DÜZENLENMİŞ BÖLÜM.
"Senin sorunun ne?" diye sordum Çağkan'ın yanına geçip. Ayağa kalktığında uzun olan boyu açığa çıkmıştı ve az önce göz göze rahat bir şekilde gelirken şimdi kafamı hafif kaldırmak zorunda kalmıştım. "Benim sorunum mu? İkiniz ders boyunca susmadınız!" deyip işaret parmağıyla ikimizi gösterdiğinde parmağını tutmuştum ancak elektriklenme yüzünden çekmek zorunda kalmıştım. Voltaj mı yüklüydü bu adama? Yumruk attığımda da buna benzer olmuştu ancak o anki sinirle umurumda olmamıştı.
"Çağkan fazla abartmıyor musun? Daha önce de olan şeyler bunlar." diye araya girdi Mehmet.
"Artık rahatsız oluyorum Mehmet." dedi Çağkan Mehmet'e ters bakışları arasından. Başımı hafif yana yatırıp ikisini izlemeye başladım. "Cemre meselesi yüzünden mi?"
Mehmet'in sözlerinden sonra Cemre kim acaba diye düşünürken aklıma tuvalette gördüğüm kadın gelmişti. Ah, hadi ama. Onun yüzünden arkadaşlıkları mı bozulmuştu yoksa?
"Bunu sana ben teklif etmiştim ama sonunu getirmek zorunda değildin."
İkisinin arasına girip bakışlarımı ikisi arasında gezdirdim. "Kaç yaşındasınız? On beş falan mı?" Mehmet'e doğru yaklaşıp elimi göğsüne koyup hafif ittirdiğim sırada arkamda hışımla çekilip kenara savrulmamla afallamış bir şekilde başımı kaldırdım.
"Sen az önce ne yaptın?" dedim gözlerim irileşmiş kaşlarım çatılmış bir şekilde. Eminim ki şu an gözlerinden alev fışkıran tek kişi Çağkan değildi. Doğrulup Çağkan'ın karşısına dikildiğimde insanlar etrafımıza toplanmaya başlamıştı. Gözlerimi gözlerine mühürledim. "Sen kimsin de aramıza giriyorsun?" dediğinde parmaklarımın uçlarına basıp onunla aynı boya geldim.
"Pera..." Elimle Mehmet'e dur işareti yaptım. "Sen kim oluyorsun da bana dokunmaya cüret ediyorsun?" diye tısladım dişlerimin arasından. İki elimle omuzlarından tutup hafif bir şekilde iteklediğimde boşluğuna denk gelmiş olmalı ki birkaç adım sendelemişti. Veya ben şu anki sinirle gerçek güce kavuşmuş olabilirdim. "Sana bana dokunma hakkını kim verdi!"
"Pera lütfen..."
"Ben kimseden hak talep etmedim." dedi Çağkan tek kaşını kaldırarak. Yüzümde hafif küçümseyici bir gülüş oluştu. "Bana bir daha dokunursan..." deyip yeniden omuzlarından iteceğim sırada bileklerimden sert bir şekilde tutup hafif sarstığında dişlerimi birbirine bastırdım. "Ne olur, Pera? Söylesene."
Yüzünü hafif bana doğru eğip söylediği sözler kalbimin sinirden sıkışmasına sebep olmuştu. Kendimi geriye çekmeye çalıştım ancak bileklerimi daha sıkı tutmuştu. "Senin ellerini kıracağım." diye tısladım yüzüne. "Bırak beni."
Burnundan gülüp bileklerimi yavaş bir şekilde bıraktığında birkaç adım geri çekildim. Birkaç saniye daha gözlerine baktıktan sonra sınıftan çıkmak için kapıya yöneldim. O kadar sinirliydim ki şu an onu öldürsem yıllarca hapiste yatmam asla dokunmazdı.
Öldürmeyebilirdim ama...
Olduğum yerde durup arkamı döndüm ve arkamdan sırıtarak bana bakan Çağkan'ın yanına hızlı adımlarla gidip suratına yumruk attığımda şaşkınlık ve gelen darbeyle birkaç adım geriye savrulmuştu. Bizi izleyen bütün sınıf şaşkınlık nidaları atarken kısa süre şaşkın bir şekilde bana bakan Mehmet'e baktım. "Sakın nefesime dahi ortak olma." diye tısladım eliyle yanağını tutan Çağkan'a.
Hışımla sınıftan çıkıp kendimi kantine attığımda en arkadaki masaya oturup ellerimi masanın üzerinde birleştirdim ve dümdüz bir şekilde karşıya bakmaya başladım. Mehmet bize kahve alıp geldiğinde kahvelere bakıp yeniden önüme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Amber [Tamamlandı]
Ficção Adolescente"Bana yeniden aynı duyguları hissettiremez misin?" Bedenimi duvara yaslayıp bileklerimden tuttu ve kollarımı havaya kaldırdı. Yutkundum. "Kalbine bir başkası girecekken bunu yapamam Pera." diye tısladı dişlerinin arasından. "Yalandı." diye itiraf et...