14

57 9 4
                                    

Bölüm-14-"İçimizdeki şeytan"

"Sen cevapları ezberliyorsun ama hayat asla aynı soruyu tekrarlamaz."
-Osho



Biraz bahtsız, biraz kadersiz, biraz şanssız ve çokça çaresizdim. Hayat bana gülmeyi bırakmış ve nah çekmeye başlamıştı, ben de şaşkın durumdaydım. Bunca zaman ölçülü devam eden hayatım, son haftalarda tepetaklak olmuş durumdaydı.

Umut'un yanımda olmasına yanılmış, son yıllarımın en güzel gününü geçirdiğim yanılgısına düşmüştüm. Hatta, hiçbir şeyin günün güzelliğini bozamayacağını düşünmüştüm.

Her büyük konuşan insan gibi ben de büyük konuşmanın yan etkilerini yaşamıştım. Sinirlerim bozuk, gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kızarmış, ne yapmam gerektiğini bilmediğim bir durumdaydım.

Umut ile birlikte okulun çatısında oyalanırken, Çiğdem'in intihar haberi tüm okulu dolanıyordu ve eğer çatıya sığınmamış olsaydık bu haberi, öğrenmek istemediğim tayfadan almış olmayacaktık.

Çiğdem'in resmi neden Umut'un dolabındaydı? Arkadaş veya tanıdık, her neydilerse neden bahsetmedi? Bahsetmeye gerek duymayacak kadar yakın değilmiydiler yoksa? Aralarındaki ilişki neydi?

Sınıfta yanlızca Umut ve ben kaldığımızda, aklıma takılan soruları sormak için açtığım ağzım Umut'un da bir şey demeden koşarak gitmesiyle kapanmıştı. Peşinden gidip takip etmek istemiştim ama göz açıp kapayıncaya kadar uzaklaşmıştı.

Elimde tuttuğum çantamı ve çamtamın saplarını, olduğum yere bırakıp ağır adımlarla öğretmenler masasına gittim ve sandalyeye oturdum.

Servise yetişmek gibi bir derdim kalmamıştı, fazla oyalandığım için çoktan gittiğine emindim. Telefonum evdeydi, kimseye beni gelip almasını söyleyemiyordum. Okulda kimse kalmamış olmalıydı, etrafı kontrol edecek mecalim yoktu. Yani tamamen çaresiz durumdaydım.

Evet, büsbütün bir çaresizlik içerisindeydim. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlayamadığım arafa sıkışıp kalmış durumdaydım ve artık kendime de güvenemiyordum. Üzerime atılan, katil damgasını sindirmeye çalışıyordum.

Pek kolay hazmedilecek şeyler değildi duyduklarım. Birinin intihar ettiği ve buna zorbalıklarım yüzünden benim sebep olduğum söyleniyordu.

İşaretlenen kişiler kötüydü ve başlarına gelecek her türlü musibetleri hak ediyorlardı. Bunca zaman, beynime ve kalbime işlemiştim bu düşünceyi. Zarar verenlere, zarar vererek tatmin etmeye çalışmıştım ve bunu kendimi oldukça haklı görerek yapmıştım.

Tabi bir de madalyonun diğer yüzü vardı, başkalarına zorbalık yapmak beni işaretlileri gördüğüm alçaklıktan daha kötü biri yapmıştı ama bunu kendime hak görmüştüm. Benim için şiddet kullanarak kötülük yapmak ve şiddet kullanarak iyilik yapmak gibi iki seçenekten oluşuyordu hayat ve bunları seçmeyenler ezilenler oluyordu.

Cahilliğin ekmekle dibini sıyırmıştım ve bedelini başkalarına ödetmiştim. Genç bir hayata, iki hafta boyunca çekilmez bir hayat yaşatıp günlerini acı dolu geçirmesine neden olmuştum. Bir canın yitip gitmesinde ki sebeplerinden biriydim.

Hava kararmış ve ben hala okuldaydım. Kimse de benim burada olduğumu fark etmemişti. Belki babam veya annem beni arıyor olabilirlerdi ama buraya bakmak akıllarına gelmeyebilirdi. Koskoca binada, tek başıma kalmak korkutucuydu evet ama birinin ölümüne sebep olmak daha da korkutucuydu.

Her yer karanlıktı, karanlığın içindeydim. Bulutlanan hava yüzünden, içeriye ay ışığı bile girmiyordu. Önümü göremiyordum bile.

Çiğdem'e yaptıklarımız geliyordu aklıma ve vicdanım tarafından eziliyordum geçen her saniye. Fark etmeden affedilemez günahlar işlemiş, her daim şeytana çalışırken melekler tarafından göze alınmıştım. Her zaman yaptığım gibi yine sorumluluklarımın yükünü başkasına yüklemiştim ve bu yükler yüzünden birini ölüme sürüklemiştim.

DRAMA   •Düzenlemede•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin