Bölüm-15-"Korkuların başa gelmesi"
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında,
Yekpare geniş bir anın
Parçalanamaz akışında."
-Ahmet Hamdi Tanpınar❈
"
Okulda ne işin vardı bu saate kadar?"
Babam oldukça sinirli ama kendini tutmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu.
"Servisi kaçırdım," dedim kısık bir sesle.
En sonunda, ağlama seanslarım bitip de sakinleştiğimde, bekletmeden beni sorguya çekmişlerdi. Ağlamaktan boğazım şişmiş ve sesim kısılmıştı. En ufak ses çıkarmamda dahi boğazım, iğne batarcasına acıyordu.
"Otobüse atlayıp gelseydin ya kızım."
Beyaz ışıkların aydınlattığı karakolun içinde ve cam duvarlarla ayrılmış babamın özel odasındaydık. Masasının önündeki sandalyelere karşılıklı oturmuş vaziyette, başrolünde olduğum soruları cevaplıyordum.
"Param yoktu."
Soruları cevaplamaktan çok, ufak tefek pembe yalanlarla geçiştiriyordum. Babama, sinir krizlerim yüzünden okulda kaldığımı söyleyemezdim elbette.
"Beni arasaydın!"
Sonunda dayanamayıp sesinin tonunu yükselttiğinde babam, çekinerek daha da sindim koltuğa. Biraz teselli edici konuşmalar, korktuklarını belli eden hareketler beklemiştim ama zaten son günlerde me beklediysem alamamış biri olarak, bu konuda da ellerim boş kalmıştı.
Biraz azarlanmış, hiç de iyi olmadığının benim de farkımda olduğum gidişatım hakkında uyarılmıştım. Hatta beni karakolda bekleyen annem, beni görünce yaşadığı sinir boşalması yüzünden sakinleşmesi için başka bir odaya alınmıştı.
Onlara kızmıyordum çünkü biliyordum ki onlar da endişelerini bu şekilde yaşıyorlardı. Her insanın yapısı bir olamazdı ve onlar endişelendiğinde tepkileri yükselen insanlardandı. Bana değer veriyorlardı ama bu sevgilerini karşıya yansıtmaya geldiğinde iş, bocalıyorlardı.
"Telefonu evde bırakmıştım."
Bu da yalandı. Telefonumu sabah okula teslim etmiştim ve akıbeti konusunda endişeliyim. Eğer benimle uğraşmak için birileri almadıysa hala okulda olmalıydı.
Dirseklerini, dizlerine yaslayıp iki eliyle sertçe yüzünü ovuşturdu babam. Sakin kalmak onun için zor olmalıydı.
"Öğretmenlerden, müdürden isteseydin telefon kızım. Yoldan geçen birinden isteseydin, bir alo demek zor olmamalı."
"Akıl edemedim."
Daha fazla dayanamayan babam ayağa kalktı ve beni odada bırakıp çıktı. İnsanların sınırlarını zorlayan yapım bu sefer babama çatmıştı, babam bile bana katlanamıyordu ve acı kısmı ise haklı olmasıydı.
Artık ben bile kendime katlanamıyordum ve eğer aynada yansımamı görürsem, hanımefendiliğimi bozup kendi kendime saç baş girişebilirdim.
Cam duvarlardan, gelen geçeni görebiliyor ama bunca insan arasında tanıdık yüzlere rastlamıyordum. Onlarca üniformalı polis, saatin geç olmasını dinlemeden bir o yana bir bu yana koşturuyorlardı. Saat çoktan sabaha karşı dördü geçmişti ama onlar her şeye rağmen çalışıyorlardı, taktir edilesiydi.
Daha farklı sorular bekliyordum açıkçası, iki saat boyunca aralıksız ağlamıştım ve eğer ben öyle birini görseydim nedenini sorardım. Ancak, babamın endişeli kısmı ağır basmış olacak ki eve gelemeyişimin nedenini aramıştı daha çok. Zaten bana neden ağladığım sorulmadığı için kendimi biraz rahatta hissediyordum, eğer böyle bir soru sorulsaydı tekrar ağlamaya başlayabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DRAMA •Düzenlemede•
Подростковая литератураGitmek için hazırlanırken, Yine kaldın kendi başına. Yükselmek için çabalarken, Dipte ve yalnızca