Gece oldu ama anca bitti. Huh, ellerimi hissetmiyorum...
Stokta bölüm de yok, artık ne zaman yazarsam o zaman atacağım arkadaşlar. Özür dilerim bu konuda, biriktiremiyorum yazacak vaktim yok kaç gündür.
Umarım içinize sinen, keyifli bir bölüm olur...
🍂
Alparslan telefondan bir şeylere bakarken bacaklarımı altıma doğru alıp oturdum. Hafifçe boğazımı temizlediğimde dikkati hâlâ telefonundaydı. "Alp," diye seslendim bana baksın diye. Başını telefondan kaldırınca ekranı da kilitleyip kenara doğru bıraktı.
"Efendim hayatım," dedi uzamaya başlayan saçlarını kaşıyarak.
Elimde tuttuğum su bardağından bir yudum daha içip sehpanın üzerine bıraktım. "Bugün beni iş görüşmesi için çağırdılar," dedim heyecanla. Alparslan çalışma konusunda bana bir şey dememişti, sadece başlarda şimdilik değil demişti. Ben çalışmak istiyordum. Okuduğum bölümle alakalı çok güzel iş imkanları vardı ve çok popüler bir acente aylar sonra bana anca dönüş yapmıştı. Daha evlenmeden öncesinde başvuru yapmıştım.
"Otel mi?" dedi kararsız kalmış gibi. Okuduğum bölüm Turizm ve Otel İşletmeciliği olduğundan, otelde çalışmama gönlü olmazdı biliyorum. Bir de Alp zaten ne zaman burada ne zaman yok belli değildi, otelde de vardiyalı çalışma vardı. Bunu bende istemezdim.
"Hayır, seyehat acentesi. Uzun zaman önce oraya başvuru yapmıştım. Az önce aradılar, görüşmeye çağırıyorlar." İçime derin bir nefes çektim. "Ben çalışmak istiyorum Alp. Kendi mesleğimi yapmak istiyorum. Sen yokken ya evdeyim ya annemlerde. Ben de kendime kurulu bir düzen istiyorum. Mevzu para da değil bu defa," dedim gülümseyerek. "Ben sadece çalışmak istiyorum. Masa başı iş, kaç tane dil biliyorum zaten bu benim işim."
"Ahsen benden neden izin istiyor gibi konuşuyorsun?" dedi ellerimi elleri arasına alıp. "Ben çalışmak istemene karşı çıkacağım diye mi bu tedirginliğin?" Cevap vermedim ama o cevabın evet olduğunu anladı. "Ben senin her daim arkanda olurum. Seni engellemem, çalışmak istiyorsan çalış bir tanem. Sana ilk başta çalışma dedim diye mi çekindin benden?"
Evet der gibi başımı aşağı yukarı salladım hafifçe.
"O zamanki şartlar başkaydı, şimdi ki şartlar başka. Mutlu olduğun her yerde bende seninle birlikte mutlu olurum, bunu unutma."
"Teşekkür ederim," dedim uzanıp ona sıkıca sarıldığımda. "Ben hazırlanayım o zaman, beraber gidelim olur mu? Sende bakarsın hem, gerçi olup olmayacağını da bilmiyorum ama."
"Eğer akılları varsa seni işe alırlar," diyerek gülümsedi. Alparslan bana inanınca, beni destekleyince nedensizce kendimi daha güçlü hissediyordum.
Yatak odasına geçtiğimde hızlıca hazırlanmaya başladım. Alparslan görevden döneli bir hafta olmuştu, Asya dört gün bizde kalmış sonra yeniden annesinin yanına dönmüştü. Bugün ikimizin de planı yoktu ve bu iş görüşmesi gün içindeki en büyük planımdı.
Resmi tarzda, gayet hoş kıyafetler giyindim. Çantamı elime alırken yere düşen kutuyla bakışlarım yeri buldu. Bu, Nazmi amcanın bana hediye ettiği yüzüktü. Hiç içini açıp bakmamıştım ama şu an karşıma çıkması bile sanki bir işaretti.
Kutuyu açıp içindeki yüzüğü çıkardığımda tek kelimeyle hayran kaldım. Yüzüğü parmaklarımın arasına alıp incelemeye başladığımda Alparslan'ın odaya girdiğini duydum. Elimdeki kutuya ve yüzüğe bakarken merakla yanıma geldi. O da benim gibi ne olduğunu anladığında saçlarımın üzerine öpücük bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Ficción General"Bütün çatılar tepemize yıkılabilir, hiç sorun değil. Sen; kendi başına benim dayalı döşeli evimsin."