Zemheri Ayazı -17-

607 42 299
                                    

Selam, can içlerim.

Seveceğinizi umduğum yepyeni bir bölümle geldim.

Keyifli okumalar!

Bölüm. 17. Zemheri Ayazı

Zemheri ayazının sabahı kimileri için sıradanlığı arz ederken kimileri için yepyeni düşlere gebeydi. Garip bir duygunun sıcacık nefesi tenlerini yalayıp geçmiş birbirine meyletmiş iki kalbin atış sesleri ayyuka çıkmıştı. Gök kubbelerini sarsan sesler iki zıt kutbun çarpışması kadar şiddetli olmuştu. Gelecek günlerin akıbeti önlerinde şekillenmeye başlarken henüz küçük adımlar atıyordu.

Kalplerine sızan duygular yollar kat ettikçe sözler verilecek sözler alınacaktı. Hepsinden öte tutkulu bir aşkın rıhtımına sığınacak kendi vedalarına sessizce mendil sallayacaklardı. Oysa onlar anaç bir kartalın kanatlarına tutunarak yolculuğa niyetlenmişti. Yükseklerde, ama çok yükseklerde ilerledikçe hiçbir şekilde engel tanımayacak sadece birbirinin gözlerinde dinleneceklerdi...

Fırat, arkasını dönüp sessizce ayrılmıştı Teslime'nin yanından. Sabah ayazının üşüttüğü ellerini koltuk altlarına saklayarak ısıtmak isterken gidenin ardından bakakalmıştı. Sahi, neydi biraz önce ruhundan geçip kalbine sızan? Yemin içer gibi verilen sözler miydi onu bu kadar rahat hissettiren yoksa iki kişilik bir sırra sahip olması mıydı?

Korkak bakışları etrafını yokladı lakin kimsenin olmaması evhamının yersiz olduğunu kanıtladı. Boş yere evham yapmıştı zira sabahın bu saatinde üç beş öğrenciden başka kim olabilirdi ki başıboş sokaklarda; hiç kimse yoktu işte. Bu arada Fırat'ta köşeyi dönmüş çoktan gözden kaybolmuştu. Onun ardı sıra baktığını bir gören eden olsaydı kesin mahalleli aforoz ederdi. Kendini güvende hissetmenin verdiği haletiruhiye içende gülümsemeye niyetlenirken yol yol çatlamış dudakları hafifçe birbirine değdi ve gonca gülü andıran yanaklarına doğru yayıldı.

Gerisin geri dönüp eve gitme vakti gelmişti. Sağ ayağının ucuna basarak yönünü sağ tarafa doğru usulca döndü ve kararsız adımlar atmaya başladı. Attığı adımlar kararsızdı çünkü bu zamana kadar hayatında hiçbir şey belli bir düzen içinde gitmemişti. Bundan sonra gideceğine de inancı yok denecek kadar azdı. Kararsızlığı belli ki ruhunu zapturapt altına alan duyguların yön değiştirmek istemesinden kaynaklıydı. Korkuları yersiz değildi zira bu sabah kulağına doğru eğilen adamın ılık nefesinin verdiği değişik hazzın esareti altındaydı bütün varlığı. Bilmediği bu duygunun esareti altında bocalıyor olması hiç de yersiz bir kıvranış değildi.

Üstelik onun dibine kadar sokulup tenine hiç dokunmadan varlığını sol yanında hissettiriyor olması Teslime için alışıla gelmiş bir durum değildi. Çocukluğundan buyana erkekleri her zaman tehlikeli varlıklar olarak belletmişler ve bunu bizzat yaşayarak görmüştü. Onlar tehlikeli varlıklardı. Onların düşleri karanlıktı. Onlardan köşe bucak kaçmak ve uzak durmak gerekti. Ancak ve ancak bu şekilde kendini onlardan koruyabilirdi. Nitekim erkeklerden uzak durmasına rağmen iffetini koruyamamış, varlığına dünyayı dar etmişlerdi.

Hiç kimse karşısına çıkıp dememişti ki; her insanı aynı kefeye koyma uzak durman gerekenlerden uzak dur, diye. Şimdi anlıyordu her insan aynı değildi. Fırat, onlardan biri değildi çünkü ruhu ruhunu tanımış kalbi sahiplenmişti. Kesinlikle Fırat, diğerleri gibi ruhu karanlık biri değildi, hem de hiç değildi.

Tanımak...

İnsanların menfaatine dokunmadan tanıdım diyemezsin. Bu erken verilmiş bir karar olur. İyi olup olmadıklarını görünüşe göre değil ancak menfaatine dokunarak öğrenebilirsin. Menfaatten kastımız onunla yaşamadan onun çakırlarına dokunmadan doğru insan olup olmadığını anlamanın zor olabileceği. Teslime, hislerine güvenerek Fırat'ın doğru insan olduğuna karar vermişti. Hisler, çoğunlukla doğru yolu işaret eder fakat bazen farkında olmadan yanlış hislere de kapılmış olabiliriz. Bunu yaşamadan bilme imkânımız pek yok gibidir...

Şiddetli Hazlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin