Deniz, Çağkan ve ben birlikte muhteşem bir kahvaltı hazırladıktan sonra aile kahvaltısı için masaya oturmuştuk. Çağkan yanıma, Deniz karşıma, babam ise masanın başına geçmişti. Tabağıma kahvaltılıkları doldurduğum sırada gözüm babama kaydı. Yüzündeki anlam veremediğim ifadeyle gülümseyerek ikimize bakıyordu.
Ona baktığımı fark ettiğinde gülümseyip tabağıma odakladım. Şu an pişman olduğunu mu düşünüyordu acaba? Ya da bana her şeyi anlatmayı mı? Ya da bunlardan birini hiç düşünmüş müydü?
"Demek bir süre gideceksin Çağkan." Deniz'in sözleri üzerine bakışlarım ona dönmüştü. "Zaten neden İstanbul'a taşınmayı tercih etmiştin ki?" İmalı sözleri beni sinirlendirmişti. Dişlerimi sıktım.
"Kazanmam gereken bir şey vardı." dedi Çağkan keyifli sesiyle. Ona bakıp alttan gülümsedim. "Kazanabildin mi?" Deniz'in ses tonu hiç hoşuma gitmiyordu. Elimdeki çatalı boğazına saplamak istiyordum. Pot kırmaması için Çağkan'ın bacağını dürttüğümde boğazını temizledi. "Daha değil, ama bunun sonunda sen kaybedeceksin Deniz." Dudaklarımı birbirine bastırıp güldüm.
"Size artık çocuklar diye hitap edeceğim." dediğinde babam elimle ağzımı kapatıp kıkırdadım. "Bana diyebilirsin baba. Ne de olsa daha çocuğum." diye dalga geçtiğimde Deniz'in yudumladığı çay boğazında kalmıştı.
Deniz, Deniz, Deniz... Korkuyorsun değil mi? Üzgünüm ağabeyciğim ama gerçeklerin er ya da geç gün yüzüne çıkmak gibi kötü bir huyu var. Bilmiyor musun?
"Eğer müsaaden olursa Pera'yı da götürmek isterim Ertan Amca." dediğinde Çağkan, hevesle babamın yüzüne bakmaya başlamıştım. İzin vermeliydi, izin vermeliydi, izin vermeliydi.
"Tabi ki olmaz Çağkan. Ne söylediğinin farkında mısın?" Deniz dişlerinin arasından Çağkan'a tısladığında dayanamayıp araya girmiştim. "Sana sormadı Deniz. Bazen ağabeylik görevini berbat yapıyorsun." Çatık kaşlarının odağı bu sefer ben olmuştum. "Bu aralar sana bir şey oldu." dedi gözleri kısık bir şekilde bana bakarken. Dirseğimi masaya koyup elimi yanağıma yerleştirdim. "Ben hep böyleydim."
"Kaç gün kalmayı düşünüyorsun Çağkan?" Babam sözlerimizi kestiğinde nefret dolu bakışlarımı Deniz'den çektim. "En fazla bir hafta."
"Bir hafta bize yetmez ki." Çağkan'ın kulağına gülerek fısıldadığımda gülmemeye çalışmıştı ancak pek başarılı olamamıştı. Deniz ve babam ikimize karşılarında uzaylı varmış gibi bakıyorlardı ve komik görünüyorlardı.
"Tamam oğlum. Dikkatli olmanı söylememe gerek var mı?" diye temkinli yaklaştığında omuz silkip tabağımdakileri yemeye devam ettim. "Biliyorum. Merak etme, o konuda sizden daha düşünceliyim." dediğinde başımı çevirmeden ona bakıp gururla gülümsedim. Doğru söylüyordu, o bu yaşına kolay gelmemişti.
"Bunu yaptığına inanamıyorum baba." deyip masadan kalkınca Deniz, babam arkasından; "Bir şeylerin doğru gitmesi gerekiyor!" diye bağırmıştı. Keyfim yerine gelmişti ve bu yüzden midemi biraz daha ödüllendirmeye karar vermiştim. Çağkan ayağa kalktığında merakla ona baktım. "Ben Deniz'e bakayım."
Babam başını sallayınca merakla ayağa kalktım. "Bende gideyim bari." deyip gideceğim sırada babam durdurmuştu. "Bence kendileri çözsün kızım."
"Benden gizlileri yok ya baba, gideyim işte." Sözlerimden sonra itiraz edemeyeceğini anlayınca Deniz'in odasının önüne gitmiştim. Çağkan özellikle mi yapmıştı yoksa gerçekten özel konuşacakları için mi kapıyı kapatmıştı bilmiyordum ama bu işime gelmişti. Kapının gerisinden duvara yaslanıp onları dinlemeye başladım.
"Deniz sence de fazla abartmıyor musun?" diye sormuştu Çağkan sakin bir şekilde. İtiraf etmeliyim ki o kadar şey yaşamış olmasına rağmen hala bu kadar sakin olabilmesine cidden şaşırıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Amber [Tamamlandı]
Novela Juvenil"Bana yeniden aynı duyguları hissettiremez misin?" Bedenimi duvara yaslayıp bileklerimden tuttu ve kollarımı havaya kaldırdı. Yutkundum. "Kalbine bir başkası girecekken bunu yapamam Pera." diye tısladı dişlerinin arasından. "Yalandı." diye itiraf et...