şey değişecek, değişirken güzelleşecekti.

Haktan'ın Serra'ya sevgisi,ilgisi,hayranlığı daima bir çığ gibi katlarak içinde büyüyerek kalbine bile sığmayacak raddeye gelmişti artık.
Genç adam artık sevgisinin sorgulanmasından,beklemekten,kendini geri çekme çabalarından fazlasıyla sıkılmış durumdaydı.
Allah aşkına ne zaman o narin saçların diplerinde ellerini gezdirerek bu kızın dudaklarını sömürebilecekti bu çocuk?

Ne zaman bu kız kirpiklerinden,parmak uçlarına kadar Haktan'ın olacaktı?

Bir gün, bir gün olacaktı.Her şeyiyle Serra Haktan'a gelecekti. Ve işte o zaman onların hikayesi başlayacaktı...

My Boy | HakSer Where stories live. Discover now