Uzun bir ara oldu biliyorum, fakat ben tam olarak Ocak ayında başlamayı planlıyordum. Arka planda stoklu bölümler için çabaladığımı gözden çıkarmayın lütfen.
Sizleri bölüme alayım, bakalım onlar hakkında neler düşüneceksiniz?
Keyifli okumalar!
🍂
"Bana cevap ver!" dedim geriye adım attığımda. Ellerimi arkamda birleştirdiğimde tezgâhın üzerinde bulunan bıçaklardan herhangi birine ulaşmaya çalışıyordum tüm gayretimle.
"Yerinde olsam bunu yapmazdım," dedi sakin bir sesle.
Arkamda birleştirdiğim ellerim havada kaldığında dudağı alayla kıvrıldı.
"Polisi arayacağım!" dedim ellerim yön değiştirip arka cebime uzandı.
"Telefonunu ayakkabılığın üzerinde bıraktın," dedi.
"Ne istiyorsun benden Allah'ın belası!" diye bağırdım sırf korkumun esiri olmamak için.
"Alt katında yaşayan yaşlı çiftin seni duyacağını hiç sanmıyorum. Belki üst katında yaşayan emekli öğretmen duyar, eğer o da evdeyse."
Beni korkutmaya çalışıyorsa başarmıştı. Ellerim titremeye başladığında kalbimin birazdan hızlı atışına son vererek duracağını hissediyordum çünkü çok hızlı atıyordu. Fazla hızlı.
"Sakin ol," dedi bedenimin gözle görülür titremelerini fark ettiğinde. "Sana zarar vermeyeceğim, sakin ol." Ellerini teslim olurmuş gibi havaya kaldırdığında yan yan giderek masanın üzerinde her daim bulundurduğum sürahiden yanındaki bardağa su dökmesini izledim. "Korkma," diye fısıldadı tıpkı sabah yaptığı gibi babacan bir tavırla. "Suyu iç, korkma tamam mı? Bardağı verip geriye çekileceğim."
Başımı aşağı yukarı hareket ettirdim kendimi tutmaya çalışırken. Bir adım atması yetmişti önüme gelmesine. Uzattığı bardağa yavaşça uzanıp elinden aldığımda gözleri analiz yapar gibi hep gözlerimde duruyordu. "Sakın!" dedi lakin ben bunu bir uyarı olarak algılamadığım için bardağın içindeki suyu yüzüne savurup bedeninin yanından koşarak salona girdim. Evin tek kapısı olmasına rağmen neden oraya değil de salona geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ellerim havada koltuklara kısa süreliğine bakıp balkona attım kendimi. Aşağı atlasam bir yerlerim kırılır mı diye düşünmeye çalışırken mutfaktan aheste aheste yürüyerek bana doğru gelmesini korkuyla takip ettim.
"Gelme çığlık atarım!" dedim tehdit edercesine.
"Rahatlamak için atabilirsin ama buna gerek olduğunu düşünmüyorum Ahsen," diye konuştu. İsmimi de böyle sakince söylemesi beni sakinleşirmek yerine daha da çileden çıkardığında sesimin kısılacak olması uğruna çığlık attım. Bunu beklemiyor olacak ki hızla yanıma gelip ağzımın üzerini örttü eliyle. Hareketleri çok hızlı ve asla öngörülemezdi. "Sussana kızım uğraştıracaksın şimdi polisiyle savcısıyla," diye söylendi. Ben ise anlamsız sesler çıkartarak bağırmaya devam ediyordum. Belime sardığı eliyle beni balkondan salona taşıdığında koltuğun üzerine bedenimi bırakarak iki elini beline yerleştirdi.
"Başım ağrıdan çatlıyor, günüm bir hırsızın peşinde heba oldu ve bunlar yetmezmiş gibi söylediklerinin doğruluğu yüzünden buraya geldim. Şimdi sus, adam gibi konuşalım yoksa gideceğim!"
Hangi sıraladığı sebep beni susturdu hiç anlamadım. Sanki uzaktan bir kumandam varmışta, kumanda hulkun elindeymiş gibi aniden sesimi kesip devam etmesini bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Fiction générale"Bütün çatılar tepemize yıkılabilir, hiç sorun değil. Sen; kendi başına benim dayalı döşeli evimsin."