Hesapta olmayan bir bölüm daha geldi, bir kişinin dâhi sevgiyle hikâyeyi benimsemesi beni ziyadesiyle mutlu ediyor.
O zaman, keyifle okumanız dileğiyle!
🍂
Hemşire damar yolumu çıkardığında pamukla bastırdım morarmasın diye. Tenim çok beyaz olduğundan morluklar fazla belirgin oluyordu ve geçmiyordu bir türlü.
"Duş alacağınızda su geçirmez bant yapıştırmanız gerekiyor," diye devam etti hemşire anlatımına. "Ağrınız olursa bu ilacı kullanabilirsiniz. Bunun dışında ani hareketler yapmayın. Dikişleriniz bir haftaya düşmüş olur, düşmezse gelin alırız. İki güne bir pansuman yaptırmayı da ihmal etmeyin. Geçmiş olsun."
"Teşekkür ederim," dedim hâlâ sıkıca pamuğu bastırmaya devam ederken.
Hemşire odadan çıkıp yalnız kaldığımda hayatımın akışına yetişemediğimi hissettim. Kendimi kalkamayacağım bir yükün altına sokmuştum belki de ve bunun verdiği rahatsızlık çok büyüktü. Alparslan'ın annesi aradığı için gitmek zorunda kalmıştı ve gitmeden önce de iki iki tembih etmişti çıkmamam onu beklemem için. Tamam demiştim ama biraz yalnız kalmaya ve düşünmeye ihtiyacım olduğundan onu beklemeden çıkmak istediğimi söylemiştim hemşireye. Yeni bir günün içindeydik ama ben hâlâ dünü yaşıyordum sanki.
Çok bi' eşyam olmadığından toparlandım hemen. Bir poşet abur cubur ve cüzdanım buradaydı. Gülümsedim onları görünce. Uzanıp elime aldığımda hastanenin önünde her daim bekleyen taksilerden birine atlayıp evimin adresini verdim.
Annemi aradım sonra. Onun ilgisine ve sesine ihtiyaç duyduğumdan onunla konuştum uzun uzun. Annemin türkçesi iyiydi ama çok konuşmazdı, belki de sevmezdi bilmiyorum. Bulgarca konuştuğumuz için taksici yolu uzatmayı denedi ama telefonu kulağımdan indirip söyledim hemen.
"Türküm ben, yolları da biliyorum. Sana 100 liradan başka işlemez, ona göre git adrese."
Taksici söylendi annem ise güldü bu cimriliğime. "Paran var mı?" dedi ilgiyle. Sanırım babam yanında yoktu yoksa telefona saldırır kırk soru sorardı.
"Var ama bu ay fazla harcama yaptım," dedim. Sesim bir istekte bulunacağım için kısık ve cılız çıkıyordu. "İşten çıktım anne. Yapılan haksızlıklara dur diyemedim. Bir de paramı kaptırdım," diye yalan söyledim üstelik bunu dün hırsızlık yapmaya çalıştığım hâlde yüzüm utançtan yanarken yaptım. "Ayrıca taşınmak istiyorum."
Annem hangisine şaşıracağını bilemedi. Para onlar için sorun olmadığından bunun üzerinde bile durmadı, takıldığı yer çok daha farklıydı.
"Ev sahibi mi sorun yaşatıyor sana?" Sesindeki kızgın ton kalbime akıyordu. Bana bir şey olacak korkusu yüzünden gel bile diyemiyordu, mutlu olacağım şeyler için önümü açıyordu kendi hasretini susturarak. "Buraya dönsen keşke-"
"Yapamıyorum anne," dedim içim onu üzdüğüm için sıkılırken. "Duramıyorum orada biliyorsun. Ben buraları istiyorum, burada yaşamak istiyorum. Kendimi buraya ait hissediyorum. Sizi de özlüyorum ama terazimde ağır basan taraf burası."
"Seni ne mutlu edecekse," dedi büyük istekle. "Neden taşınmak istiyorsun Adelina? Bilmem gereken başka bir durum var mı?"
"İş bakıyorum," dedim yine bir yalan söyleyerek. Yalanlarımın sayısı bini aşacaktı bu gidişle. "Bu çevredeki ortam belli. Her gün git gel yapmak yerine taşınmayı istiyorum. Henüz bunun için kapsamlı bir araştırma yapmadım düşüncem bu yönde. Sizin için de sorun olmayacaksa eğer-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
General Fiction"Bütün çatılar tepemize yıkılabilir, hiç sorun değil. Sen; kendi başına benim dayalı döşeli evimsin."