SΐYAH AMBξR 24. BÖLÜM

23 3 0
                                    

Ayaklarım yere basıyordu ama sanki bulutların üzerinde yürüyormuş gibi hissediyordum. Her bir adımım yeri sallayacak kadar sertti ama sanki zıplıyordum. Yanaklarım yanıyor, avuç içlerim terliyordu ama kimse fark etmiyordu. Saatin içindeki kadran gibiydim, akreple yelkovan hareket ediyordu ama zamanı ben gösteriyordum.

Hastaneye yaklaştıkça, hastane odasına metreler kaldıkça kalbim ağzımda atmaya başlıyordu. "Çağkan seni soruyormuş, kardeşim." Ne zaman sormuştu? Ne zamandır beni merak ediyordu? Sanırım hastanede durmadığım için kendime kızmaya başlamıştım. Gözlerini açtığı anda karşısında olmalıydım, beni beklememeliydi. Ama nereden bilebilirdim ki? Umutsuzdum.

"Sanki dünyayı tavaf ediyoruz! Bir bitmedi yollar!" diye homurdandıktan sonra adımlarımı hızlandırmıştım. Hamile olmasaydım şu an koşmaktan kesinlikle çekinmeyecektim. "Tekerlekli sandalyeye bindirip sürelim seni istersen Pera."

Mehmet'in söylediklerinden sonra olduğum yerde aniden durup gülümseyerek ona bakmaya başladım. Mehmet irileşmiş gözleriyle; "Şaka yapmıştım!" dediğinde başımı sağa sola sallayıp solumda gördüğüm tekerlekli sandalyeyi aldım ve karşısına koyup bindim. "Sür pikaçu!"

"Bir dahaki sefere yaptığım şakayı önce düşüneceğim." dedikten sonra hızlıca sürmeye başladığında Deniz'le birlikte kahkaha atmaya başlamıştık. On dakikada geleceğimiz yolu üç dakikada tamamladığımızda Deniz hızımızı alamadığımızı fark edip odanın kapısını açmıştı. Mehmet tam Çağkan'ın yatağının karşısında ani fren yaptığında nefes nefese kalmış bir şekilde geriye çekildi.

Babamlar endişeyle bize baktığında kısa süre onlara bakıp Çağkan'a döndüm. Korkuyla bana bakıyordu. "Merak etmeyin. Sadece hızlı gelmek için bu yolu kullandılar." diyerek içlerini rahatlatan Deniz'e minnetle baktım. "Çağkan?" dedim gülümseyerek. Yüzündeki endişeli ifade yavaş yavaş silinip gülümsemeye çalıştığında kollarımı bedenine sarıp kokusunu içime çekmeye başladım. "Biz çıkalım."

Siyah amberimin kokusuna hastane kokusu sinmişti ve bu hiç hoşuma gitmemişti. O sevgi kokardı, hasret kokardı, çoğu zaman şehvet kokardı ama ilaç hiç kokmamıştı.

"Güzelim, iyi misiniz?" Güzelim kelimesini duyar duymaz hali hazırda bekleyen gözyaşlarım düşmeye başlamıştı. Burada bu şekilde olması haksızlıktı. Bunca şeyi yaşadıktan sonra bu şekilde imtihan edilmesi en büyük haksızlıktı.

"Beni boş ver Çağkan. Hep ben, ben, ben. Sen nasılsın?" Boğuk çıkan sesime engel olamamıştım. Kalbimin uğultusu sanki kulaklarımı ve boğazımı tıkamıştı. Bu uğultu ağladığım için değildi. Ritimleri o kadar hızlıydı ki bir piyanist bile bu ritme yetişemezdi. Ben onu ne zaman bu kadar sevmiştim?

Çağkan bedenimi kendinden ayırıp gözlerimizi birleştirdiğinde kalbimden bir damarın koptuğunu hissetmiştim. Parlayan gözlerinin üzerini gece karası kaplamıştı. "Beni gördüğüne sevinmedin mi?" diye sordum. Elimle yüzünü kavrayıp gözümden süzülen düşen yaşlara engel olamamıştım. "Neden böyle bakıyorsun Çağkan?"

Yüzünü buruşturup; "Biraz canım acıyor güzelim. Neden seni görmediğime sevinmeyeyim? Sen benim cennetimsin." dediğinde başımı eğip ağlamaya başladım. "Neden söylemedin Çağkan? Benim yüzümden, değil mi? Sürekli benim sorunlarıma odaklanmaktan."

Çağkan önce alnımı öptü uzun uzun. Sonra şakaklarımdan yanaklarıma kadar indi ve gözyaşlarımı dudaklarıyla sildi. Yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. Önceden yaşam veren dudakları şu an kuraklığın arasından gözyaşlarımla çıkıyordu.

"Başıma gelecek şey senden gelsin Pera. Hiçbir şeyin çözümü olmaz ama buna bir çare her zaman bulabilirim." Şefkatli ve kalbimi yumuşatan sözlerinin üzerine kapalı gözlerimi açıp irislerine düşmüş birkaç yıldız parçasına bakıp gülümsedim. "Bir çare bulmaya ihtiyacın olmayacak." dedim net bir şekilde. Ellerimi yüzünden çekip elini tuttum ve yana kayması için itekledim. Tek kişilik yatakta yanına sıvışıp ona doğru döndüm. "Yarın ameliyattan sonra iyi olacaksın."

Siyah Amber [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin