29

44 5 23
                                    

Bölüm-39-"Var ülkesi, yok sesi"

"Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında.."
-Franz Kafka


"İntikam alabilecek tek kişiyi kendin mi sandın?"

Herkese muhalefet müdürün, kendine has odasının önünde ve ders saatleri olduğu için kimselerin gelip geçmediği koridorda Oğuz'un sinir bozucu konuşmalarına maruz kalıyordum. Müdür odasında telefon görüşmesi yapıyordu ve şans eseri benimle aynı zaman diliminde onunla konuşmak isteyen Oğuz ile benim dışarıda beklememizi istiyordu.

Çiğdem'den bahsediyordu, onun benden intikam almak için kurduguladığı dramayı öğrendiğimi anlamış olmalıydı. Onu kendi arkadaşını işaretlemeye zorladıktan sonra, bu kadar keyfi yerinde olmasını beklemiyordum doğrusu. Ona bu görevi veren, yıldızın mücidinden yiyeceği veya çoktan yediği azar yeterince etkili değildi anlaşılan. Ya da düştüğüm durum, yediği azarı unutturacak kadar onun morallerini tavan yapmış olmalıydı.

"Boş yapma."

Komik bir şey söylemişim gibi kahkayı basan Oğuz'un sesi koridorda yankılanmıştı. O kadar sinir bozucuydu ki ona tahammülümün son damlalarını harcatmıştı bana. Ona sırtımı döndüm, kollarımı sinirle göğsümde bağdaştırdım. Sürekli kollarımı bağlamam dışarıdan küsen çocuklar gibi görünmeme neden oluyordu ancak bunun bilinci köşeli jetonlar gibi sonradan düşüyordu aklıma, yoksa bağdaştırmazdım kollarımı ama her defasında unutuyordum.

Kahkahalarının ardından zorla konuştu. "Katil olmadım demezsin."

Şiddeti sevmezdim ve kendimi tutamayıp birine vurduğum son zamanda da dünyanın en pişman insanı olmuştum. Ancak, Can bana Çiğdem'le ilgili gerçekleri anlattığında gözüme bir perde inmiş, kendimi Çiğdem'in üzerine atılırken bulmuştum. Bir anlık kontrolü şeytana bırakmıştım ve o anlara dair hatırladığım şeyler bölük pörçük kısa anılardan ibaretti. Ne yazık ki Çiğdem'i dövme konusunda başarısız olmuştum, adım kadar eminim ki eğer Umut aramıza girip bana engel olmasaydı onu okula gelemez hale getirirdim. Daha sonra Umut onu koruduğu için daha çok sinirlenmiş, çekip gitmiştim.

Hala sinirliydim ve Oğuz susmazsa, Çiğdem'e yapamadığımı ona yapabilir, okula gelemez hale gelene kadar üzerinde bütün stresimi atacak şiddeti uygulayabilirdim. Son zamanlarda hiç kendim gibi değildim, son zamanlardan kastım ise katil diye anılmaya başladığım hafta oluyordu. O zamandan beridir küfür eder, yobazlık olarak gördüğüm kavgalara karışır, birine bana çıkar sağlıyor mu diye düşünmeden aşık olmuş, kendi bakımıma özen göstermez olmuştum. Sonu nereye gider diye düşünmeden kendimi yokuşa bırakmıştım, yuvarlanıp gidiyor bahtıma düşenle yetiniyordum.

Çok düşünmüştüm, öyle çok düşünmüştüm ki kafam fazla kullanılmaktan ısınmış, başım ağrımaya başlamıştı. Sınıftaki kuru gürültü ise bu baş ağrıma hiç iyi gelmemişti. Yer yer hak ettiğimi, katil damgası yemenin bana geri dönen karmalarımın ödettiği bedel olduğunu düşünmüştüm. Okulda hiyerarşi üçgeninin başlarına yerleşmek, ismi korkuyla anılan insanlardan olmak için Çiğdem'in üzerine fazladan gitmiştik. Şimdilerde kulağıma çocukça gelen eylemlerin hepsini, deney faresi gibi kullandığımız Çiğdem'in üzerinde denemiştik. Ne yaparsak adımız daha çok konuşulur, ne yaparsak daha çok göze görünür oluruz, hepsini Çiğdem'in üzerinde test etmiştik.

Ancak bunların bedelini ödeyecek tek kişinin ben olmamın da haksızlık olduğunu düşünüyordum, geçmişte ne yapıldıysa üç kişilik güç birleşimiyle yapışmıştı ve inciler etrafa saçıldığında günah keçisi seçilen kişi olmuştum. Seçilmiş kişi olmak çoğu insanın hayalidir ancak bu şekilde değil, beni Ömür ile Ekim'e nazaran daha ciddiye aldıklarının kanıtıydı fakat bu benim kabul edebileceğim bir olay değildi.

DRAMA   •Düzenlemede•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin