SΐYAH AMBξR 1. BÖLÜM

507 23 226
                                    

DÜZENLENMİŞ BÖLÜM.

Hayatta yapmayacağım şeyler listesinde top on haricinde bir madde vardı; zorla okula gitmek. Evet, liseden sonra uzun bir süre ara vermiş olabilirdim ama o arayı seviyordum ve halimden memnundum.

Dün akşam babam il dışından gelmişti ve zorla girdiğim sınavın sonucunda şu an ağabeyim Deniz'le kaldığımız evle aynı şehirdeki okula yerleşmiştim. Deniz'in benden habersiz okula kayıt yaptırdığını ise dün babamın okula gitmek zorunda olduğumu söylemesiyle anlamıştım.

O adam benim hayatımla ilgili benden habersiz iş yapmaya bayılıyordu.

Neyse ki benim sevgili babam kızını çok sevdiği için onun fikirlerini önemsemek yerine beni eğer okula gitmezsem kredi kartlarımı elimden almakla tehdit etmişti. Peki ben ne mi yapmıştım? Tabii ki el mahkûm kabul etmiştim. O kredi kartlarından birini bir gün kullanamamam demek ölüm döşeğine düşmekle eş değerdi.

Neden mi okula gitmek istemiyordum? Zekiydim ve bunun farkındaydım. Bunu zaten kullanabiliyordum ve bunu kanıtlamak için okula ihtiyacım yoktu. Yani aslında doğruyu söylemek gerekirse babamın parası olmasaydı mecbur okumam gerekecekti ama eğer harcamaları abartmazsam babamın parası ben huzurevine yatana kadar yeterdi. Ki sadece babamın parasına güvenmeyecek planlarımı tamamladıktan sonra kendi işimi kuracaktım. Şu okul belasından kurtulabilirsem eğer.

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra makyaj yapma gereği duymadan dudaklarıma sadece çok çatladıkları için vazelin sürmüştüm. Elbise odama girdikten sonra kısa bir süre ne giyeceğimi düşünmeye başlamıştım. İnsanlar egoist olduğumu söylüyorlardı ama ben bunu sadece narsistlik olarak görüyordum. Elbette kendimi beğenmemek için hiçbir sebebim yoktu. Ve bunun için her zaman ön planda olmak ve gözlerin üzerimde kalmasını istiyordum.

Eylül ayında olduğumuz için krem rengi sade bir tayt ve üzerine hâkî yeşili dar kısa kollu bir bluz tercih etmiştim. Üstüne de krem rengi spor ceketimi alıp altına hâkî yeşili siyah ve beyaz renk karışımı spor ayakkabılarımı giydiğim zaman günlük kombinimi tamamlamış olacaktım. Ah, çanta olarak hafif klasik vizon rengi çantamı alıp içine sadece bir kalem ve ufak not alabileceğim defter koyacaktım. Sonuçta okula gidiyordum, öyle değil mi?

Babam ve Deniz'i daha fazla bekletmemek için giyindikten sonra odama son bir kez bakış atıp her şeyin yerini ezberledikten sonra kahvaltı için mutfağa girmiştim. Babamı öpüp; "Günaydın Ertan Bey!" dedikten sonra karşısındaki sandalyeyi çekip oturmuştum. Burnuma o kadar güzel köfte ve patates kızartması kokuları geliyordu ki kısa süreliğine arkamı dönüp Deniz'e baktım.

"Acaba bugün hangi dağda kurt öldü?" dedim Deniz'e alayla. Bakışlarının odağını ben yaptıktan kısa süre sonra yüzündeki alaycı gülüşle patatesleri tabağa koymaya başladı. "Seninle hiçbir ilgisi yok Pera, babam geldiği için yapıyorum."

Önüme döndükten sonra kahkaha atmaya başladım. "Ah, ağabeyciğim. Ama babam daha çok kuymak seviyor, neden yapmadın?" diye alay ettim tabağıma zeytin ve salam koyarken. Babam gülerek ikimize bakıyordu. "Onu senin yapman gerekiyordu ama bir türlü uyanamadın."

"Ben bugün erken bile kalktım Deniz. Sayende." Son kelimemi tıslayarak söylemem onun zevkle kahkaha atmasına sebep olmuştu. Ona bu hazzı yaşatmak istemezdim ama babam beni bam telimden vurmuştu. Elim kolum bağlı dediğini yapmaktan başka çarem yoktu.

"Ben bir şey yapmadım kardeşim."

"Baba oğluna bir şey söyle yoksa onu öldüreceğim." diye tısladım sinirle. Ciddi olduğumu gören babam tedirgin olmak yerine güldüğünde sinir kat sayım artacakken Deniz önüme köfte ve patates koyunca sakinleşmiştim. "Yemeğinizi yiyin çocuklar. Afiyet olsun."

Siyah Amber [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin