Aynada rujumu sürdükten sonra hafifçe gerileyip aynadaki yansımama baktım. Bedenimi tamamen saran lila mini elbise vücüt hatlarımı fazlasıyla belli ediyordu. Üzerine yarım bir kot montla kombinimi tamamlamıştım, düzleştirdiğim saçlarımın yeterli olduğunu düşünerek koyu renk bir ruj eyeliner ve hafif rimelle makyajımda tamamdı.Fazla bir özen göstermemiştim, içimden gelmiyordu. Hayata küse küse gidiyordum resmen.
Derin bir nefes alıp ayağıma bembeyaz spor ayakkabılarımı giyip beyaz sırt çantama gerekli olan ufak tefek şeyleri koyup aşağı indim.
Telefonuma gelen bildirimle Özgür'ün geldiğini anlamış ve kapıya ilerlemiştim.
Tanrı aşkına! Ne diye gidiyordum ben bu yemeğe?
Siyah bmw Özgür'ün görgüsüzlüğünü gözler önüne sererken yavaşça adımladım yanına. "Çok güzel olmuşsun !"
Yanağımı öpmek için yaklaşınca bir adım geri gidip yüzüne baktım. "Sana kaç dakika katlanabilirim bilmiyorum, onun için bir an önce gidelim."
Deyip arabaya bindim. İçimde bir sıkıntı vardı... Sanki bir şeyleri yanlış yapıyordum, bir şeylerden kaçmam gerekiyordu bu tadı alıyordum. Ve bu his içimi büyük bir sıkıntıyla kaplıyordu.
Özgür arabaya binince ona bakmadan başımı cama çevirdim. Oda anlamış olacakki sesini çıkarmadan arabayı çalıştırmıştı. "Ee nasıl gidiyor?"
Özgür fosfer yüzsüzlüğü neydi bu böyle?
"Sen ne bekliyorsun Özgür Allah aşkına? Hiçbir şey olmamış gibi seninle flörtleşeceğimi falan mı? Hayır öyle ise çok beklersin"
Sinirim tepeme çıkmıştı. Özgür sırıtarak çenesini sıvazlarken, dizlerimin üzerinde titreyen telefonumun ekranını kendime çevirip ekrandaki yazıyla yutkundum.
İşte, bütün dertlerimin çözüleceği o arama.
"Alo?" sesimle birlikte özgür bana baksada umursamadım. "Napıyosun?"
Dedi haktan, sesi gergin geliyordu, onun aksine ben oturduğum yerde biraz daha kayarak yayıldım ve kısa saçımın bir tutamını parmaklarımın arasına alıp keyifle gülümsedim. "Özgür'leyim sen?"
Bir takım mırıltılar ardından nefes sesi gelmişti."Bende bana gel çizgi film izleyelim diyecektim."Gerçekten mi! Tanrım, şuan Haktan'la çizgi film izlemek varken Özgür'le yemek yemek zorunda mı kalacağım !
Tam şu anda ağlamak istiyordum. Dudağımı büzüp yanaklarımı şişirdim. "Üzgünüm bebeğim, Özgür'e sözüm var." Sesimin ağlamaklı çıkması beni yangınlara sürüklüyordu.
"Okey, sen bilirsin " diyerek telefonu kapatınca bir süre ekrana baktım. Bu çocuk dengesizin tekimiydi?
Ha bir de patavatsız !
Hayır ben bu fırsatı nasıl kaçırabilirdim!"Kimdi o?" Sinirle Özgür'e döndüm. "Sanane! Önüne bak sen."
Ani çıkışım karşısında afallamıştı adeta. "Sakin kızım-"
Elimdeki telefonu sinirle kucağıma atıp ona döndüm."Ne sakini! Sen benimle dalga mı geçiyorsun! Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz Ya! Napmaya çalışıyorsunuz ! Seviyorsa seviyorum desin sevmiyorsa benim ayarlarımla neden oynuyor !"
Dediğimde Özgür derin bir iç çekip bana baktı."Kimden bahsediyorsun?"
"Ne gerek vardı bu yemeğe şimdi!? Ben senden uzak durmaya çalışıyorum ! Senin derdin ne ?" Bütün sinirimi şuan Özgür'den çıkarıyordum ama haklıydım. Ne gerek vardı böyle bir yemeğe ? Özgür arkamı gösterince hızla arkamı döndüm. Arabayı ne zaman durdurmuştu?
YOU ARE READING
My Boy | HakSer
Teen FictionSerra PİRİNÇ, intikam almak için, ders vermek için ya da süründürmek için bile öpebilir Haktan'ı. İzin veriyoruz. Haktan ZAVLAK 'da izin veriyormuş. Şey diyor hatta "I'm all yours."