SΐYAH AMBξR 18. BÖLÜM

34 4 0
                                    

"Yardımın için teşekkür ederim Mehmet. Sana minnettarım." deyip buruk bir şekilde gülümsediğimde yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirip yanağımdan makas almıştı. "Hiçbir zaman sorun olmayacak Pera. Ne zaman ihtiyacın olursa burada olduğumu bil." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp başımı yukarı aşağı salladım.

"Ben gideyim. Sende kendini fazla yorma, tamam mı?"

"Tamam." deyip ona el salladıktan sonra kapıyı kapatıp ağır adımlarla bir artı bir evimin oturma odasına girip koltuğa oturmuş ve ayaklarımı uzatmıştım. Site içinde kutu gibi olan evin huzur veren tek kısmı güvenlik olması ve iç dizaynıydı.

Yapacaktım. Tek başıma Çağkan'ın olmadığı hayatla yaşamayı öğrenecektim. Kırgınlıklarımı yenecek ve ayaklarımın üzerinde duracaktım.

Kimi kandırıyordum ki?

İki gün önceki o yıkılmış adam bir saniye olsun gözümün önünden gitmiyordu. Doğru şeyi yanlış bir şekilde yapmış olması bizi bu hale getirmişti. Rahat değildim, edemiyordum. Verdiğim karar beni mutlu etmiyordu ve bu yüzden ruh gibi dolanıyordum. Sadece o acı çekmiyordu, bende acı çekiyordum ama dönemiyordum. Ona doğru attığım adım bana yaşattıkları yüzünden geriye doğru gidiyordu.

Lambaderin yaydığı loş sarı ışık hafif uykumu getirdiğinde saatin erken olması yüzünden yanımda duran laptopumu alıp Mehmet'in sayesinde kurduğum siteme göz gezdirmeye başlamıştım. Siteye giriş teması o kadar iç açıcı ve merak uyandırıcıydı ki sanırım bu işi doğru reklamla patlatabilirdim.

İçeriği başlangıçta ev aksesuarları olarak başlatmıştım. Daha önceden uzun araştırmalarım sonucunda yurt dışından bir firma ayarlamıştım ve ürünleri oradan temin edecektim. Elbette çoğu ürün gökyüzüyle ilgiliydi çünkü insanların ne istediği değil benim ne satmak istediğim önemliydi. Değişik bir şey yapmak istiyorsam bunun dışına çıkamazdım.

En favori parçam gökyüzü komodiniydi. Komodin normal bir parça olsa da üst kısmı şeffaftı ve transparan bir yapıya sahipti. Pille çalışan transparan parçayı çalıştırdığında ortaya gökyüzü çıkıyordu ve bunu kendime direkt sipariş etmiştim. En güzel reklam kendin kullandığın ürünle olurdu, değil mi?

Sayfadaki ürünlerin fiyatlarını son kez kontrol ettikten sonra WhatsApp'a girip Mehmet, Tom ve benim olduğum grubu son kez kontrol ettim. Tedarik işleriyle sağ olsun Mehmet ilgilenecekti. Bir nebze olsun yükümü azaltmak istiyordu.

Sanırım bu yüzden ona hep borçlu kalacaktım.

Tamam. Kafamı başka neyle oyalayabilirdim?

Zaman bu kadar ağır akmak zorunda mıydı? Düşüncelerimle boğulmak istemiyordum. Çağkan'ı düşünmek istemiyordum çünkü bu sefer her şey çok zorlaşıyordu. Kalbimin acısını hissetmememin tek sebebi onun bana ulaşmayacak olduğunu bilmem ve artık görmeyecek olmamdı.

Bu her ne kadar kötü olsa da... Emin değildim. Birbirimizden bir süre ayrı kalmak belki de iyi gelecekti. Evet, yüzlerce yara açacak olsa da... Bilmiyorum. Hareketlerim ne kalbimleydi ne de beynimle. Kendimi akışa bırakmıştım. Bir an panik yaparsam boğulacağımdan emindim.

Telefonumun titremesi üzerine dalgın bakışlarımı bir kenara bırakıp gelen bildirime baktım.

Çağkan: Yekta nasıl? Sen nasılsın? Her şey yolunda mı?

Boğazıma oturmuş yumruyu gidermek için birkaç kez yutkunsam da başarılı olamamıştım. Göğüs kafesimin olduğu bölgede öyle hisler oluşmuştu ki bacaklarımı kendime çekmek zorunda kalmıştım.

Çağkan: Fotoğraf.

Attığı fotoğraf indikten sonra üzerine tıkladığımda birkaç saniyeliğine başımın dönmesiyle sarsılmıştım. Hafif kızarık gözleri, öncekine nazaran biraz daha fazla uzamış sakallarıyla derbeder görünüyordu. Gözlerindeki ışıltıyı görememiştim. Bu canımı yakmıştı. Onu o yapan şey gözlerindeki parıltı ve kokusuydu. Ona âşık olmamı sağlayan fiziksel özelliğinden birini mi kaybetmişti?

Siyah Amber [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin